Mutluluk, insanoğlu için ulaşılması istenen en değerli hedef. Hani sık sık dile getirdiğimiz normalleşme var ya,  olması için gereken…

Filozoflar yüzyıllardır bu konu hakkında kafa yoruyor… İnsanlar mutlu olmak arayışı ile sayfalarca kitap okuyor, Psikologlara gidiyor. Çoğu da insanları “kendiyle” mutlu olmaya çağırırken, “ben” duyguları üzerinden tavsiyelerde bulunuyor…

Hâlbuki mutluluk kişisel değildir. İnsanlar mutlu olma yolunda “topluma ve ahlâkî değerlere” ihtiyaç duyarlar… 

Ne kadar değerli olduğunuzu düşünürseniz düşünün, toplum size bunu hissettirmediği müddetçe mutlu olamazsınız…

Ne kadar severseniz sevin, yalnız olmadığınızı hissettirecek çevreye ve dostlara sahip olmadıkça mutlu olamazsınız.

Hayattan ne istediğinize emin olmanız mutlu olmak için yetmez. İsteklerinize yol bulacak, motivasyonunuzu artıracak, size fırsatlar yaratacak ortama ihtiyacınız olacaktır. 

 “Mutlu olmak için paraya ihtiyaç yok” tezini yaşamınıza geçirmeniz için yaşadığınız toplumun değerlerinin de bu yönde olması gerekir. 

Psikologların“Mutlu olmak için güçlü bir amacınız olmalı” tavsiyesi de çoğu zaman yerini bulmaz. Amacınızın gerçekleşmesi ve kabul görmesi için anlaşılır ve de dinlenir olmanız gerekir. Herkesin yüksek sesle konuştuğu, menfaatlerin, anlık heyecanların yaşandığı bir ortamda bu ne kadar mümkün?

“Kin tutmayın ve affedin ki mutlu olasınız” tavsiyesi de havada kalan bir kandırmacadır. Hele de siyasetin insanları ayrıştırdığı, sürekli nefret üzerinden örgütlediği bir ortamda.

 “Ülkemin en depresif ve hırslı insanları siyasilerdir.” 

Çünkü ülkemizdeki siyaset sistemi, “istemek, almak ve kazanmak” üzerine yürütülmektedir. Siyasetin mutluluk ideali ve vaadi, kendi mutluluğuna hizmet etme üzerine kuruludur.

Mutluluk bütüncül bir histir. Sadece kazanmak amacı taşıyanların, bunun için her yolu deneyenlerin, toplumun mutluluğu gibi bir endişesi olabilir mi?

Hâlbuki Siyaset, yönetme sanatı olduğu kadar mutlu etme sanatı olmalıdır. 

Mutlu etme isteği ve bu istek doğrultusunda yapılanlar en değerli amaç ve en ahlâkî çabadır.

Siyaset bunu, birlik ve beraberliği sağlayarak, huzur ve güven ortamı oluşturarak, eşitlikçi bir bakış açısıyla, toplumun tüm kesimine karşılıksız hizmet ederek yapmalıdır.

Ülkemizin dünyadaki mutluluk sıralamasındaki yerine bakınca bunun hiçte istenilen ve beklenilen ölçüde yapılamadığını görmek mümkün. Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporuna göre, 146 ülkeyi kapsayan mutluluk değerlendirmesinde Türkiye 112. sırada.

Sonuç olarak;                                                                                                                                 

Mutlu olmak tıpkı şiddet olgusu gibi yaşanarak, görerek öğrenilen bir duygudur. Aileden, eğitim kurumlarına, yaşadığımız toplumdan siyasete kadar hepsinin mutluluğa emek vermesi gerekir. Sevgi, saygı, güven, paylaşım, özgürlük hiçbir şarta bağlanmadan verilmeli ve yaşatılmalıdır. Hele de deprem gibi büyük afetten sonra…

“Mutluluk, erdemli bir yaşamın ödülü ve bütün ömre ilişkin bir yüklemdir.” Aristoteles