Bir devletin problem çözme biçimi savaş olursa bu durum zamanla, halkı tarafından da benimsenebilir. Derken o ülkede kin ve intikam duygusu, bütün güzel duyguların önüne geçer, vicdanlar susar,  nefret sarmalı giderek büyür, onlar için artık insan, hatta çocuk öldürmek bile sıradanlaşır.

En tehlikeli olan da, tam olarak budur. 

Düşünebiliyor musunuz? Saatte beş Filistinli çocuk İsrail acımasızlığı ile karşı karşıya ve ölüyor. O coğrafyada barış artık hayal…Çünkü bugünün ağlayan çocukları yarının büyükleri. 

Çocuklar masumiyetlerinde, gerçek barışın anlamını taşır; onlar, geleceğin mimarları ve dünya barışının taşıyıcılarıdır. Dolayısıyla barış ancak insani değerleri ve çocukların umutlarını inşa ettiğimiz bir dünyada gerçekleşebilir. 

Saygı, sevgi, adalet ve hoşgörü ortamında yetişen çocuklar ancak barışın sürdürülebilir olmasını sağlar. 

Barış, bir çocuğun gülümseyişinden başka bir şey değildir.”

Çocuklarımızda empatiyi ve şiddetsiz iletişimi geliştirmek, dünya barışını şekillendirmemiz adına yapmamız gerekirken... Bugün onların savaşların ve çatışmaların gölgesinde büyümelerine, anne babalarının hatta kardeşlerinin ölümüne tanık olmalarına ve bütün bu vahşete neden olanlara sessiz kalıyoruz. Sonra da dünya barış gününü kutluyor ve bugüne sessiz kalanlarla birlikte barışın değerini anlatıyoruz.

Eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin, barışın, demokrasinin ve insan haklarının yerleşmediği bir dünyada, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, her eylülün üçüncü salı gününü, “Uluslararası Barış Günü” ilan etmiş. Her 21 Eylül’de, Birleşmiş Milletler Merkezi’ndeki “Barış çanı” çalıyor.

Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya tarafından yaptırılan bu çan, üstelik dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretilmiş.

Çanın üzerinde, “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazıyor. Kim okuyor, kim önemsiyor?

“Çocuklar ölürken değil, uyurken susulur!”

Bugün sadece Filistinde değil dünyanın bir çok yerinde çocuklar iyi niyetlerinden ve masumiyetlerinden vuruluyor. Doğu Türkistan’da her yıl kaç çocuğun yetim ve öksüz kaldığını, kimliğinin değiştirildiğini, Türk ve müslüman olduğu için zulüm gördüğünü biliyor muyuz? Bilmek yetmez, bu zulmü konuşabiliyor muyuz?

Çocukların zulüm görmesi ve  yaşamını kaybetmesi, tüm dünya tarafından engellenmeli…barışı sağlama hedefine ulaşmak için de, ülkeler arası daha fazla iş birliği ve çözüm odaklı adımlar atılmalı.

Çocuklar, yarınların ve barışın teminatıdır. Bu amaç doğrultusunda onları korumak, kalplerinde ve kafalarında oluşacak travmaları engellemek zorundayız. 

Dünyada barışın toplumsal bir olgu olarak yaşanması hedefleniyorsa,  bireysellikten ve pasif konumdan kurtularak iş birliğine girişilmeli.

Savaş sadece bugünkü mağdurlarını değil, süreğen etkisiyle sonraki kuşakları da örseleyecek ağır bir travmadır.

Savaşı nihai ve kabullenilmiş bir seçenek olarak ön plana koymak, çocukları incitmek, öldürmek, onların savaşa tanıklık etmelerine neden olmak, hiç oluşmayacak barış ortamları, bitmeyecek savaşlar demektir. 

Dünya barış gününü kutlarken, bunları da söylersiniz artık !