Çok büyük aktördü Karadenizli Antonya… İngiltere’den Türkiye’ye çağırdılar… Çok mühim bir film çekecekmiş yapımcılar… Hem de çok çok çok önemli bir film, hatta bu nedenle de üç - beş yapımcı bir araya gelmiş dünyaca ünlü oyuncu kim var diye bakmışlar bizim Antonya’yı düşünmüşler…
Sonuçta Karadeniz’den göçmüş muhacirlik zamanında… Hem de dünya da tanıyordu onu… Teklif gitmiş – gelmiş Antonya, "Canım memleketim…” demiş kabul etmiş… Hatta rivayet olur ki, senaryoya hiç bakmamış, direk kabul etmiş…
Uçak inmiş İstanbul’a limuzinler hazır beklemiş 8 yıldızlı otel hazırlanmış, ala bildiğine bir Boğaz manzarası aman aman bizin Antonya’nın bir yeri burulmasın diye özen üstüne özen gösteriliyor… İlgi yüzbin kat neredeyse bunalacak dışarı çıkıyor bütün İstanbul peşinde hayranları, magazinler, korumalar… Allah bir Sezen’e verdi bir de bizim Antonya’ya bu havayı… Memleketi de bir göreyim dedi, hemen özel bir jet bat binildi küt inildi merhaba Trabzon… Aslına da düşkün bizim Antonya hemen çıktı Tonya’da aradı – taradı – buldu akrabalarını sarıldı – koklaştı kıymalı yedi Rüştü’de, kusul aldı Meydan Hamamında, fındık ayında gelmişti taze fındık yedi cırcır oldu… Hemen leblebi verildi makine düzeldi sonra gerisin geri İstanbul’a döndü…
Böyle 20 gün geçti artık set başlayacak… Düşünün öyle bir rüzgar oldu ki ülkede ki gazetelerin tamamında 20 gün boyunca haberleri çıktı… Hatta Seda Sayan’ın programında Antonya – Tonya’da akrabalarını buldu diye program yaptı sarılmalar, ağlamalar, “ Canım Antonya’m cicim Antonya’m…” tüm memleket yas bile tuttu… Şiirler yazıldı, “ Gözün gör olsun muhacirlik, Antonya idi biricik, aldı onu elimizden bu hain ingilizcilik…”
Böyle mağazin fırtınalı günler geçtikten sonra bizim ki set başı yaptı…
İlk gün çekim yeri İstiklal Caddesi, Antonya dilenci kıyafetiyle oturacak çekim yapılacak… Derken hazırlıkta her şey tamamlandı… Saçlar yağlandı, yüzü kirletildi, Falan filan İnter – Milan
Bizim ki hazırlık karavanından çıktı çekimin yapılacağı alana doğru yürüyor… Yanına da kimseyi almadı… Ne olacak ki ona, sonuçta koskoca “Antonya Babasitiksa” kim tanımaz onu bu alem de… Derken sahnenin çekileceği yere geldi oturdu beklemeye bu sırada henüz kamera ekibi gelmiş, reji masası kurulmamış ortada bir setin çaycısı var… Buda karton bardaktan bir adet çay eline tutuşturdu bizim Antonya’nın ortadan kayboldu yönetmene kahve yapamaya gidiyorum diyerek…
10 dakika sonra…
Vakit geçti tabi, bu sırada karşıdan Beyoğlu Belediyesi Zabıta ekipleri gelmesin mi...? Aman tanrım oda ne dedi içlerinden biri… Ne oldu falan – filan mahcupyan… Biri dilencilik yapıyor diyerek koyuldu mu “Antonya Babasitiksa’ya” doğru… Bizim aktör yarım yamalak Türkçe biliyor, zabıtalar da bir “şeyhler” söylüyor falan… Antonya ulan bu halimle de tanıdılar beni diyerek fotoğraf çekilecek diyerek ayağa kalktı…
Tabi bu sırada anlamsız hareketler oluyor… Antonya durumu anlamıyor derken, güt zabıta arabası durdu bizim Antonya’yı içine koydular doğru Zabıta karakoluna… Bu sırada arabanın içinde şöyle bir konuşma cereyan ediyor…
“Ulan nereden gelirsiniz buralara?”
“Aynen abi ya… Gibin başka belediyenin sınırları içerisinde dilenin…”
Antonya’nın yanında oturan, “ Ulan bunu ben bir yerden tanıyorum ama acaba nereden?”
Sürücü Zabıta, “ Nereden olacak sürekli burada dileniyordur bizde yakalamışızdır…”
“Lan daha önce aldık mı seni?”
“Antonya Babasitiksa” tabi anlamıyor durumdan bir şey İngilizce durumunu söylemeye çalışıyor, “What – mat aktör olmak ben deniz sinema…” Sürücü, anlamış gibi kafa sallıyor…
Yan koltukta ki, “ Ne dedi Lan?”
