Bilge adam,

"Toplum,

Sevgi ile kaynaşır;

Adalet ile yaşar;

Dürüst çalışmakla ayakta kalır..." derken, hiç düşündün mü sevgili dostum! Elbette hayır...
Ulusal bir felaket yaşadığımız ve yas tuttuğumuz bu günlerde sevgili dostum; dostluğu da,  düşmanlığı da bir kenara bırakıp insanca yaklaşımlara kapını ardına kadar açmalısın!

Çok değil birkaç gün önce yine yanıldığını söylemek zorundayım! Hani, taraftarlarına şov yapmak uğruna, "bunlara öyle bir çakın ki, bir daha bellerini doğrultamasınlar!" derken, hiç mı utanmadın, arlanmadın ya da bir karakter analizi yapmadın? Patavatsızlığın zirvesi de denilir buna ama neyse...!
Belki de, düşman dediğin, bazen ta kendinsindir; bazen en yakınında olanlardır; bazen de en uzağında olanlar...Bazen de, üzerinde yaşadığın  coğrafyaya yaptığın kötülüktür...

Öyle topla tüfekle, uçakla füzeyle sana saldıran belki de en samimî olandır! Kim bilebilir ki? Bilirsin ki, düşman dışarıdadır...

Kısacası, düşman hep silah değildir; ordu değildir; her zaman dışarıdan değil; hep aşikâr  değildir...!

Bazen düzendir; bazen duygudur; bazen düşüncedir; bazen mülkiyettir; bazen yaşam biçimidir; bazen sistemdir; bazen çalışma yöntemi; bazen duyarsızlıklar; bazen de düşünce tarzıdır...

Velhasılı kelam sevgili dostum; şuna devlet aklı mı dersin, siyasetçi aklı mı dersin bilinmez ama, her zaman bir ya da birkaç düşman üretmeyi bir maharet sayarlar! Bazen, bunlara "beka meselesi" deyip insanları tedirgin ederler; kendilerine itaate zorlarlar. Oysa ki, düşman dediğin, bugün dostundur; yarın değildir. Bugün düşman dediğin belki de yarın dostundur.

Şu yaşanan felaket ortamında, milletçe hatırlanması gereken esas beka meselesinin deprem oldugunu kabullenmek gerekiyor artık... 

Büyük acılar ve yaşanan insanlık dramı her şeyin önüne geçti. Her şey durdu sanki; gündem acıya odaklandı; her taraftan yardım yağıyor her zaman olduğu gibi!

Kötü günlerde yapabildiklerimizi iyi günde de yapabilirsek, devlet ve millet olarak belki de gerçekten örnek devlet ve örnek insan olacağız...!

Hiç düşündün mü? Nereye kadar, düşmanlıklardan medet umarak ayakta kalma düşüncesi devam edecek? Bir felaketle mı aklımız başımıza gelecek? Ve sonra da, olan biten her şeyi unutup "ateş düştüğü yeri yakar" deyip geçiştirip gidecek miyiz...?

Barışmak için yol ve yöntem aramak, şiddeti sona erdirmek ve akan kanı durdurmak insanlığa bir hizmetten başka ne olabilir ki? 

Meşhur bir Afrika atasözü var ki sevgili dostum; herkesin bilmesinde yarar var:

"Kavgacı reis, köyü bir arada tutamaz...!" derler...Acılar ve kaygılar, bazı toplumları ancak harekete geçirebiliyor sevgili dostum! Bugün de böyle, gelecekte de böyle olacak ne yazık ki! Başka akıllanmak ne mümkün...!

Nihayetinde, insanlara faydası olmayanı ölülerden sayanlar da var sevgili dostum!

Bugün böyle, "bir yanımız acı, bir yanımız gözyaşı..."

Yarına Allah kerim...