Şu aşk meselesi, nedense, bizim dilimizde çok su götüren bir kelime oldu sevgili dostum! Kadın erkek ilişkilerinde aşk, paylaşıldıkça ve yaşandıkça çoğalan, anlam kazanan çok yüce bir duygu! Öyle anlaşılıyor ki, büyük bir tutkuyu ve içten bağlılığı gerektiriyor...Bilgelerin anlattığına göre, aslında bir sarmaşıktan almış ismini...Aşeka derlermiş adına bu sarmaşığın...Sarıp sarmaladığı ağaca tutunup ağacın gelişmesini, serpilip büyümesini engellermiş...Bir tür, sömürürmüş; kanını emermiş adeta, sarıldığı ağacın...!

Ancak aşk, bazen adaletin ta kendisi oluyor; bazen bir şeye tutkuyla ve ihtirasla bağlılık oluyor; gönülden bağlılığa dönüşüyor... Doğa-tabiat aşkından tutun da, Allah aşkından ilâhi  aşka, meslek aşkına ve bazen de günümüzde olduğu gibi, millet aşkına da dönüşebiliyor...!

Aşkın, dağıldıkça azalan bir şey olmadığını öğreniyoruz bu arada!

Söylenen bu ya, milletine aşık olan bir insandan her şeyi bekleyebilirsin; ama buradaki aşk, bir şey değildir aslında... Yoruma açık sevgili dostum! Üzerinde biraz kafa yormak gerekiyor; samimi olarak...İnsan, söylediklerinden çok eylemleriyle, yaptıklarıyla konuşuluyor aslında...
Tarih öyle gösteriyor ki, insanlığı ve kendi insanını sömürenlerin dini hiçbir dine benzemez. Çok farklıdır! Akılları esir alırlar; düşünmeyi ve hak arayışlarını alabildiğince yasakçı kurallarla bastırarak, bir şekilde uyuştururlar; unuttururlar; koyu bir kadercilige sevkederler  insanları...
Bunu da aşkla yaparlar; adına "kuklaların dini", "şeytanın dini", "ulemanın dini" veya "sultanın dini" ne derseniz deyin kısaca...Kime hizmet ettiğine ve kime menfaat sağladığına bağlı olarak geliştirilmiş açıkçası!

Bugüne gelirsek, durum gerçekten vahim! Halkı canından bezdiren bu kadar kamu zammı ile bir çeşit zulüm yapılırken, cemaatlerin önderleri ve sivil toplum kuruluşlarının liderleri çıkıp da neden bir lâf  etmezler; anlamak çok zor! Başka konularda ahkâm kesenler bu konularda susarlar...

Yoksa bu mesele, toplumu ilgilendiren bir mesele değil midir?

Yoksa, diğerleri gibi siz de korkuyor musunuz? diye bir soru ile muhatap olacaksınız..!

Bu arada, gündemde olan "Nas" konusunun da iyi bilinmesi gerekir sevgili dostum! Allah'ın, insanlık için önerdiği o kadar çok ahlâki ve hukuki mesajları veya öğütleri var ki, yazmakla ve anlatmakla bitmez. Birkaç madde ile aklımıza gelenleri yazalım:

"...Gizli toplantılar,  ancak insanlara yardım etmek, dargınları barıştırmak veya güzel işler icra etmek üzere yapılırsa hayırlı olur..."

"Suçsuz insanlara iftira atarak kendilerini temize çıkarmaya çalışanlar, vebali çok ağır bir günah işlemiş ve kendilerini perişan etmiş olurlar..."

"Gerçekleri örtbas etmeye çalışmayın; her ne olursa olsun adaletten ayrılmayın! Yakınlarınızın ve hatta şahsınızın aleyhine de olsa, doğruyu konuşun! Suç karşısında duygusal değerlendirmeler yapmayın; nefsinize uymayın; işinize geldiği gibi davranmayın; gerçeği saptırmayın!"

Derler ya, sevgili dostum; "ağaçtan düşen yaprak, rüzgârın oyuncağı olurmuş." İnsanın hayatla mücadelesi de,  tutunduğu daldan düşene kadarmış demek ki! Sonrası, rüzgâr nereye sen de oraya...!

Ama yine de, "yaprak uçuyorsa rüzgârın  hiçbir suçu yok" demek lazım!

Velhasılı kelam sevgili dostum; her şey, çobanın niyetine bağlıdır! Kurt da, çoban köpeği de, koyun da hikâye...

"...Dava sahibi bir avuç insan dahi olsanız, kendi geleceğiniz için birlikte hareket edin...!" öğüdünü veren, ilahi kelâmı el üstünde tutanlara kulak vermelisin!

Bilgenin dediği gibi, “Herkesi öldürüyoruz; kimini kurşunlarla, kimini sözlerle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de şimdiye kadar yapmadıklarımızla...”

Açıkçası gerçek aşkla, yani menfaat beklemeden yapılan her şeyi, yerden yere vuruyoruz...Diğer aşklar, hep çıkarlar üzerine kurulu; karşılıklı yani...Adı aşk, ama içeriği alabildiğince kokuşmuş!

Nihayetinde, fazla ciddiyet gibi, her şeyin aşırısı da yaşamı kısaltır sevgili dostum! Aman dikkat...!