Hikâye değil bu sevgili dostum; gerçeğin ta kendisi! Yaşı seksene dayanmış anne ve babanın küçük oğlu, uzun bir aradan sonra gurbetten dönüş yapmış memleketine...Gurbette okumuş, çalışmış çabalamış, medeniyet görmüş, kendini geliştirmiş, yaşam standartlarını yükseltmiş bir erkek evlât bu...Kendine fayda sağlamakla kalmamış; ailesine de fayda sağlamak istemiş. Yaşlı anne ve babanın yıllarca birikmiş sorunlarını adım adım çözmüş. Ailesinin ve kardeşlerinin yaşam standartlarını akılcı manevralar ve hamlelerle çok iyi yerlere taşımış; daha insani hale getirmiş. Yüz yıllık baba ocağını ve eski köy evini yıkmak yerine yenilemiş; yaşanılır hale getirmiş kısa zamanda. Oturulmayacak virane evi, herkesin özendiği bir mekâna dönüştürmüş. Bütün derdi ve çabası annesini mutlu etmekmiş; onun yüzünü güldürmekmiş; ailesinin itibarı imiş...Bu süreçte kendini de ihmal etmiş; sağlığını da kaybetmiş; ama "olsun her şeye değer!" demiş...İşleri tamamladığında, annesini yenilediği o güzelim eve götürmüş. Evi bölüm bölüm gezdirmiş. Anne heyecanlanmış; gülümsemiş...Bir mutluluk ifadesi işte sizin bildiğiniz.
Oğlu sormuş annesine:
"Anne, nasıl beğendin mi, istediğin gibi olmuş mu?"
Anne, duraksayarak:
"Oğlum, her şey çok güzel olmuş; eline, emeğine sağlık da! Ama çok geç kaldın be!"
deyince oğlu şaşkınlıkla susmuş...!
Velhasılı kelam sevgili dostum; zamanında yapılmayan hiçbir şeyin değeri de, anlamı da yok! Yaşama dair ötelenen her şey, bir ömrü alıp götürüyor toprağa; gün yüzü göstermiyor bir nesle...
Evlatları ve ailesi için amiyane tabirle "saçını süpürge etmiş" bir neslin annelerinin hakkını ödemek ne mümkün! Bu ülkenin yokluk yıllarında, bir değer yaratmış ve kıt imkânlarla adeta mucizelere imza atmış çalışkan nesilin önünde saygıyla ve minnetle eğilmemek ne mümkün!
Varsın yeni nesil o günleri unutsun; sen, nerden geldiğini ve kim olduğunu unutmadan önüne bakmaya devam et!
Türk! Öğün, yani ders al!
Firavunların, sineklerden korunmak için yanlarında her tarafına bal sürülmüş, çıplak köleler bulundurduğunu da unutma!