Tuhaf ve bir o kadar da garip bir kültürden geliyoruz galiba sevgili dostum!
Genetik kodlarımız, evet Osmanlı adı altında Türk!
Gelin görün ki, asırlardır üretmenin ve üretken bir toplum olmanın kadrini kıymetini bir türlü bilemememişiz; anlayamamışız devlet ve de millet olarak!
Hiçbir siyasetçi çıkıp da şu zor zamanlarda, ne yapıyorsunuz, milletten ne istiyorsunuz? sorusunu samimi olarak soramıyor...
İktisat ya da maliye tarihçilerinin tespitlerine göre, Osmanlı tam bir vergi devleti imiş!
Bütün Osmanlı tarihi boyunca, halkın sırtına yüklenen yüzden fazla vergi tespit edilmiş!
Kısacası yönetenlerin zor zamanlarında başvurduğu tek yöntem halka vergi yükleyip ezip geçmek!
Şu modern çağda, modern iktisat ve maliye politikalarında halen eskiden olduğu gibi, halka taşıyamayacağı yükü yüklemek neyin nesi oluyor anlamak gerçekten güç!
Ya halk aptal veya geri zekâlı ya da hükümetler yetersiz...
Çık çıkabilirsen işin içinden!
Birileri, toplumu dost ve düşman,
Yandaş ve hasım,
Kahraman ve cani,
İnananlar, inanmayanlar ve dine karşı geliyor diye bölüyorsa sevgili dostum; yobaz, gerici, çıkarcı, bencil ve egosu zirve yapmış demektir. Bu yobazlık sadece kendi sistemini tanıdığından, haktan yana olmak gibi bir derdi de yoktur. Yalnızca kendi doğru bildiklerini gerçekleştirme peşinde koşup dururlar; zamanı gelip de güçlü olunca dayatırlar. Kendisi dışındaki herkesi susturabilmek için yasaklara ve kaba güce
başvururlar.
Oysa ki Tanrı, bu dünyanın bir çeşitlilikler dünyası olmasını istemesine rağmen inadına tersine yapmakla uğraşırlar...
Velhasılı kelam; Türkiye ekonomisinin kısa özetidir sevgili dostum!
"Aldıkça al, çaldıkça çal, istersen yüz kere ver arzuhal; ne sorgu var, ne sual!"
Hani vardı ya "üç y"
"Yolsuzluk
Yoksulluk
Ve de yasaklar!"
Peki sonuç ne, hiç düşüneniniz var mı?
Var elbette ama kimin umurunda ki...!
Gidişat çok kötü demekle olmuyor sevgili dostum! Bize kalan miras her ne ise onu yemekle meşgulüz.
Bu ülkeyi kurtaracak tek güç utanma veya arlanma duygusu olacak elbette!
Utanmanın, zirve yapmış kibirin panzehiri olduğunu çoğu kez unutuyoruz.
Yalanın, iftiranın, pişkinliğin, hırsızlığın ve arsızlığın önündeki en büyük engel, utanma duygusudur...
Bu ülkenin hata yaptığında başını öne eğebilen, hesap verebilen, yüzü kızaran ve özür dileyebilen siyasetçilere ihtiyacı var sevgili dostum!
Ama nerdeeee, kim bulmuş ki sarılabilsin onlara...