Yürüyüş yapmak, öylesine sokaklarda, avare avare dolaşmaktan ibaret değil sevgili dostum! Görmek ve anlamak için de bakacaksın; eğer istersen...
Bazen yol kenarında arabanın içine doluşmuş gençlere, bazen yüksek sesle çalan arabesk müziğe, bazen bankta oturmuş havadan sudan söz eden, yaşlı genç her kesimden insana rastlamak hiç de zor değil! Derdimiz elbette yol hikayesi anlatmak olmayacak...!
Öyle anlaşılıyor ki, sevgili dostum; her yerde ve herkeste gizli saklı nice hikâye var ki, anlatmakla ve yazmakla bitmez...Sırtında sepetiyle söylene söylene, bazen de mırıldana mırıldana giden ve bazen de kendince felsefe yapan bir hamaldan tutun da, derin derin düşünen, cebinden not kâğıtları çıkarıp bir şeyler karalayan, bir kâğıt, plastik veya ahşap malzeme toplayan adamın nameleri kulağınıza çarpıp geçer...Bilgenin dediği gibi, " Beden, insan değildir; bedenden, insan yaratılır. İnsanda her şey iki tane. Biri doğal, biri de yapay...Sevgi, duygu, ahlâk, aşk ve hatta hakikat da iki tane...Biri doğal, biri insanın ürettiğidir...Hayvanlar, doğal çevrelerinden kopamaz; oradan beslendiğini bilir; yemini veya yiyeceğini temin ettiği çevrenin canlısıdır. Yani, hayvanda yemine tutunma vardır; bulunduğu yeri terketmez . Sadece yemi ve beslenmeyi düşünen insan da, animal yani hayvanidir; davranışları da hayvani olacaktır..."
Velhasılı kelam sevgili dostum; bilge, insanın bir yönünü ve yapısını böyle tanımlasa da, Ahmet Haşim 'in anlatımıyla başka bir yönü de elbette var:
"Biliyorum, bu kadar kırılgan olmayı kaldırmıyor hayat. Her tökezleyişte, kendi içine saklanınca, sıvazlamıyor sırtını...Pencere önü çiçekleri değiliz ki, anlayışlı bir el alıversin bir çırpıda içeri! Hadi aldı diyelim, gün ışığı olmadan ne kadar yaşanır ki!"