“Sinemanın açılmasını bekliyordum, iyi para dağıtıyorlar orada…”
“Buda işi öğrendi ha…”
Araba fren yaptı bizim kiler indi karakola varıldı… Beyoğlu Zabıta müdürü, “Kim lan bu lavuk…”
“Dilenci müdürüm!”
“İ…’ne neden gelmiş buraya…”
Memurlar da aralarında müdürleri duymayacak şekilde birbirlerine, “ Bu müdür de boş adam, dilenci neden gelir lan…” güldür falan – fişman…
“Antonya Babasitiksa” şu-anlık nezarette…
“Nezarethane – İç / Gün”
Film bu ya, hikaye burada daha da dramatikleşiyor… Orospuluktan alınmış birkaç kadın, Kestane satan teyze ve ayakkabı boyacıları bir de bizim “Antonya Babasitiksa” oturuyorlar…
Kadınlardan biri sormuş, “ Şiiit lan dilenci var mı sigara sende?”
Antonya’da el sallamış… Kendisini tanıdıklarını sanıyorlar her halde… Derken ayakkabı boyacısı çocuk hey, “Antonya Babasitiksa” bu adam söyledi…
Kestane satan teyze, “ hadi lan… Allah insanları çift yaradır bu adam da çift yaratılmış…”
Ayakkabı boyacısı çocuk, “ Olur mu ya biz ayakkabı boyası yaparken gazetelerin arka sayfalarını okuruz… Boya yaptıranlar gazete okur, bizde arka sayfaya bakarız bu adamın fotoğrafı vardı dilenci birini oynayacak mış?”söyler…
Ulan bizim “Antonya Babasitiksa” bir tek boyacı tanır ama ona da kimse inanmaz…
Bir saat sonra…
Müdür odasına çıkarılır, “efendim nereye sınır dışı edelim bu adamı…”diyerek telefonu “traksından…(!)” kapatır… Sonra polisler gelir bizim aktörü alır giderler… Bilin bakalım ne olur…
Tamam fazla düşünmeyin… Bizim Antonya’nın üzerinde kimlik olmayınca kim olduğunu bir türlü anlatamaz… İstanbul Göç Şube Çalışanına “Tonyalıyım dayı” söyler yarım yamalak Türkçesi ile… Çalışan, “sieeee…” çeker… Sonra farklı farklı kağıtlara Suriye, Afganistan, Irak, Lübnan, Libya, Filistin yazar… Antonya’nın önüne koyar…
Antonya bakar bakar, İngilazca, “ I am, form uyandanis ki Trabzon – Tonya, buyandiz ki İngiltere - Londra…” deyince…
Bir gülme tufanı kopar İstanbul Göç Şubede… Memurlar kendi aralarında “la ne kurnaz adam bize Trabzonluyum diye yutturacak…” dedikodusu yaparlar… Antonya telefon ister yardım çağıracaktır veren olmaz derken Rizeli Müdür gelir, “ Nereli bu adam?”
“Kimliği yok Müdürüm!”
“Bulun bir ülke yollayın…”
Az önce ülke isimleri yazılan kağıtlar poşete koyulur, karıştırılır ve kura çekilir memurun eline Lübnan gelir…
“Bak hacı sen Lübnanlısın bundan sonra okey…”
“No, I am Forum England!”
“Sieee You sen yanı you you Lüban…”
“Youuuuu ı am England!”
“Youuuuuuuu sen Lübnan Lübnan…”
Derken aradan 10 saat geçer ve sonunda “Antonya Babasitiksa” Lübnanlı olduğunu kabul eder… kabul etmez ise, göz altın işkence ve türlü türlü mesele ile karşılaşacağı kendisine anlatılınca okeyler bence… İlk uçağa koyulur, cebine Avrupa fonundan göçmenlere verilen para dan 100 “Auro(!)” verildi… Uçağa koyuldu gönderildi…
“Antonya Babasitiksa” son kez gördü İstanbul’u yüksekten – uçmaya vardı Lübnan’a Allah yardımcısı ola…
*
Beyoğlu zabıta karakolunda memurlar otururken haberleri izlerler bu sırada ana haber dünyaca ünlü aktör “Antonya Babasitiksa” İstanbul’da kaçırıldı bilgisini vermektedir…
Beyoğlu Zabıta Müdürü, "Bu İstanbul’un çivisi çıktı, en sevdiğim aktörü kaçırmışlar…"
Memur, "Bende tüm filmlerini izlemişimdir var ya muhteşem bir adam… Buraya kadar geldi bir tanışamadık…"
Böyle bitti "Antonya Babasitiksa’nın” hikayesi bir sabah, masam da, hayalimde herkese dasvidanya…"