Kuş konduğu dalın kırılmasından korkmaz. Zira güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır.” Bu kanatlarda kendine güven, mücadele ruhu, ulaşmaya çalıştığı hedefe inanç vardır.

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesiymiş.

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş.

Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış.

Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş.

Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... Bunlar; istek, aşk, ben, bilgisizlik, yok oluş, gıybet, inançsızlık vadileri…

Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, hırslarına takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve vaz geçenler olmuş...

Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp. Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş. Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış. Baykuş yıkıntılarını özlemiş. Balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "DEDİKODU" ve sonuncusu Yedinci Vadi "İNANÇSIZLIK"ta çoğu kuş umudunu yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında ise geriye otuz kuş kalmış.

Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... “murg” ise "kuş"... Simurg'un yuvasını bulunca öğrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş.

Onların her biri de Simurg'muş. 30 kuş anlar ki, aradıkları kurtarıcı kendileridir.”

Yedi dipsiz vadi, bugün siyasilerin, siyasi partiler içinde mücadele edenlerin, en çokta Türk’ün geleceğini dert edinenlerin imtihanıdır.

Hedeflerine giden yolda, kararlı ve sorumluluk almaktan korkmayanlar birer SİMURG olmaya adaydır.

Aynı amaç için mücadele ederken; yol arkadaşlarının önemini bilenler, birlik içinde olma iradesini gösterenler, yolculukları esnasında, kendilerini siyasetin ışıltılı dünyasına kaptırmayanlar, düşünmeyi ve sorgulamayı elden bırakmayanlar, kendilerine ve kazanacaklarına olan inançlarını kaybetmeyenler, söylentilere ve dedikodulara kulak vermeyenler, ben duygusuna kapılmayanlar bu yedi vadiyi aşacak ve zafere ulaşacaklardır.

Zaten her mücadele insanının birer Simurg olması, Simurg olmadan başarı hikâyesinin yazılamayacağını bilmesi, “Vadilerde çok yara aldık, yandık kül olduk. Zamanla öğrendik ki her yenilgi yeni bir zafer yeni bir doğuş içinmiş, bizi uyandıran ve aslımıza döndüren acılarımıza teşekkür ediyoruz.” demesi gerekir.

Ki,  bizim de Atatürk gibi Simurg’mız var. Onun ülküsünden, gerçekçiliğinden ve samimiyetinden ve de mücadelesinden feyz alarak, dersler çıkararak “Yedi Dipsiz Vadiyi” aşar, yeniden Türk Milletine umut olabiliriz.

Küllerimizden yeniden doğacağımız günlere…