AK Parti Trabzon eski Milletvekili, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof Dr Cevdet Erdöl, Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde, “Katarlı öğrenciler sınavsız olarak Türkiye’de üniversitelere kabul edilecek” yalanıyla alakalı yazı kaleme aldı.

“Bu “Katar”ına da Pes!” Başlıklı yazısında, “İtibar, umut ve onur karalamanın adı haber olamaz. Yalan ile birlikte anılan bir "haber" ifadesi de kabul edilemez. Olsa olsa yalancılık ve müfteriliktir bunun adı” dedi.

Cevdet Erdöl, yazısında şunları kaydetti;

“Bu “Katar”ına da Pes!

Bu haftaki yazıma "yalan haber, haber midir?" sorusu ile başlamak istiyorum sevgili okurlarım.

Haber alma özgürlüğü ve habercilik anlayışı arasındaki en belirleyici ve kritik noktada yazılı, görsel ve işitsel medyanın olduğu gerçeği hepimizce malum. Meslek etiği açısından da baksak, vicdani temayüller doğrultusunda da konuyu ele alsak, yolumuz hep doğru ve güvenilir haber anlayışına çıkacaktır.

Son gündemimiz olan "Katarlı öğrencilerin sınavsız olarak ülkemizde üniversitelere kabul edileceğine" yönelik yapılan ve akabinde de haberi yapanlarca "yalanlanan" malum haber iki kere yalan ekseninde dönünce doğru haber olmuştur diyebilir miyiz? Elbette ki hayır!

Kamuoyunca malumdur ki:

Türkiye ile Katar arasında 2 Mart 2021 tarihinde imzalanan "Askeri sağlık alanında eğitim ve iş birliği" protokolü kapsamında iki devletin askeri personel ve öğrencilerinin karşılıklı olarak eğitilmesi; tıp fakültesi, diş hekimliği eğitimi, eczacılık eğitimi, hemşirelik eğitimi gibi alanlarda; eğitici, danışman, gözlemci, uzman personel, öğretim elemanı ve askeri öğrenci değişimi öngörülmektedir. Gelgelelim böylesine net bir zemine oturtulmuş ülkeler arası eğitim teması, YKS'ye saatler kala bir medya kuruluşu tarafından "Katarlı gençlere Türkiye'de sınavsız tıp eğitimi hakkı verildi" şeklinde haberleştirilmiş ve ardı sıra siyasiler ve sosyal medya trolleri tarafından YKS'ye girecek gençlerimizin ve kamuoyunun zihnini bulandırılmaya çalışılmıştır. Akıl ve izanla uzaktan yakından ilişkilenemeyecek bu durum için ne söyleyeceğimizi şaşırıyoruz sevgili okurlarım.

Öncelikle Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü olarak işin doğrusunu ifade etmek istiyorum.

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası çıkarılan 669 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) 'nin akademi ve eğitim misyonu Sağlık Bilimleri Üniversitesi'ne devredilmiş olup ilgili protokol kapsamında ülkemizde eğitim görmesi öngörülen askeri sağlık öğrencilerinin üniversitemizde eğitim görmeleri planlanmaktadır.

1994'den beri çok sayıda ülke ile yapılan "Askeri sağlık alanında eğitim ve iş birliği" protokolleri kapsamında halen Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Gambia, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, Libya, Moğolistan, Senegal, Somali, Ürdün ve KKTC ile mevzubahis protokoller yürürlüktedir. Bu protokollere dayanarak 195 yabancı öğrenci üniversitemizde halen askeri sağlık eğitimi görmektedir. 2008'den günümüze kadar da 80 yabancı askeri sağlık öğrencisi Gülhane Külliyemizden mezun olarak ülkelerine dönmüşlerdir.

Protokol kapsamında üniversitemizde eğitim gören veya görecek öğrenciler kesinlikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrencilere ait hiçbir kontenjanı kullanmamakta olup bu öğrencilerin giderleri de ilgili ülkelerin kendileri tarafından karşılanmaktadır.

İşin gerçeği bu iken yapılan algı operasyonu, zamanlaması ve içeriği ile ne yapılmak istenmiştir? Yalan haberin, iftiranın ne yazık ki caydırıcı, cezai müeyyideler ile karşılık bulmadığı ülkemizde bu yalan son yalan olarak kalabilecek mi? Hiç sanmıyorum!

Maksatlı ve tarafkir bazı odaklar birtakım haber kanallarını ve özellikle Sn. Cumhurbaşkanımıza, milli egemenliğimize adeta savaş ilan eden sosyal medya platformlarını istediği zaman, istediği şekilde, hiçbir cezai yaptırımla karşılaşmadan kullanmaya devam edeceklerse bunun bedelini ödemek zorunda kalan ilgili haberlerin, algı operasyonlarının mağdurları haklarını kimden temin edecekler? Tüm ümitlerini ve alın terlerini üniversite sınavına taşımış gençlerimizin bu yalan haber ile demoralize olmuş, karışmış ruh hallerini kim telafi edecek? "Bu haberi yanlış lanse etmişiz, özür dileriz" demek, milyonlarca umudu yeniden yeşertmeye yetebilir mi, siz söyleyin.

İvedilikle bu konunun meclisimizce ele alınması ve tekrar tekrar bu yıkımların yaşanmaması adına yalan haberciliğin kanuni zeminde bir cezai karşılığa oturtulması en büyük arzumuz ve buradan çağrımızdır.

İtibar, umut ve onur karalamanın adı haber olamaz. Yalan ile birlikte anılan bir "haber" ifadesi de kabul edilemez. Olsa olsa yalancılık ve müfteriliktir bunun adı. Yalan ve ve iftira bataklığına dönmüş; ama, etki alanıyla büyük kitlelere ulaşma yetisine sahip sosyal medya mecraları da bu cihetten ele alınarak yaptırımlarla terbiye ve kontrol edilmelidir.

Buradan kanuni ve hakikat zemininde bilgilerle kamuoyunu aydınlatmayı kendime borç addettim. Somut ve gerçek bilgilerin düşmanları yalan ve iftirayı silah edinmişler anlaşılan. Ama bilmeliler ki, "yaktıkları mum yatsıya kadar da yanamayacak". Bu çelimsiz ama ısrarlı hamlelerin hak ettikleri müeyyidelerle tanışmaları ümidi ile.

Sağlıkla kalınız…”