Ankara Keçiören’de Semt Pazarına gitti bizim Haymanalı Niyazi, maksadı aslında Pazar fiyatlarını öğrenmekti lakin, bir anda karşısına çıkınca sulu sulu şeftali, dili ile dudaklarını bir güzel sıvazlamasına neden oldu. 2 Kilo alarak eve gitmeyi planladı…
Ve işte her şey o anda başladı.
Bizim Niyazi, şeftaliyi koluna takip volta alınca evin yoluna bir çeşme gördü dayanamadı bir şeftali yuvarlayım hopudü gırtlak dedi ve yaptı keşke yapmayaydı. Poşeti açtı bir de ne görsün, “Pazarcı kendisine ezik şeftaaaaali! vermiş…” Evde görse pazara uzak gitmeye bilirdi. Lakin çok yakın bir yerde tespit edince ezilmiş şeftaaaliyi! hemen gelisin-geriye döndü…
Pazarcı ile aralarında bir gerginlik başladı…
Pazarcı; “Ben sana ezik şeftaaaali! vermedim, Niyaaaaziii!” cümlesini kullanarak atar yaptı…
Niyazi durur mu? “Yalancı işte gör” diyerek kafasına fırlattı iki kilo şeftaliyi… Alsana Pazar yerinde Şeftali Meydan muharebesi… Pazarcı ile Niyazi arasında çıkan kavgaya yan tarafta tezgahı olanlarda karıştı ve çok büyük bir arbedeye döndü. Niyazi şu-anlık tek ve kimsecikler yardımına gelmiyor… Önce meyve satan dövdü, dayanmak zor tabi yaz ayına gelince derleme işlerinden dolayı birde sıcak adamı yoruyor pazarcı kenara çekildi… Sonra patatesçi başladı, derken domatesçi, tabak – çanak satan adam en son doncu dövdü bizim Niyazi’yi… Doncunun dövmesi de bir başka oldu. Sutyenin lastik bölümü gözüne vurdu bir anda balon oluverdi bizimkinin gözleri… Alnında sutyenin markası, “Cafer donculuk…” anlayacağınız kavgaya ilk sponsor Cafer donçuluk oluverdi…
Ama pazarcıların bilmedikleri bir şey vardı. Niyazi, Haymanalı… Canını yediğim bir telefon açtı mahalleye bir anda Pazar yerinde Haymana Artistik Stilde Adam Dövme Kulübünden ben diyi-vereyim 100 siz anlayın 200 beygir gibi adam geldi… Artık Keçiörengücü düşünsün…
Bir kavga başladı az önce bizim Niyazi’yi döven pazarcıların kemiklerinden kırık sesleri geliyordu ki, ezik şeftaliyi satan pazarcının gözü bir altı Niyazi’ye mavi örtülü tezgâhın üzerine oturmuş “löp, löp” şeftali yiyor… “Ulan Niyazi yeme şeftalilerimi” diyecek ama böğrüne yediği yumruk nefesçiğezini kesmişti. Bu sırada dayak yeme olimpiyatlarına şahit olacak birisi polis imdat beye telefon açarak, “ Haymana Spor kulübü ile Keçiörengücü Spor Kulübü arasına devam etmekte olan kemik kırma faaliyetinde epey yaralı var.” İhbarı yaptı.
Tabi devlet baba bey olay yerine Belediye zabıtaları ve Ankara Çevik kuvvetten takviye gönderdi. Bir anda Pazar kavgası tüm semte yayıldı. Haymana dan gelen 200 kişilik beygir gibi insan biçerler çok fena yapmaya başladılar derken polisle çatışmaya başladılar… Mesele çok karıştı bir anda ve aniden Keçiören Estergon kalesinde Büyük bir toplantı düzenledi…
Artık krizin merkezi Estergon kalesi ve krizin merkez kumandanı muhtar seçildi… İttifak yapan Pazarcılar, Emniyet, zabıta ve Keçiören halkı bir an önce bu 200 kişilik işgalci kuvveti dışarı çıkarmak için var gücüyle çalışmalara başladılar…
Niyazi ve büyük dava arkadaşları ellerine geçirdikleri pazar ürünlerini abluka altında kendilerine savunmak için harcamaya başladılar. Polis, TOMA, biber gazı, plastik mermi atarken işgalci kuvvetler ise domates, patates, hıyar olana hıyar denk gelecek şekilde savunmadalar…
*
8 saat sonra…
Büyük Keçiören ittifakı bu kadar büyük bir direniş beklemiyordu. Haymanalılar ellerine geçirmiş oldukları patates ve soğanları, domatesleri bir silah gibi kullanıyor kendilerine müdahale eden güçlere karşı tam savunmadaydılar. Kendilerinden tam istatistik alınmaz iken ittifak güçlerinden epey yaralananlar oldu… Kafasına patates yiyen semt muhtarı aynı zaman kumandan yarı baygın şekilde gazetelere yaptığı açıklama da, “ Birleşik Keçiören Kuvvetleri, bu direnişi yenecek ve işgal edilen Pazar yerimiz en kısa süre geri alınacaktır.”söyledi. Artık iş çığırından çıkınca durum TBMM’ye bildirildi ve resmen meclis savaş ilan etti… “Nasıl yani mi diyorsun okur… Harbiden olmuş olay bu işkembemden üretmiyorum ya sen hiç ciddi bir işe bakan TBMM gördün mü? “
