Hatırlayanlar bilir, eskiden bir Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) vardı. “Nasılsa bir bildikleri vardır” dediğimiz, ekonominin, sanayinin, tarımın ve daha birçok sektörün kalbi olan o teşkilat..
Hatırlayanlar bilir, eskiden bir Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) vardı. “Nasılsa bir bildikleri vardır” dediğimiz, ekonominin, sanayinin, tarımın ve daha birçok sektörün kalbi olan o teşkilat... Fakat ne olduysa, bir gün geldi ve bu teşkilat kapatıldı. "E, zaten teknoloji çağındayız, planlamaya ne gerek var?" diyenler, bugünün kaotik tarım sahnesine bakıp belki de düşüncelerini gözden geçirecekler. Çünkü tarımda yaşanan düzensizlik, fiyat düşüklükleri ve sonunda kaçınılmaz hiperenflasyon kapımızda bekliyor.
Düzensiz Ekimin Çiftçiye Yansıması: "Ne Ekeceğiz, Ne Biçeceğiz?"
DPT'nin kapanmasıyla tarım sektöründe işler biraz sarpa sardı. Eskiden DPT'nin yönlendirmesiyle belirli bölgelere uygun tarım ürünleri ekilir, stratejik planlamalar yapılırdı. "Bu yıl bu kadar buğday, şu kadar arpa ekilecek" der, fiyatların çakılmaması için üretim dengesi gözetilirdi. Ama şimdi? Tam bir kaos. Herkes elinde ne varsa ekiyor. Geçen yıl patates iyi kazandırdı diye bu yıl herkes patatese sardı. Peki sonuç ne oldu? Patates bolluğu, fiyatlar çakıldı, çiftçi “Ektiğim para etmiyor, bu işin sonu yok” diye kara kara düşünmeye başladı.
Bu düzensizlik, çiftçiyi öyle bir vurdu ki; kimse ne ekeceğini, ne biçeceğini şaşırdı. Mazot fiyatları artarken, üretim maliyetleri de katlandı. Ama patates fiyatı yerlerde sürünüyor. Arz-talep dengesi mi? O, eski devlet planlamacıların derdiymiş meğer!
“Buğday mı, Mısır mı?” Derdine Düşen Ülke Ekonomisi
DPT’nin kapatılması, tarımda sadece patates meselesi değil; buğdaydan mısıra, pamuktan ayçiçeğine kadar birçok üründe benzer sorunları beraberinde getirdi. Ülkede her şeyden bolca var, ama gelin görün ki piyasada kimse para kazanamıyor. Çiftçi kara kara düşünüyor: “Buğday mı, mısır mı?” Eken çok, tüketen az, ihracat zaten durdu. O zaman fiyatlar tepetaklak!
Hadi bir nebze olsun diyelim, fiyatlar ucuz, ne güzel, herkes ekmeğini ucuza alacak. Ama hayır! O iş öyle olmuyor. Çünkü fiyatların bu kadar düşmesi, üreticinin iflasına ve tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini kaybetmesine neden oluyor. Yani bugün ucuza ekmek yeriz, ama yarın o ekmek bulunmaz! Şaka gibi değil mi?
Dikkat! Hiperenflasyon Kapıda!
Şimdi gelelim işin daha da eğlenceli (!) tarafına. Bu düzensizlik, stoklama sorunları, tarımsal girdilerin fiyatlarının artması ve nihayetinde üretimin durma noktasına gelmesiyle birlikte, ekonomide bir hiperenflasyon senaryosu kapımıza dayanabilir. Hani şu “Bir ekmek bir milyon lira” diye duyduğumuz, geçmişte farklı ülkelerde yaşanan o ünlü hikayelerden birine hazır olun!
Düşünsenize, bugün ucuz diye patatesi arabayla taşıyorsun, yarın bir çuval patatesi külçe altınla değiştiriyorsun. Bu iş öyle bir yere gider ki, enflasyon bir çığ gibi büyür. Halk arasında “hiperenflasyon” adı verilen bu fenomene davetiye çıkartıyoruz.
Hiperenflasyonla Gelen Sosyoekonomik Çöküş: “Tencere Kaynamıyorsa...”
Bir yıl sonrası senaryosunda, tarım ürünlerinin fiyatları düşmektense fırlamaya başlıyor. Üretim düşüyor, çünkü çiftçi zararda ve artık kimse ekmek istemiyor. Stokçular devreye giriyor, "bulamadım bulamadım" diyor. Sonuç: tencereler kaynamaz hale geliyor. Tüketici için de, üretici için de zor günler. Hükümetin de eli kolu bağlı. Bu arada, halk birbirine "Sen patates bulabildin mi?" diye sorarken, ekonomi dibe vuruyor.
Çözüm Nerede? "Eskisi Gibi Bir Planlama mı Lazım?"
Peki, çözüm ne? Eski Devlet Planlama Teşkilatı’nı geri mi getirmek lazım? Belki evet, belki hayır. Ama kesin olan bir şey var ki; tarımda, ekonomide, üretimde stratejik bir planlama şart. Yoksa her şey havaya kalmış durumda. O yüzden, biraz planlama, biraz destek, biraz da öngörü... Tarım sektörüne yeni bir yön, yeni bir umut gerek!
Bu durumda devletin, "Ne yaparız da bu gemiyi batmaktan kurtarırız?" diye düşünmeye başlaması gerek. Aksi halde, yakında hep birlikte milyon liralık patateslerin peşine düşeriz. İşte o zaman "keşke planlasaydık" dememek için, bugün harekete geçmek şart!
Unutmayalım, devlet planlama yapmazsa, patates de, buğday da, cebimizdeki paranın değeri de planını kendi yapar. Bu da hiç istemediğimiz bir ekonomi dersinin sonunda bizi bulur.