Bazen insan, "ben iyiyim" dediğinde, gözlerinin içine bakıp "iyi değilsin, biliyorum" diyecek birine ihtiyaç duyar sevgili dostum!

İnsanlar, bir dinleri olduğu için ahlâka  ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar.

Oysa ki aynı insanlar, aç kalmaya görsünler; inançlarını bile yerler..!

"Yaşayarak öğrenmek" denilen bir deyiş var ya, bu aslında bizim toplumsal hastalığımız; hem de iflah olmaz bir hastalığımız oldu artık!

Şu inanmak, güvenmek meselesi de, bizim toplumsal yaramız oldu açıkçası...Nasıl tedavi edilmesi gerektiği konusunda kafa yoran da yok! Özellikle güven kaybı meselesi zedeliyor insan ilişkilerini...Şu  da bir gerçek ki, sırf inat ve kibirlerinden dolayı inanmak istemeyenler; kendi bildiklerini ısrarla savunanlar ve yoluna öylece devam edenler, sonunda hep hüsrana uğruyor. Üstelik, buna bir de azgınlık ve zalimlik eklenince "firavun ruhlu insanlar" ile "nemrut suratlı adamlar" sarıyor etrafımızı...Hep tedbirli, temkinli olmak ve savunmak zorunda kalıyoruz kendimizi...Herkes, birbirine karşı görünmeyen bir kalkan oluşturmuş sanki...İnsanın merhametini ve sevgisini olabildiğince sömüren bir düzen oluştu kendiliğinden...

İşin aslı, ellerindeki güç ve kudrete aldananlar, gerçek bir iman ve adaletle donanmadığı için her işin sonu hüsranla bitiyor!
Kuru kuruya dilimizle, hamd ve şükür ederek bir yol almak istesek de, Allah'ın hiç kimsenin şükrüne ve ibadetine ihtiyacı olmadığını; istediği her şeyi, yine insanların yararı için istediğini özellikle unutuyor ya da gözden kaçırıyoruz.

Dünya tarihinde nice devletler ve medeniyetler yok olup giderken; bir zamanların mamur ve müreffeh olan ülkeleri,  zamanla içi boş viraneye dönmüşler. İnsanlık tarihinin hafızasında bir ibret konusu olarak kalakalmış öylece...Yönümüzü  belirlerken, bunlardan ders almak gerektiğini çoğu kez unutmuşuz.

Aklı selim insanların öğütlerine ve ilmine itibar etmeyen toplumlar; basiretleri bağlanmış, kulakları sağırlaşmış, kalpleri katılaşmış ve ölü gibi olmuş topluluklar olarak adlandırılmıştır. İnsanların doğruları anlamamakta ısrar etmeleri, elbette akıl sahiplerinin bir suçu değil.  Bununla ilgili, tarihin derinliklerinde yer alan yüzlerce hikâye kayıtlı...!

Velhasılı kelam sevgili dostum; ister ilahi zekâda,  isterse aklın kulvarlarında saklı olan her zenginliği gözardı etmeyen, el üstünde tutan, hürmet eden, samimiyet ve vefa ile yol alan toplumlar, insanlık tarihine damgasını vuruyor. Tarihin derin sayfalarında adları, altın harflerle sonsuza kadar bir şekilde anılıyor...!

"Bal tutan parmağını yalar", devri insanlık alemi için çoktan kapanmıştır! Paylaşma, dayanışma ve birliktelik ruhunu canlı tutan devletler ve toplumların yükseldiği devirdir artık, bu devir! Elbette insanlık adına her şey!

Düşünmekte fayda Var! Tabi ki düşünmek isteyenler için...!