Spor Toto Süper Lig'i 4. sırada Trabzonspor'da Başkan Ahmet Ağaoğlu Skorer'e önemli açıklamalarda bulundu.  Transfer çalışmaları, hedefler ve ekonomik tablo hakkında konuşan Başkan Ağaoğlu şu ifadeleri kullandı:

TRABZONSPOR LİGİ 4. BİTİRDİ. SİZDEN BİR SEZON DEĞERLENDİRMESİ RİCA EDELİM, ADİL BİR SEZON GEÇİRDİĞİNİZİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Ben açıkçası hiçbir sezonun adil geçtiğini düşünmüyorum. Bunu da kanıksamış durumdayız. Bu şartlar içerisinde mücadele veriyoruz. 70’lerde 80’lerde 90’larda ve 2000’de , 2011’de bu sıkıntıları yaşadık ve hala da yaşıyoruz. Hemen hemen herkesin şikayet ettiği ama düzelmesi anlamında da kimsenin çaba sarf etmediği ve genellikle de adalet değil de adaletsizlikten pay isteyen bir yoğunluğun olduğu camiaların içerisindeyiz. Sistemdeki sıkıntıları gidermeden bu yaşamış olduğumuz sıkıntıların ortadan kalkması mümkün değil. Sıkıntıların derinine ineceğimize, yüzeysel konuşmalarla ve canımız yandığı zaman feryat ediyoruz. O da 1-2 gün gündem oluşturuyor. Burada kimin sesi güçlü çıkıyorsa, biraz ondan yana inisiyatiflerin kullanıldığını görüyoruz. Ama Anadolu takımları diyelim Sivasspor, Gaziantep , Kayserispor, Rizespor seslerini duyurabildikleri  ölçüde sıkıntılarını anlatmaya çalışıyorlar ama bu genelde Türk futbolunun yıllardır yaşadığı bir sorun. Bunun derinine inmedikçe sistemdeki çarpıklıkları  ve yapısal bozuklukları gidermediğimiz sürece bu devam edecek.

Sezon beklediğimizi yerde bitti mi derseniz Trabzonspor’un forması ilk 4’ün içerisine girer. 4. Olarak bitirdiğimiz için de tabii ki sezonu arzuladığımız, istediğimiz yerde bitirmedik. Birtakım sıkıntılar ve şanssızlıklar yaşadık. Sezon başında istediğimiz neticeleri elde edemedik. Bunda tabii çeşitli faktörler vardı. Özellikle pandeminin yaratmış olduğu olumsuz etkilerden en çok zarar ve hasar gören kulüp Trabzonspor’du. 15 Eylül’de başlayan bir sezon ve ligin bir anda 21 takıma çıkması, finansal olarak da yayıncı kuruluş gelirlerinin düşmesi, 21 takımdan kaynaklanan gelir azalması, yapılacak olan transferler bütçenin denkleşmesi açısından çok büyük sıkıntılar yaşattı bize. Özellikle de bizim en büyük sıkıntımız lig bitmeden UEFA’nın vermiş olduğu cezanın üzerine bir ceza daha vermiş olması ki lig daha bitmemişti. Takımın motivasyonunu olumsuz yönde etkiledi bu. O psikolojik baskıyı oyuncuların üzerinden kaldırmak kolay olmadı, tamamen kaldırdığımızı da söyleyemeyiz. Doğal olarak her oyuncunun hayalidir Şampiyonlar Ligi’nde oynamak. Hemen kupa finalinin ertesi günü CAS’ın UEFA’nın vermiş olduğu kararı onaylaması, yani durduk yerde Trabzonspor Kulübü bir ihlalden dolayı, 2016-17-18 yıllarındaki mutabakat anlaşmasını ihlal etmesinden dolayı neredeyse aynı suçtan ikinci cezayı aldı. Ama bir önceki sezonun parasını aldık. Ceza vermişlerdi ve paramızın yüzde 50’sini kesmişlerdi. Orada neredeyse 20 milyon civarı bir para kaybına uğradık. Tabii kadrodan gidenler oldu. Kadro zafiyeti oluştu. Bu problemi izole etmek kolay değildi. Bunların olumsuzluklarını  yaşadık ama netice itibari ile ligin 8.haftası itibariyle 17. Sırada olan Trabzonspor’un ligi 4. Sırada bitirmesi ve Konferans Ligi’ne gitmesi güzel.

