Bir Filistinli´ nin
Türk halkına yazdığı mektup,
“Merhaba‚
Ben bir Filistinli Arap’ım…
Türk Milleti olarak,
Bugüne kadar bize çok yardım ettiniz…
Ama
Artık etmeyin,
Çünkü biz bu yardımlarınızı hak etmiyoruz…
Evet‚ hak etmiyoruz.
1837 yılında biz henüz Osmanlı toprağı iken
Filistin bölgesinde sadece 9000 Yahudi yaşıyor
Ve onlar da bizim gibi,
Osmanlı vatandaşıydı…
1860 yılında Rusya ve Avrupa’daki gelişmeler nedeniyle
Yahudi göçü başlayınca‚
Topraklarımızda ilk Yahudi yerleşimi kuruldu…
Gelen Yahudiler hepsi parayla‚
Altınla geliyorlar ve
Bu da bizim çok hoşumuza gidiyordu…
1882 yılına geldiğimizde
Filistin’de 2. Yahudi yerleşimi kuruldu...
50 sene önce sadece
9000 olan Yahudi nüfusu 1882´de 50.000 olmuştu.
O zaman sultanımız olan
Abdülhamid Han‚
Bu Yahudilere toprak satışını yasaklamasına rağmen‚
Bizler Yahudiler ile alavere dalavere çevirdik
Ve
Onlara toprak satmaya başladık...
Evet‚ Yahudilere toprak satışımız yasaktı‚
Ama
Avusturya‚ Alman‚ İngiliz ve
Rus vatandaşlarına toprak satmamız yasak değildi...
Biz de bu boşluktan istifade ederek
Yahudilere toprak sattık…
Çünkü gelen Yahudiler
Avusturya Macaristan‚
Alman‚ İngiliz ve
Rus vatandaşlarıydı, aynı zamanda…
Onlara,
Toprak satmak için adeta sıraya girmiştik…
Çünkü Yahudiler beş para etmez topraklarımız için
3-4 misli fazla bedel ödüyorlardı...
Birden hiç görmediğimiz kadar para görünce
Şaşırmaya başlamıştık…
Sonra Yahudiler bizlere
Bu paraları nasıl harcamamız gerektiğini öğretti…
Filistin’in her kentinde açılan
Bar‚ pavyon‚ gazino gibi ortamlarda‚
İçkili mekânlarda bu paraları bir güzel yedik...
O günler,
Efsane günlerdi gerçekten…
Yahudilere toprak satarak aldığımız paraları‚
Yahudilere ait eğlence merkezlerinde‚
Yahudi dilberler ile yedik.
Tabi bu arada
Yahudi nüfusu sürekli artıyordu…
Ticaret yaptık Yahudilerle,
Yafa limanı açıklarına demirleyen bir
Fransız gemisinin limana girmesine,
Türkler izin vermiyordu…
Yahudiler de bize para teklif ettiler,
Mavnalarımızla açıldık ve
Bu gemiden karaya,
Tam 450 sandık taşıdık, 2 gece içinde…
Çünkü
Türkler bizim mavnalarımızı aramıyordu,
Sonradan öğrendik ki
Bizim taşıdığımız sandıklar silah doluymuş…
Aman‚ silah olsun ne vardı?
Güzel para kazanmıştık bu işten‚
Önemli olan buydu bizim için…
Sonra
Sultan bizim yediğimiz haltları anlayınca,
İşi iyice kontrol altına aldı…
Yahudi dostlarımıza bir metrekare bile
Toprak satamıyorduk artık...
Biz de
Toprak satabilmek için
Yahudi para baronlarını‚
Filistin’in yerel idarecileri ile tanıştırdık…
Neticede onlar Türk değil‚
Bizim gibi‚ kendi ırkımızdan, Arap’tı...
Osmanlı’nın Filistin’deki
Bu Arap yöneticileri sayesinde
Yahudileri,
Osmanlı vatandaşlığına geçirterek
Onlara, toprak satmaya devam ettik…
Ooohhh‚
Yine paranın a.ına koymuştuk işte,
Abdülhamid avucunu yalamıştı…
Ama
Sonra bu durum da anlaşılınca,
Osmanlı yine işimize taş koydu…
Hakikaten anlamıyorduk‚
Osmanlı ve
Sultan neden bu kadar karışıyordu toprak satmamıza…
Satarız veya
Satmayız‚ onlara ne ki, kızmıştık Osmanlıya...
Derken büyük savaş başladı,
Tabi biz Osmanlı’ya kızmıştık‚ İngilizler geldi o zaman…
İngiliz demek,
Medeniyet ve özgürlük demekti…
Bize bol bol altın ve
Para verdiler.
