"Pirincin içindeki beyaz taşlardan korkarım" diyen Japon atasözünü bilir misin sevgili dostum! Bildiğiniz münafıklık meselesi işte...
"Tavrınız"
"Tarzınız"
"Hedefiniz"
"Çizginiz" "Prensipleriniz" "Farkınız" "Sınırlarınız" olmadan hayatın anlamı da olmuyor...
Her şeyiniz size "Has",
Nev-i Şahsına "Münhasır" olsun!
Davranışlarınız "Taklit"
Düşünceleriniz "Satılık"
Değerleriniz "Emanet" olmasın...!
Olup bitenlere
dinci gözüyle bakarsan yanılırsın...
Irkçı gözüyle bakarsan yanılırsın...
Cumhuriyetçi gözüyle bakarsan yanılırsın...
Yandaş taraf gözüyle bakarsan yanılırsın...
Aynı açıdan bakarsan yanılırsın...
Ancak, kalp gözüyle bakmayı becerebilirsen görürsün!
Tarihin derinliklerinde kaybolup gitmiş medeniyetlerin tarihine bir bak sevgili dostum! İbretlik hikayeler bunlar! Nice krallar, sultanlar, beyler, ağalar, paşalar, şahlar ve vezirler gelip geçmiş...! Akıllarda kalan çoğunlukla onlara nasihat eden bilge adamların ve gerçek din alimlerinin nasihat dolu eserleri kalmış!
"Hem dostuna, hem de düşmanına iyilikle davranabildin mi dostum!
Böylelikle dostunun sevgi ve muhabbeti artacağını, düşmanının ise kin ve öfkesinin azalacağını düşündün mü?
Hükümdarın ferasetsiz olanının tavrı şöyle olur; Küçük düşmanı ihmal edip ciddiye almadığı halde,
dostuna öyle bir dayanak verir ki,
bir gün gelir düşmanlık yapar.
Her nimet için şükretmek vaciptir.
Zenginliğin şükrü sadaka vermek,
Padişahlığın şükrü, halkı koruyup iyi davranmak,
Hükümdara yakın olmanın şükrü, halkın hayrı için çalışmak,
Mutlu olmanın şükrü, ihtiyaç sahiplerinin dertlerini dinlemek,
Güçlü olmanın şükrü ise güçsüzlerin elini tutmaktır.
Ey rahatlık içinde uyuyan!
Biraz da uykusuzları düşün!
Ey yürümeye gücü yeten kimse!
Yürüyemeyen birinin koluna gir;
Elin geniş ise sıkıntı içinde olanlarla paylaş; Geçmiştekilerin neler yaptığına ve yanlarında neler götürdüklerine iyice bir bak.
Ölüp gittikten sonra mazlumların çektiği zulümler sona erdi;
Ama vebali zalimlere kaldı.
Doğrusunu istersen, sağlık içindeki dervişlik;
Rezil rüsvalık ile padişahlık etmekten daha üstündür..."
Tarih boyunca, hangi dinden olursa olsun, "din adamları" denen egemen gücün hizmetkârları, her zaman "rahat ve bolluk içinde" yaşatılmıştır. Oligark güç ne zaman halkı soysa işte o anda isyanı bastırmada en etkili zümre olan din adamlarını göreve davet edip fetva ile halkı korkutmalarını isterler!
Dinciler halka;
"Eğer mevcut güce itaat etmezlerse, Tanrının kendi üzerlerine şiddetli bir azap göndereceği ve cehenneme gidecekleri" tehdidini savururlar. Sonuçta sömürü düzeni elbirliğiyle devam edip gider...
Din memuru da, görevini huşû içinde yapmanın hoşnutluğu ile evine döner..!
Velhasılı kelam sevgili dostum; iyi tarih bilmeyen toplumlar, hata üstüne hata yaparlar. Parasının ve dilinin değerini bilmeyen, onları koruyup kollamayan devletlerin sonu kocaman bir hüsran, rezillik, rüsvalık...! Bildiğim bildik, çaldığım düdük diyerek inat eden liderler de, toplumlarını felakete sürüklüyor...Dün olduğu gibi bugün de...! Yarın Allah kerim...
Dünya malı, kulun kimseyle paylaşamadığı oyuncağıdır!
Ve bir gün herkes oyuncaksız kalacaktır vesselam..!