Padişahım Kazık Yedik! Osmanlı İmparatorluğu, deniz aşırı toprakları ve farklı milletlerle yaptığı ticaretlerle ünlüydü. Ama, arada bir kafayı duvara vurduğu da oldu.

Padişahım Kazık Yedik!

Osmanlı İmparatorluğu, deniz aşırı toprakları ve farklı milletlerle yaptığı ticaretlerle ünlüydü. Ama, arada bir kafayı duvara vurduğu da oldu. Gelin görün ki, Rusya ve Çin gibi "dost" devletlerin attığı ticari kazıklar, Osmanlı’nın diplomasi ve ticaret tarihinde koca bir sayfa tutar.

Rusya'nın 'Kürk Ticareti' : Islak Kürkler Meselesi

18. yüzyılda, Rusya ile yapılan kürk ticareti tam bir "kürkçü dükkanı" hikayesi haline gelir. Rus tüccarlar, İstanbul’a kürk satarken, kürklerin ağırlığını artırmak için kürkleri suya batırır, böylece daha fazla para koparır. Bu durum fark edildiğinde, Osmanlı sarayında küçük çaplı bir kriz yaşanır.

Hatta Osmanlı tüccarları, 1820 tarihli bir belgede, "Moskofların ticaret erbabına su döktüğü ve bu sebeple zarara uğradıkları" gerekçesiyle Padişah’tan yardım talep eder.

Çin’in 'Çatlayan Fincanlar' Vakası

Osmanlı sarayı, Çin’in kaliteli porselenlerini çok severdi. Ancak bir gün, Çin’den gelen bir yük dolusu porselen fincanın birer birer çatlamaya başlamasıyla sarayda bir şeylerin ters gittiği fark edilir. Bu olayın ardından Osmanlı yönetimi, Çin’den gelen her porseleni inceleyecek bir komisyon kurmuş.

Rusya’nın Buğday Operasyonu: "Buğday mı, Taş mı?" Meselesi

Osmanlı ve Rusya arasındaki buğday ticareti, zaman zaman "buğday mı taş mı?" meselesine döner. 1787'deki bir belgede, Rus tüccarların buğday çuvallarının altına taş doldurarak sattıkları yönünde bir Osmanlı şikayeti kaydedilmiştir. Bu kayıtlara göre, Rus tüccarlar buğdayı daha ağır ve pahalıya satmak için taş dolandırıcılığı yapmıştır.

Osmanlı Devleti Rusya’ya bir nota verir ve 1788 yılında Rusya ile imzalanan bir ticaret antlaşmasında, buğdayların önceden incelenmesi gerektiği konusunda ek bir madde koyar.

Çin ve Osmanlı Arasında “Bambu Böcekleri” Olayı

1762 'de Çin ile Osmanlı arasındaki bir başka ticari anlaşmazlık, “Bambu Böcekleri” olayıdır. Çin’den ithal edilen bambu mobilyaların bir süre sonra böceklenmeye başlaması, Osmanlı tüccarlarının sinirini bozar.

Sonrasında, bu böcek sorununu çözmek için Osmanlı sarayında “Böcek Ayıklama Komisyonu” kurulmuş ve Çin ile yapılan anlaşmalara böcek kontrolü maddesi eklenmiştir.

Görüldüğü gibi, Osmanlı, bazen Rusların taşlı buğdayından, bazen Çin’in çatlak porseleninden nasibini almış. Ancak her kazığın ardından bir ders çıkarmış ve "İstanbul sokaklarında kazık yemeden ticaret yapamazsın" lafı bir kez daha doğrulanmış.

Sonuç olarak, resmi arşivlerde yer alan bu ticari anlaşmazlıklar, Osmanlı’nın geniş ticaret ağı içinde karşılaştığı zorlukları ve çözüm yollarını gözler önüne seriyor. Her durumda bir çözüm üreten Osmanlı, belki de dünya ticaret tarihine en yaratıcı ticari hamleleriyle damga vurmuştur.

Şimdi BRICS 'e üye olacağız .

BRICS'e katılmak, Türkiye’ye potansiyel fırsatlar sunabilir; ancak getirebileceği zararlar da dikkate alınmalıdır. Batı ile ilişkilerde soğuma, ekonomik ve ticari dengesizlikler, yerli üreticinin zarar görmesi gibi riskler göz ardı edilmemelidir. Türkiye, "BRICS mi, yoksa risk mi?" sorusunu iyi düşünmeli ve adımlarını dikkatli atmalıdır. Çünkü küresel sahnede her hamlenin bir karşılığı vardır ve bu karşılık bazen beklenenden büyük olabilir.

Yahu, her şey Çin’den geliyor! Biz burada ne yapacağız?

Bunu bilmeyecek ne var.

Üçü bir arada kahve gibi: Ucuz iş gücü, az maaş, çok iş... Ama maalesef tadı yok.