Bazı insanlar için zaman çok  hızlı akıp geçer; bazı insanlar içinse ağır ağır ilerler; üç ileri bir geri...Gün  gelir mevsimler döner; doğanın işleyişi, kendi kuralları içerisinde akıp gider; geçen zaman mıdır yoksa ömürlerden eksilen sayılı günler midir doğrusu pek bilinmez...Karadenizin en yağışlı yaz mevsimi de tarihin notları arasında yerini alır; insanlar yağmurdan şikayetçi olsalar da, vardır elbette bir hikmeti yağmurun, çamurun...Hasat mevsiminde her şey gecikmeli yapılır; ürünler bereket verir ya da bereketi kısılır bu da pek bilinmez...Ama bir gerçek var ki sevgili dostum; yağmur, çoğu insan için bir özlemdir; şikayet edilecek bir konu asla olamaz. Hani demişti ya bilge, 'bulutlar ağlamasa çimenler nasıl güler" diye, işte tam da böyle bir yemyeşil doğa örtüsünün varlığının nedeni...Eylül  olur,  ekim olur; pastırma sıcakları beklenirken bağlarda, bahçelerde sebzelerin ömrü tamamlanmıştır artık. Fındık, çay hasadı da tamamlanmış; sıra köylerden dönüşlere gelmiştir; her yıl olduğu gibi...Köyler tekrar ıssızlığa bürünmeye başlar; bir avuç insana kalır  bekçilik yaparcasına oralarda...Dönüşler bazen neşeli, bazen de hüzünlüdür.  Şehirlerde hayat akmaya devam edecektir bir sekilde; okullar, üniversiteler derken hayat tekrar canlanmaya başlayacaktır sonuçta...Her yerde bir hayat ve de her yerde başka bir gerçek aramalısın sevgili dostum! Gençlerin hiç de rağbet etmediği kırsal yaşam sessizliğe bürünürken, yaşlıların sitemleri ve şikayetleri de hiç eksik olmaz. Dertlidirler, enerjileri de yoktur üstelik; bu topraklar bu yerler, gelecekte yetim ve bakımsız  kalacak endişesini taşırlar; sana mantıksız gelse de onların gerçeği bundan ibaret...

Velhasılı kelam sevgili dostum; şehirlerde veya köylerde üretkenlik her daim bereket getiriyor; hayata maliyeti ne olursa olsun. Kırsalın bedensel yükü ağır, karşılığı ise sınırlıdır. Çoğu insanı tatmin etmez; bir zorunluluk gibi görülür oradaki işler güçler. Doğa görevini yapmıştır; karşılıksız vermiştir az ya da çok ne vermisse; ya insanlar sevgili dostum?