Medyada karşımıza çıkan şiddet haberleri buzdağının yalnızca görünen kısmı. 

Esenyurt'taki tekel bayisinde işlenen cinayet kameralara yansıyınca, ülkemizde şiddetin hangi boyutlara ulaştığını, mafyatik tiplerin nasıl korku yarattığını bir kez daha gördük. Bu olay kamuoyunun fazlaca tepkisini çekti. “Bu tepki bir etki veya toplumsal özeleştiri ile iyileştirme yaratır mı?” derseniz…

Şiddetin gittikçe tırmandığını, girmediği alan kalmadığını göz önüne alırsak, şiddet görüntülerinin bize olumlu hiçbir etkisi olmuyor demektir. Aksine şiddet içeren haberler ve veriliş şekli öfke üretimine katkı sağlıyor. Can güvenliği kaygısı ile daha fazla silahlanan toplum oluyoruz.

Güvenlik kameraları görüntülerinin kamuoyu ile paylaşılması ve ulu orta yayınlanması doğru mu? Uzmanlar bu görüntülerin, şiddetin normalleştirilmesinde önemli düzeyde katkısı olduğunu söylüyor.

Kadın, erkek, çocuk hatta hayvanlar bile şiddet vakalarında hedef halinde. Siz ne kadar kaçsanız da, şiddet gelip sizi bulabiliyor.  “Asıl sorun, sorunun kendi dışımızda olduğunu düşünmemizdir."

TOPLUM OLARAK ŞİDDETLE BAŞ EDEMİYORUZ. NEDEN Mİ?

Çünkü, insan olarak öfkelerimizi kontrol etmek, özeleştiride bulunmak, empati yapmak, merhamet duygularımızı beslemek, birlikte karar vermek, karşıdakini dinlemek, insani değerleri yaşatmak, uzlaşı kültürünü yerleştirmek gibi bir çabamız yok.

Nihayetinde ekonomide yaşanan olumsuzluklar da eklenince en sakin insanlar bile öfkelerini kontrol edemiyor…

İş devlete kalıyor.

Bireysel silahlanmayı artırıcı değil, azaltıcı yasal düzenlemeler yapılmalı.

Cezasızlığın önüne geçilerek, katillerin, canilerin elini kolunu sallayarak dışarıda gezmesi önlenmeli.

Şehir magandaları en ağır cezalar almalı.

Düğün, asker uğurlaması ve çeşitli eğlencelerde silah kullanılmasının önüne geçilmeli.

Şiddet mağdurlarının adalet arayışlarına en kısa zamanda cevap verilmeli.

Şiddetin dış çevre etkisi ile büyüyeceği gerçeği ile medyanın bu konudaki tetikleyici tavrına engel getirilmeli.

Kadını erkeği yok! Şiddetin bir bütün halinde tartışılması ve sebep sonuç ilişkisinin sağlıklı bir şekilde kurulması ve bunların temellerine inilmesi gerekiyor.

Cennet gibi vatanda cinnet halindeyiz. Sudan sebeplerle insan öldürenler… Sorunlarıyla baş edemeyince insanlıktan çıkanlar… Eşini, çocuğunu bıçaklayan babalar. Sorumluluğunu unutan anneler… Unutmayalım, eğer kalıcı tedbirler alınmazsa şiddet, toplumsal ve kültürel bağlam içerisinde öğrenilen bir davranış biçimi olarak gittikçe yaygınlaşır.

En tehlikelisi de, adalet arayanların ve kendini güvende hissetmek isteyenlerin, yasa dışı mafyatik tiplerle anlaşmak zorunda kalmasıdır…

Sonuç olarak;

Kendini güvende hissetmeyen, adaletin sağlanmadığı bir toplum huzursuzdur. Mutsuzdur.

Gayesizdir. Sevgi üretemez. Yarınlarıyla ilgili hayaller kuramaz.