Türkiye'de siyaset gündemi o kadar hızlı akıyor ki sevgili dostum; aklıma birden, yabani elma ağacının hikayesi geldi; paylaşmak güzeldir diyerek...!

Hikâye bu ya, yabani elma ağacının boş gövdesinin içine bir arı sürüsü yerleşmişti. Arılar, ağacın içini, ballarının hazinesiyle doldurdu ve ağaç bundan o kadar gurur duydu ki, diğer tüm ağaçları küçük görmeye başladı.

Gül ağacı sonunda dayanamayarak şöyle seslendi:

" Başkalarının tatlılarıyla böbürlenen sefil ağaç! Meyvelerin artık ekşi değil mi sanki! Elinden geliyorsa o balı meyvelerinin içine yürüt de, görelim; ancak o zaman alırsın insanların hayır duasını!"

Uzun zamandır suskunluğunu koruyan TÜSİAD, en nihayetinde demokrasi ve özgürlük vurgulu bir rapor yayınlar yayımlamaz iktidar kanadında kıyamet koptu; tepki üzerine tepki...Bu anlaşılabilir bir durum belki de, Trabzon MÜSİAD'ın açıklamalarındaki üslubu ve mantığı anlamak gerçekten güç! Başkan Zafer Ofluoğlu 'nun tabiri caizse zehir zemberek ve bir o kadar ağır ithamlara varan açıklamaları kayıtlarda yerini alacak elbette!
Şube Başkanı Zafer Ofluoğlu isim vermeden, "Eski Türkiye hayali içinde olan mihraklar, vesayetçidir, emperyalist güçlerin maşasıdır, nokta!" diyerek, göndermede bulundu. Bununla da kalmadı; meczuplar ve küresel efendilerin uşağı olmakla suçladı...

Şimdi gelelim siyaset dilinin dışındaki hakikatlere! Eski Türkiye nedir, mağarada ve ağaç kovuğunda yaşayan bir milletten mi bahsediyorsunuz? Mihrak ve vesayetçi suçlaması bir aklın ürünü müdür yoksa başkalarının mı? Emperyalistlerin maşası, küresel efendilerin uşağı ve meczup  derken, acaba kimi ya da kimleri tarif ediyor; bu kelimelerin anlamının farkında mıdır? Aşağılayarak, üstünlük sağlamak derler buna sevgili dostum!

Velhasılı kelam siyaset dili, kokuşmuşluktan çıkıp liderlerin öfke dilinin kopyalanmasına dönüştüğü bir gerçek! Bu dili bir an önce toprağa gömmenin zamanı gelmiştir...Söz sahibine aittir elbette; lakin, güzel söz asalettendir...!