Şu hayatta, boş konuşmak kadar kolay bir şey yok sevgili dostum! Oturup dertleşmeyi hasbihal etmeyi ve dolu dolu konuşmayı bilmeyen insanlar, sadece dedikodu ve gıybet yapmakla mutlu olurlar. En zor olan şey doğruyu konuşabilmek; ama nerdeeee, kim öle kim kala...!

Evet, duvarı yıkmaya gücün yetmiyor olabilir...Kimse, kendini parçala demiyor ki sana! Ama önünde duvar var diye de, boyun eğme yani; ayıp ve de yazık...!

Dinler tarihi ilginç bir alan sevgili dostum! Merak edip de, din ayrımı yapmaksızın sayfalarını birer birer çevirmek isterseniz, hayata dair binlerce ders niteliğinde anlatımlarla karşılaşırsınız. Sonuçta her din bir bilgiyi, her ahlâk da bir kültürü temsil ediyor...
Hz İsa'ya atfedilen,

"İlk taşı günahsız olanınız atsın" dediğinde, bütün kalabalık dağılmıştı...

Kısacası biri hakkında hükümde bulunurken, iki defa düşünmek gerekiyor. Allah, bir kişi hakkındaki hükmünü belli bir vadeye bırakmışken, insan kim oluyor da kendince ve acelecilikle ahkâm kesebiliyor! Yok öyle yağma!  Bütün hayatı boyunca mükemmel olduğunu iddia eden birini görürseniz susmanızda yarar var...

Her düşünen insanın, hayata bakışı dönemsel olarak değişikliğe uğrarken, ya düşünmeyenler ne olacak? Çoğunluk, sorun ve kargaşa çıkarıp cazgırlık yapıp menfaat elde etmeye devam ettikçe değişen hiçbir şey olmayacak gibi!

Küçük bir grup insan da hayatını heba edip başkalarının sorunlarını çözmekle uğraşıp duracak. Dünya tarihindeki değişmeyen döngülerden biri bu sanki!

Kendini geliştiren toplumların, özgürlük dediği alan işte burada devreye giriyor. Bir tarafta yetenekleri doğrultusunda çalışıp çabalayan, bir sistem ve düzen doğrultusunda yol alıp desteklenen ve el üstünde tutulan insan toplulukları, o ülkelerin "kafa katmanı" olarak adlandırılıyor. 

Hayal gücü güçlü insanların, her tasavvuru zaman içinde gerçeğe dönüşüyor.

Elbette ülkemizde bunun yansıması çok farklı. Her şey sanki siyasete ve iktidarın tutumuna odaklanmış vaziyette...

"Hayaldi, gerçek oldu!" ya dönüşüyor. 

İç siyasette, sloganların havada uçuştuğu ülkemde her şey sözde kalıyor; unutulup gidiyor; gelip geçiyor...

Kin, nefret, inat ve yalanla bezenmiş her karar birilerine makam, mevki, rütbe, şan, şeref, iktidar ve üstünlük sağlasa da, gerçekler birer birer ortaya çıkınca kandırılmanın derin üzüntüsü her daim yakamızı bırakmıyor; zihnimizi kemirip duruyor.  

Velhasılı kelam sevgili dostum; insan, inandığına denktir. Yapabileceğini düşündüğü kadardır.

İnsanoğlu kendini uyaranı sevmiyor!

"Benim göremediğimi belki o görmüştür" de diyemiyor!

Azıyor; sapıtıyor ve gerçeklere kulak tıkıyor...!

Sonrasında ise göklerden bir karar geliyor, kime mi?

"Göklerden gelen bir karar vardır" deyip de, yeryüzündeki tanrısına tapanların üzerine...

Dünyada en önemli görev, şerefli biri olmak, ondan daha önemlisi, şerefli biri olarak kalmaktır sevgili dostum!

Yani, rüzgâr sessizdir; sürtünme olmazsa tabi ki...