Ülkemizdeki turizm gerçeğini ve ekonominin zorladığı şartları unutarak… Son zamanlarda özellikle sosyal medyada “Arap turistler üzerinden” Trabzon’a yapılan hakaretlere canı sıkılmayan Trabzonlu yoktur.

Trabzon halkını “Arap TURİSTLERE karşı” susuyorlar şeklinde bir suçlamayla, “vatanına ihanet eden” ilan etmek büyük hadsizliktir.

Bir çok kentimizde ve ülkemizde ciddi sorun teşkil eden sığınmacıları görmezden gelenlerin, Arap turistler üzerinden Trabzon’u hedef alması, bir kötü niyet olsa gerek. Bunun bir çok nedeni olabilir. Trabzon’un futboldaki başarısı, turizmde Antalya’dan sonra yıldızı parlayan bir kent olması ve bölgedeki stratejik önemi gibi.

Elbette denetimsiz mülk satışı ve yabancı dil ile yazılan (Arapça) levhaların Türkçenin önüne geçmesi kabul edilir bir şey değildir. Bu levhalar Trabzon halkının psikolojisini olumsuz yönde etkilemekte, dolayısıyla Trabzon tarafından fazlaca sorgulanmaktadır. Ki bu yanlışlar turizmle öne çıkmış bütün kentlerin ortak sorunudur…

Trabzon, her ne kadar sadece futbol konusunda ortak hareket ediyor gibi görünse de, milli ve kültürel değerler konusunda da fazlasıyla duyarlı olduğunu ispatlamış bir kenttir.

Dolayısıyla kentine karşı yapılan olumsuz yayınlardan etkilenerek zaman zaman turistlere kötü davranan olabiliyor.

Sarp kapısı açıldığında da buna benzer manzaralar yaşanmış, esnaf ne kadar memnun olursa olsun Rusların Trabzon’daki varlığı bazı kesimleri rahatsız etmiş hatta tehlikeli bulunmuştu. Birden bire fiziksel, kültürel ve sosyal dönüşüm içinde olan kent bugünleri aratmayan çalkantılar yaşamıştı.
Bu olumsuz havanın neticesinde de Ruslar, turizm ve alışveriş alanı olarak Trabzon’u terk etmişti. Son haberlere göre geçtiğimiz günlerde, altı yüz kişilik bir Rus turist gurubu Sinop limanına inerek, kente misafir oldu.

Bugün turist olarak gelen Araplar, sahip oldukları ekonomik refah nedeniyle dünya turizm piyasasının odak noktası diğer bir deyişle hedef pazarı konumundadır. Bu pazarı talep eden sadece Trabzon değil elbette… Tecrübelerine dayanarak her Trabzonlu bilir ki, Arap turistler de bir gün gidecek, belki bir dahaki sezona hiç gelmeyecek.

Dünya siyaseti bu. Nihayetinde Arapların yarın nasıl bir yol izleyeceği, Amerika’nın iki dudağı arasında…

Asıl mesele, turizmde devlet politikası….turiste nasıl baktığınız… nelere ve nasıl sahip çıkacağınız.

Dolayısıyla işe ülkemizin tamamından başlamalı; Antalya, İstanbul, Göreme gibi diğer turizm bölgelerindeki yabancılaşmayı da görmeliyiz.

Kent; tarihsel, sosyal ve kültürel katmanların üst üste gelmesiyle oluşan bir ortamdır… Bir değerler toplamıdır.

Kentlilik bilinci, kentte yaşayan bireylerin değerlerinin farkında olmasını, birer paydaş olduklarını ve buna uygun davranmalarını ister. Aidiyet duygusundan yoksun bu bilinci taşımayan, sorumsuz kişilerin yanlış uygulamaları mutlaka çeşitli yaptırımlarla engellenmelidir.

Dilimizden, tarihimizden, kültürümüzden kısacası kendimizden vazgeçen olmamalıyız.  Mülk satma hevesine girmemeliyiz… Kentli olmak; kentimizin kimliğini ve kültürünü taşımak ve  de sorumluluklarımızın idrakinde olmak demektir.

Unutmayın biz ev sahibiyiz. Turist yer içer. Güzel hatıralar edinir ve gider.

Son sözüm Trabzon’a ağır eleştirilerde bulunanlara; derdiniz ÜZÜM YEMEK OLSUN. BAĞCIYI DÖVMEK DEĞİL!

Turizm beldelerindeki bu karmaşanın bir kentin değil, ülkenin meselesi olduğunun bilinmesi, söylemlerin de bu yönde sarf edilmesi gerekir.

Tabi samimiyseniz.