Filistin cephesindeki Türk askerlerini soyduk ve
Büyük paralar kazandık…
Ha bu arada bir İngiliz albay vardı‚ adı Charles Wembley.
"Türk askerlerinin karnı altın dolu‚
Gidin onları alın" dedi bize…
Biz de Filistin’de yakaladığımız
Her Türk’ün karnını deştik‚ ama altın falan yoktu...
Olsun varsın‚
İngiliz her Türk askeri için para ödüyordu bize…
Sonra Osmanlı cephede yenildi ve
Kanal harekâtında Türk askerine gelen
Bütün yardımları yağmaladık‚
Tam 14.000 Türk askeri öldürüldü orada…
Sonra tabi
Filistin’den de çekildiler…
Büyük İngiliz komutan geldi,
Adı Edmund Allenby´di…
Bize süper teklifler yaptı ve
Biz onu çok sevdik hatta ismi de uygun olduğu için
Ona,
"El-Nebi" (peygamber) dedik…
Sonra bizim İngiliz El Nebi’ye
Taa Şam’a kadar eşlik ettik...
Hatta
El Nebi Şam’daki Selahaddin Eyyubi’nin sandukasına
Çizmeleri ile basmadan önce,
Çizmelerini parlatan kişi Filistinli bir Arap’tı.
Neyse‚
Çok detaya girdim,
Büyük savaş bittikten sonra artık
Osmanlı tehlikesi ve zulmü ortadan kalktığı için
Yahudi kardeşlerimize
İstediğimiz kadar toprak satabiliyorduk
Ve o,
Efsane günler geri gelmişti…
Bu arada Yahudiler kale gibi köyler inşa ettiler‚
Her köyün kendi silahlı korucuları vardı
Ve
Bize artık dostane davranmıyorlardı…
Araplar ve
Yahudiler arasında çıkan
Anlaşmazlıklarda‚
İngilizler hep Yahudileri haklı buluyordu...
Sanki biraz adaletsizlik vardı‚
Osmanlı daha adildi sanki
Neyse‚ biz halimizden memnunduk…
Tabi ki
Yahudi kardeşlerimiz sayesinde
Çalışmadan bol paralı günler geçiriyorduk
Ve
Birkaç münferit olayın ne önemi vardı ki?
Bu arada 2. büyük savaş başladı,
Duyduk ki Avrupa’da
Yahudilere zulüm ediliyormuş…
Onların buraya gelmesi için
Bağış topladık aramızda...
Daha çok Yahudi geldi‚ biz de daha çok toprak sattık işte
Bu büyük savaş da sona erdi tabi…
Bu arada
İngilizler Filistin’den ayrılmaya karar verdi‚
Ayrılırken de,
Filistin’i bize bırakacaklar, sanıyorduk…
Ama
Onlar iki ayrı devlet kurulması için
Birleşmiş Milletlere gitti…
Tam o sırada
Yahudi kardeşlerimiz bize saldırdı...
Ohooo saldırmak ne kelime‚ anamızı bellediler resmen…
Sonra
İngiltere Filistin’den ayrıldığını ilan etti
Ve
Burada İsrail devleti kuruldu…
Ne olduğunu
İdrak edip, anlamamıştık bile…
Daha sonra
Yahudilere her "kahrolsun İsrail" diyerek saldırdığımızda,
Topraklarımız biraz daha küçüldü…
Topraklarımızı bu sefer parayla değil‚
Tankla‚ topla alıyorlar
Ve
Biz ise hiçbir şey yapamıyorduk…
Aradan yıllar geçti‚
Artık biz dünyanın gözünde birer terörist olmuştuk…
Eh madem teröristtik‚
Terörist gibi davranalım dedik,
O yıllarda Türkiye’de de PKK terör örgütü
Faaliyetlerine başlamıştı‚
Onların ilk eğitimlerini bizim kamplarımızda verdik.
Siz Türkler ise İsrail’e karşı
Hala bizi destekliyor‚ bize acıyordunuz…
Sonra
Ermeniler bize yardım etti‚
Bizde Ermeni soykırımını tanıdık
Ve
Siz bize yine yardıma devam ettiniz.
"Enayi parası" diyorduk sizin yardımlarınıza‚
Oluk oluk akıyordu maşallah,
İşte böyle böyle bugünlere geldik…
Bir
Filistinlinin ağzından
“Celladına âşık olan bir milletin,
Nasıl bir zillete düştüğünü” duydunuz…
Ben
Yalnızca aktardım…