Hani vardır ya sevgili dostum; her yörenin özlenen meyvaları vardır; işte Doğu Karadeniz geneline damgasını vuran en muhteşem meyvalardan biri patlıcan inciri!
O herhangi bir incir değildir yöre insanı için...

Yaş tüketilmesi bir tarafa aranılan iyi bir reçellik üründür  aynı zamanda...

Bazı yıllarda havanın durumuna göre ağustos ayının sonlarından itibaren, bazı yıllarda ise eylül ayının başlarından itibaren kendini göstermeye başlar ağaç dallarında.

Yağmurla arası pek his değildir; üstelik gübrelemek ve ilaclamak gibi zahmetli bir beklenti içinde de değildir...

Yalnızlığı seven meyvalardan biri sizin anlayacağınız... Dalından toplanıp yenmesi ise ayrı bir keyif konusu, anlatılacak gibi değil. Ilginçtir; ilk çıktığında tezgahlarda en pahalı meyva kategorisinde yer alır; bollaştıkça fiyatı düşer; ancak taban fiyatı her zaman için bellidir; belli bir fiyatın altına düşürülecek bir ürün değildir asla! Bir ay boyunca hem göze  hem de damaklara hitap eder, durur...

Karayemiş  gibi,  kokulu uzum gibi bölgeye has bir üründür; ancak asla diğerleriyle kıyaslanamaz.  Istikrarlıdır; her sezon ürün verir; bu yıl az oldu çok oldu tartışması dahi yaratmaz insanların dillerinde. İstikrarlı bir ürün sonuçta...

Yöre  insanı yaşlı incir ağaçlarından toplamaya alışkındır; lakin yeni fidanlar dikildiğine de pek şahit olunmaz.

Elli altmış yıllık ağaç dallarında kendini ifade etmeye devam eder durur. Halk dilinde ocağına incir ağacı dikmek, incir ağacından düşen iflah olmaz gibi ilginç deyimler de türetilmiştir...
Velhasılı kelam sevgili dostum;  yörenin sembollerinden biridir; o kadar önemsenir ki, kurutulma bile kurutulmaz; buna layık görülmez...

Aroması ve şerbeti enfes, görüntüsü  insana huzur verir. Damaklara haz, insana güç verir ve öylece her sezon özlemle beklenir; ancak hiçbir zaman ticari bir ürüne dönüştürülmek de istenmez nedense...