Türk Borçlar Kanunu borcun kaynaklarına işaret ederken bunu sözleşme, haksız fiil yahut sebepsiz zenginleşmeye dayandırmaktadır. Bununla birlikte vekaletsiz iş görme ve kanundan doğan borçlar da mevcudiyetini korumaktadır. Ancak, henüz taraflar arasında somut bir sözleşme ilişkisi mevcut değilse cevaplanması gereken birtakım sorular akla gelecektir.

“Bu ilişkideki kusurun hangi hukuksal kuruma müracaat edilerek tazmin edilmesi gerekecektir?”

“Müracaat edilecek bu hukuksal kurumun hukuki niteliği ne olacaktır?”
gibi soruları yöneltmemizin sebebi sorumluluk, sözleşmeden kaynaklı yahut haksız fiil sorumluluğu olarak kabul edilecek olursa zamanaşımı, kusurun ispatı ve yardımcı kişilerin sorumluluğu konularında farklılık arz edecek olmasıdır.

Sözleşme henüz kurulmamış fakat ortada kusurlu bir davranış mevcut ise ve bu kusurlu davranışın sorumluluğu borca aykırılık olarak nitelendirilirse zamanaşımı süresi genel zamanaşımı süresi olan 10 yıl olacak iken bu sorumluluk haksız fiil olarak nitelendirildiği vakit 2 yıl olacaktır.

Sözleşme öncesi sorumluluğu (culpa in contrahendo) haksız fiile dayandıran görüşler olsa da kanaatimizce bu sorumluluk borca aykırılıktan kaynaklanmaktadır. Çünkü haksız fiil sorumluluğu için gerekli soyut nitelik, sözleşme öncesi görüşmelerde somut niteliğe kavuşmakta ve aslında bir hukuki işlem tesis etme amacı taşımaktadır. Ayrıca bu sorumluluğu haksız fiile dayandırmak, davranışıyla karşı tarafın mağduriyetine sebep olan kişi için lehe sonuçlar doğuracaktır. Bu sebeple kanunda açıkça düzenlenmeyen sözleşme öncesi sorumluluğun hukuki vasfı sözleşme sorumluluğuna dayandırılmaktadır.

Örneğin; Türk Borçlar Kanunu’nun 35.maddesinde; “Yanılan, yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat istenemez.”. Yanılanın yanılmasında kusurlu olması ve sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirmesi halinde ortada geçerli bir sözleşmenin mevcudiyetinden söz edilemeyecektir.

Dolayısıyla bu sorumluluk borca aykırılık olarak nitelendirilemeyecek olup sözleşme öncesi sorumluluk gereği yanılan zararı gidermekle yükümlü olacaktır.

Nitekim Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2017/20291 E., 2018/28025 K. Sayılı ve 24.12.2018 tarihli ilamı;
…”Culpa in contrahendo sorumluluğunun varlığından söz edebilmek için sözleşmenin tüm unsurları ile kurulmuş olmasının veya geçerli bir sözleşme olup olmadığınında bir önemi bulunmamaktadır.”
hükmünü ihtiva etmektedir. Yine aynı ilamda sözleşme kurulmamış olmasına rağmen sözleşme öncesi sorumluluk gereği tazmin kararı verilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/593 E., 2010/623 K. Sayılı ve 01.12.2010 tarihli ilamına konu olan başka bir uyuşmazlıkta ise kişinin alışveriş yapmak amacıyla mağazanın rafları arasında dolaştığı sırada, raftan kafasına koli düşmesi sonucu yaralanması sözleşme öncesi sorumluluğa dayandırılmıştır;

“Bu aşamada davacının vücut bütünlüğüne, davalı veya yardımcıları tarafından verilen bu zararı, davalı sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk uyarınca karşılamalıdır…”

Netice itibariyle, kanunda lafzi olarak yer almasa dahi sözleşme öncesi sorumluluk hem kanundaki bazı sorumluluk türleri bakımından mümkün olmakta hem de hayatın olağan akışı karşısında bu sorumluluk tipine ihtiyaç duyulmaktadır.