En çok galibiyet, en az mağlubiyet, en az gol yemek ve maç başına en fazla şut atma gibi istatistiklerde ilk sırayı almanın yanı sıra, topa sahip olma, başarılı pas ve isabetli şut istatistiklerinde de hep ilk 3'te. Defans güvenliğini riske atıp ligin tartışmasız en cesur, en keyifli ve en heyecan verici hücum organizasyonlarını gerçekleştirmesi gibi özelliklerini de yansıtarak bu noktaya geldi Trabzonspor.

Açık ara en fazla puan farkını bulan, aylardır bu istikrarını sürdüren bir takımın yedekleri ile bile, hem de Hatayspor gibi ligin taktik disiplininin en yüksek olan takımlardan birine karşı, üstelik deplasmanda üstünlük kurup galibiyeti son dakikada kaçıran bu ekibin bir sezonluk emeğini yok saymak ve bunu saha dışına bağlamak haksızlık değil mi gerçekten!

Hedefsiz ve rahat bir rakibe karşı oynanan dünkü karşılaşma için, Bakasetas'taki form düşüşünün aylara uzaması, Cornelius gol krallığına giderken ilk 11'de niye oynamadığının bulunamayan cevabı, Serkan Asan'ın artan performansı gibi birkaç kısa maç detayı yazılabilir. Ancak şampiyon ekip adına çok önemli bir kazanım, bir kez daha ortaya çıktı dün:

Trabzonspor'un son 25 yılını baz alırsak.. Önemli kaleci, orta saha ve forvetler yetiştirdi, milli takımlara gönderdi; defans hariç. Futbolcu tarlası denilen Trabzon, üst düzey bir defans oyuncusu armağan edemedi Türk futboluna. Mustafa Yumlu, Zeki Yavru, Hüseyin Türkmen gibi birkaç isim zorladı ama milli takım kapısı açılmadı bu isimlere. Ve Trabzonspor nihayet bir cevher buldu, pırıl pırıl bir defans oyucusu armağan etmeye hazırlanıyor Türk futboluna.

Edgar Ie, Vitor Hugo, Hüseyin ve Denswil'in düzenli sakatlıklarının ardından forma bulmaya başladı Ahmetcan Kaplan. Kademe bilgisi ve zamanlaması mükemmel, sakin. Topu oyuna sokarken telaşsız, pas isabet yüzdesi çok yüksek. Ne zaman risk alacağını, tecrübeli bir oyuncu gibi çok iyi biliyor. Tıpkı Ozan Kabak'ın zorunluluktan forma giyip birkaç ayda Avrupa'ya transferi gibi, Trabzonspor'da da buna benzer bir hikaye yazılıyor kesinlikle.