Hayatın olağan akışı içinde hukuki ilişkiler sadece vatandaşlar yahut onların arasında meydana gelmemektedir. Bazı hukuki işlemler yabancılık unsuru taşımaktadır.
Hayatın olağan akışı içinde hukuki ilişkiler sadece vatandaşlar yahut onların arasında meydana gelmemektedir. Bazı hukuki işlemler yabancılık unsuru taşımaktadır.
Hukukumuzda kanunlar ihtilafı kuralları 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu’nda yer almaktadır.
Kanunlar ihtilafı kuralları yabancılık unsuru taşıyan olaylara uygulanacak hukuk kurallarını belirtir.
Örneğin: 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu’nun 13’üncü maddesinin ilk fıkrasında: “Evlenme ehliyeti ve şartları, taraflardan her birinin evlenme anındaki millî hukukuna tâbidir” denmektedir. Dolayısıyla evlenen kişi Alman vatandaşı ise Alman hukukuna göre evlilik şartlarına uyacaktır.
Peki ya burada Alman hukuku derken kastedilen sadece Almanya’nın ilgili Medeni Kanunu mudur?
Yoksa Almanya’nın kanunlar ihtilafı kuralları da bu hukuka dahil edilebilir mi?
İşte “Atıf Teorisi” burada karşımıza çıkmaktadır.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu’nun 2’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında; “Uygulanacak yabancı hukukun kanunlar ihtilâfı kurallarının başka bir hukuku yetkili kılması, sadece kişinin hukuku ve aile hukukuna ilişkin ihtilâflarda dikkate alınır ve bu hukukun maddî hukuk hükümleri uygulanır” diyerek belirtilmektedir.
Atıf teorisiyle ilgili Forgo Kararı’nı ele alarak konumuzu daha anlaşılır kılmaya çalışalım.
Bahse konu olayda Forgo Bavyera’lı evlilik dışı doğan bir çocuktur ve beş yaşında Fransa’ya gelmiş, altmış sekiz yaşına kadar Fransa’da yaşamış ancak hukuki ikametgaha sahip olamamıştır. Forgo vefat ettiğinde geride kalan mallarının kime nasıl taksim edilmesi gerektiğine önce Fransız kanunlar ihtilafı kurallarına gidilerek karar verilecektir. Fransız kanunlar ihtilafı kurallarına göre; “Miras ölenin milli hukukuna tabidir” dolayısıyla Forgo’nun mirası Bavyera hukukuna göre kişilere intikal edilecektir. Bavyera hukuku ise ölenin civar hısımlarını mirasçı kabul ederek mirasın Bavyera’da Forgo’nun belki de hiç görmediği akrabalarına kalması gerektiğini belirtmektedir.
Peki bu noktada başka bir hukukun uygulanması mümkün olabilir mi?
Fransız Yargıtay’ı bu durumda atıf teorisini uygulayarak Bavyera hukukundan kastın sadece Bavyera’nın miras hukuku, medeni hukuku ve aile hukuku olmadığını, kanunlar ihtilafı kurallarının da bu hukukun içinde olduğunu kabul ederek Bavyera kanunlar ihtilafı kurallarına göre “Miras ölenin yerleşim yeri hukukuna tabidir” düzenlemesinden hareketle Fransız hukukunun uygulanması gerektiğini kabul etmiştir.
Fransız kanunlar ihtilafı kuralları bizi önce Bavyera hukukuna yönlendirmiş (atıf), daha sonra Bavyera kanunlar ihtilafı kuralları ise bizi Fransız Hukukuna yönlendirmiştir (İade atıf).
Dolayısıyla örneğimizde Fransız hukukunun uygulanacağı kararlaştırılmış ve civar hısımların kardeşler dışında mirasçı olamamasından hareketle mirasın Fransız hazinesine kalmasına karar verilmiştir.
Sonuç olarak; bazı uyuşmazlıklarda atıf teorisi uygulanabilmektedir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu’na göre ise Türk Hukukunda sadece kişi ve aile hukukunda atıf teorisi uygulanabilecektir.