Görevimizin
3. günü olan Çarşamba günü
Siirt 
Ilçe otogarına gelerek,
Kenan Hoca,
Siirt’in Eruh ilçesine
Ben ise
Şırnak’a olmak üzere yola koyulduk…
88 KM olan
Siirt, Şırnak arası mesafe
17 kişilik minibüslerle 45 ₺…
Siirt’ten
Şırnak’a dağlar inişli
Çıkışlı geçilerek gidilebiliyor…
Ancak
Yeni yapılan yollar mükemmel görünüyor…
Yolda
Bir dağın yamacı
Güneş Enerjisi Panelleri ile kaplanmış…
Elektrik üreten bir girişimci,
Devlet desteği ile
Bu panelleri yapmış…
Bu dağ yollarının kenarlarına
Yeni
Fıstık ağaçları dikilmiş…
Fıstık ağacı,
Doğunun kurtuluşu olarak görülüyor…
Siirt’ten çıktıktan sonra minibüste,
Hem Türkçe 
Hemde 
Kürtçe konuşuluyordu…
Ama
Siirt’in Eruh ilçesini gelince
Artık
Sürekli Kürtçe konuşulmaya başlandı…
Yanımda oturan
Kıyafetiyle köylü olduğu anlaşılan
80’i geçmiş yaşlı Nine,
Gülerek
Bana Kürtçe bir şeyler söylüyordu…
Onu
Anlamadığım için bende
Sürekli ona gülüyor
Ve
Başımı emme basma tulumba gibi
Sallıyordum…
Nine
Benle konuşurken,
Sürekli güldüğü için takma olduğu
Anlaşılan,
İnci gibi dişlerini gösteriyordu…
Nine
O kadar çok konuştu ki,
Bende ona
28 dişimi gösteriyordum,
(Daha önce
4 dişimi çektirmiştim…)
Nine
Arka taraftaki 
Adamla da konuşmaya başlayınca,
Beni rahat bıraktığı için
Çok sevinmiştim…
Bu sefer,
Ninenin konuştuğu adam
Bana 
Bir şeyler söylemeye başlayınca
Bir şey anlamadığımdan,
Ona da gülmeye başlayıp,
„Kafamı emme basma tulumba gibi“
Sallamaya başlamıştım…
Ondan sonra
Dikkatimi çekmişti,
Herkes bana acıyan gözlerle bakıyordu…
Arkalardan bir genç
Yanındaki kıza,
Bana bakıp
„Sağır dilsiz“ deyince,
Benim için söylediklerini anlamıştım…
Biraz sert bakışla
O genç adama,
„Kim sağır dilsiz?“ diye, sormuştum…
Minibüsteki herkes
Ağzı açık olarak, bana bakıyordu…
Meğer
Yaşlı Nine,
Bana sorular soruyor,
Anlamadığım için cevap vermeyip,
Başımı 
Emme basma tulumba gibi
Sallayınca,
Benim sağır dilsiz olduğuma kanaat getirip,
Minibüsteki herkese
Beni, öyle olarak anlatmıştı…

Neyse
Şırnak’a minibüs girmiş,
Şehir içinde bir turlamıştı…
Ama
Şırnak kenti gezilecek bir yer gibi gelmedi…
Minibüs
Cizre’ye gittiği için
Hiç inmeyerek
Direk olarak Cizre’ye gittim…
Fakat
Saat 11.30 olduğu için
Siirt’e en son minibüs, saat 13.30‘ daydı…
Yani
Toplam 2 saatlik
Bir zamanım vardı ve
Cizre merkezinde şöyle bir turladım…
Doğu insanının
Içtenliği,
Misafirperverliği
Ve
Saflığı her yerde kendini gösteriyor…
Yabancı olduğumu anlayan
Bir pazarcı,
Su ve çay ikram etti, bana…
„Cizre’yi 
Nasıl bulduğumu“ söyleyince,
„Önemli bir şey göremediği mi?“ dedim…
Hemen
Telefona sarılıp,
Tarihe ilgi duyan bir kişiyi
Benim yanıma çağırmış oldu…
Abdulcelil Doğan adında ki arkadaş
Tam bir tarih tutkunu
„Batı‘da bir taş görürlerse,
Hemen 
Onu çevirip tarihi eser
Muamelesi yaparlar…
Fakat
Cizre’nin altı, üstü her tarafı
Tarihi eser olduğu halde
Kimsenin umurunda değil,
Burada çıkan tarihi eserlerin üstünü
Toprakla örtüyorlar“ diyor…
Beni
Dicle Nehrinin kenarında ki Dicle Kalesine,
Kervansaray’a,
Hz. Nuh’un Kabrine,
12. Yüzyılda yaşamış ve 
O dönemde
60 tane robot yapmış El Cezeri’nin kabrine,
Kesik Baş, diye tarihte geçen
Şehidimizin kabrine getirince,
Ruhlarına 
Fatiha okuma fırsatı yakalamış oldum…
Zaten
Çok zamanım yoktu
Minibüse kıl payı yetişip
Siirt’e geri döndüm…

Doğu,
İnsanıyla, tarihiyle,
Görülmeye değer diye düşünüyorum…