Bu memlekette öyle insanlar var ki sevgili dostum; çoğunluğun aksine doğruları söylemeye inatla ve cesaretle devam ediyor. Sistem tarafından öcü ilan edilip dışlanmasına rağmen...Gün gelecek, doğruları haykırmaktan bıkıp usanmayanlar elbette haklı çıkacak...Er ya geç olsa da farketmez. Ve hatta, böyle bir çağda onların çoban ateşleri sessizce yanmaya devam edecek. Aydınlanmak ümidiyle yakılır bu ateşler!

Elini ateşten hiç çekemeyen de var söndürmemek için...! Bir kova su döküp söndürmek isteyen de...!

"Bize çoban ateşi yaktıranlar utansın" dercesine...

Dikkatini çekti mi hiç sevgili dostum; hangi tarlada kukla bir korkuluk varsa hepsi de şapkalı insandan ibaret!

Hiçbir korkuluğu, kurt, ayı, çakal, köpek, aslan veya leopar siluetinde yapmamış insanoğlu...

Öyle anlaşılıyor ki, insan, insandan daha korkuncunu bulamamıştır hayvanları ürkütmek ve korkutmak için...

Seni hasta eden çevrenle birlikte yaşamaya devam edersen sevgili dostum; iyileşemezsin, kendini iyi hissedemezsin. Tüm adımlarını doğru atıyorsun atmasına da, ama bunu umutlarını ve hayallerini boğan yerde yapmaya çalışıyorsun. Daha iyi hissetmenin ve daha iyi olmanın tek yolu, bütün olan bitenleri geride bırakmak ve başka bir ortamda yeniden başlamaktır; orada karşılaşacağın bütün zorluklara rağmen! Aklını ve zihnini meşgul eden insanları arkanda bırakmak ve o ortamı terk etmek en hayırlısı gibi görünüyor...

Sevgili dostum; zengin rızkını kurnazlıklar yaparak aptallarda ve düşkünlerde arıyor... Uydurulmuş dinin afyonunda uyutulmuş; milliyetçilik ve ırkçılık gazıyla avutulmuş yoksul kişiler ise rızkını Tanrı'da arıyor. Zengin rızkını her zaman bulur; fukara ise rızkını arar; dururmuş...

Oysa ki ilahi bir ses kulağına fısıldar sürekli:

"Hepiniz beni yanlış anladınız!"

Diye...