Tabii TBMM böyle bir savaşı ilan edince otomatik olarak NATO müttefiki Türkiye’ye dünyanın çeşitli ordularından askerler sevk edildi. En fazla askeri İsrail yolladı… İyide İsrail NATO’da değil ki… Maksat savaş olsun diye katılmış ola bilir… Diyecek bir şeyim yok ben mi düşüneyim Niyazi düşünsün… Haymana’ya da bu haber ulaştı. Niyazi ve Haymana Artistik Stilde Adam Dövme Kulübü üyeleri zor durumdaydı… Haymana Paktı toplandı ve Varşova Paktına “fakıs” çekildi. “Fakısta” emperyalist devletler, sömürücü düzenin hileli ürünlerini satan pazarcıları desteklemek için Ankara Keçiören’de kuşatma altında bulunan gençlerimizi sardı yardım edin çağrısında bulundu…
Bilin bakalım ne oldu…
Rusya, Çin ve İran hemen olaya müdahil oldular… Polatlı önünde büyük Keçiören ittifakı NATO askerleri Birleşmiş Milletler Barış gücü bulunurken, Haymana önlerinde Halk direnişi ve Varşova Paktı…
Herkes sinirli…
“Amarika” devlet başkanı Rusya devlet başkanına telefon açtı… Keçiören bizim ittifak toprağımızdır derhal oradan çekilin uyarısında bulundu… Rusya devlet başkanı ezilen halklar bizim korumamızdadır karşılığı verdi…
İşler iyice ısındı…
Bir savaş başladı lakin savaş yavaş yavaş Kayseri’ye, oradan Suriye’ye Afganistan’a derken tüm Ortadoğu’ya yayıldı… Bir rivayet olur ki, “Amarika” kıtasına da yayıldı…
*
Üç ay sonra…
Niyazi ve arkadaşları bir şekilde abluka altına alınmış oldukları Pazar yerinden çıktılar… Birde ne görsünler dünya savaşa tutulmuş… Bunların dış ve iç haberleşmeleri kesildiği için dünyada olan bitenden haberleri yoktu… Haymana yoluna girdiklerinde duvarlarda kendi fotoğraflarını gördüler çok şaşırdılar…
“Ne oluyoruz, gardaş…” demeye başladılar bir afişe gözleri takıldı… Afişte Niyazi’nin fotoğrafı altında bir yazı, “ Diren Niyazi, seni kurtarmak için Vietnam’a geliyoruz…”
Niyazi şaşkın, Niyazi bitik, Niyazi şeş peş…
Haymana’da eve geldiğinde evinin bir müzeye çevrildiğini gördü… Karısı da kapıda dünya basınına demeç vermekteydi…
Ne yapıyor lan bu kadın diyerek yanaştı… Tabi bizim Niyazi saç sakal karışık olduğu için tanınmıyordu… Sakallarını sıvazlarken karşısında Eşi, “ Büyük cihatçı eşim Niyazi, tüm ezilenler için büyük bir savaşa girdi… Şuan Bolivya’da Afganistan’da, her yerde savaşıyor… Canım kocam…” açıklamalarında bulunuyordu… Niyazi, “ Lan benim karı başka koca mı buldu? Ben 3 aydır ablukadayım bir yere gittiğimde yok” Bu ara tüm gazeteciler evden ayrılınca Niyazi eve girdi…
“Naber lan karı?”
“Niyazi senin burada ne işin var?”
“Sorma ya benim burada ne işim var?”
“Evet!”
“Manyak karı bura benim evim… Ne oluyor burada her yerde fotoğrafım var…”
“Direniş başlatın Niyazi’m sen ezik şeftaliyi fırlatınca pazarcını yüzüne kavga çıktıydı ya…”
“Evet beni bir güzel dövdüler…”
“Hee işte ondan sonra iş büyüdü NATO pazarcıları Rusya da sizi savundu derken çıktı mı sana Üçüncü dünya savaşı…”
“Hadi be…”
“Volla(!) Niyazi’m… aç televizyonları da bak…”
Niyazi hemen televizyonu açtı ki, ne açıklamalar ne açıklamalar yapmış… Gazetecilerin ağızından çıktığını iddia ettiği sözleri söylüyorlarken Niyazi, “ Bunları ben mi dedim?” sözcüğü dudaklarından düştü…
Karısı; “ Evet hayat güneşim, bende şaşırdım valla bu kadar özelliğini bilmiyordum… Haymana’da şarapçı Niyazi diye anılırdın şimdi direnişçi Niyazi oldun canım “koçişim…”
*
Bir yıl sonra…
Niyazi altında mavi çizgili pijaması ve üstünde yan komşusundan altığı lacivert cekettin üstünde taktığı rütbelerle Birleşmiş Miletlerin Kürsüsünde bir konuşma yapar…
“Lan dünya;
Benim şeftalimi bahane ederek dünya savaşı çıkardınız. Ulan her şeyi anladım da “Amarika” başkanı! olay Keçiören’de başladı ne çabuk Ortadoğu’ya oradan da tüm dünyaya yaydın anlamadım… Üstelik sende hiç şeftali yetişmez… Satanda sen değilsin puşt… Bana bakın şeftalimi bir daha bahane etmeyin… Muzumu size göstermek zorunda kalırım…”
Alkış oldu… Dünya Pazarcılar birliği bir araya geldi artık Haymanalı Niyazi pazara gitmiyor… Ne isterse telefon açıyor malzemeler pamuğa sarılarak geliyor… Hayır yanlışlıkla biri ezilse yandık alsana dördüncü dünya savaşı…