Bu arada medyada görmediğim için söyleyeceğim, UEFA’ya katılan bir Türk takımı 9.5 milyon Euro katılım parası alıyordu. 9.5 milyon Euro UEFA’da şu anda 3.3 milyon euroya düşmüş durumda. Bizim katılacağımız Konferans Ligi’nde de gruplara kaldığımız takdirde bizim de alacağımız para 2.9 milyon Euro gibi bir para. Gelirlerde çok ciddi bir azalma var. Biz yönetime geldiğimiz zaman yayıncı kuruluştan galibiyet primi olarak ödenen para 3.5 milyon liraydı. Euro da 4.2 civarındaydı yani yaklaşık 800 bin Euro galibiyet parası alıyorduk. Bu 3 yıl içerisinde hem kurdaki artış hem de yayıncı kuruluşun sürekli indirim istemesinden kaynaklanan ciddi bir gelir kaybı var. Bugün gelmiş olduğumuz noktada 195 bin Euro. Trabzonspor Kulübü açısından konuşuyorum, 3 sene önce galibiyete 800 bin Euro alırken bugün 195 bin Euro alıyoruz. Harcamalarımızın yüzde 80’i maalesef Euro. Gelirler düşüyor ama giderler de hiç düşüş yok. Ekonomik anlamda bocaladık tabii ki ve ekonomik anlamda bocalayınca transferde ve sportif anlamda da bocalıyorsunuz. Netice itibariyle yine de başlangıca kıyaslarsak oldukça iyi bir yerde bitirdik. Ancak tek kelime ile özetlersek kötü başladık iyi bitirdik. 

YENİ SEZONDA KADRONUZU AVRUPA ODAKLI MI YOKSA SÜPER LİG ODAKLI MI KURMAYI DÜŞÜNÜYORSUNUZ? ABDULLAH HOCADAN BEKLENTİNİZ NELER?

Sadece bizim bir beklentimiz yok hocada. Trabzonspor Kulübü, taraftarı her zaman şampiyonluk bekler. Şampiyonluğu hedeflediğiniz yerde Konferans Ligi deyip geçmemek lazım orada da yanılmıyorsam Tottenham gibi kalburüstü takımlar da var. Şampiyonluğa yürüyen bir kadro oluşturduğunuz zaman ve kadroyu da biraz geniş tuttuğunuz zaman zaten 2 ligi birden götürebilirsiniz. Basit bir örneğini de bu sene yaşadık aslında. 3 günde 1 maç oynadık. Bu önümüzdeki sezon Konferans Ligi artı Süper Lig’i birlikte götürebilmenin antrenmanını bir anlamda biz geçtiğimiz sezon yaptık. İkisini birbirinden ayırmak mümkün değil oraya mı yönelik olacak buraya mı yönelik olacak diye. Kadro oluşturulması, yapılacak olan transferler ve önerilen isimler tamamen İhsan hoca ve Abdullah hocanın inisiyatifinde belirlenen isimler. Bize 5 isim önerildi. Bu isimlerden 2 tanesini getirdik. Sağlık kontrolünden geçip ülkelerine tatile dönecekler. Bir tanesiyle görüşmemiz devam ediyor olumlu anlamda. Daha sonra diğer 2 mevkii için önermiş oldukları yaklaşık olarak 3-4 isimle temaslarımız, görüşmelerimiz devam ediyor.  Bizim amacımız hocanın belirlemiş olduğu bu 4-5 ismi 28-29 Haziran’a kadar kamp kadrosunun içerisine katmak. Ancak erken transferin de şöyle bir dezavantajı var. Eğer bonservisli oyuncular üzerinden gidiyorsanız kulüpleri ile anlaşmanız biraz zaman alıyor. Çünkü kulüplerden çok büyük bir bölümü önümüzdeki sezon planlamasını yapmış durumda değiller. Yani talip olduğumuz oyuncuları ne yapacaklar belli değil. Benim tahminim o ki hocanın vermiş olduğu 5 isimden 4’ü bu kadroya katılacak benim tahminim.

Hoca ile yapmış olduğumuz birebir görüşmeyi anlatayım, zihinlerde soru işareti kalmasın. Bu 4-5 nokta transferimizi yaptıktan sonra, süreç içerisinde eğer ihtiyaç olursa, kulübün menfaatleri açısından, bizim için avantaj teşkil edecek oyuncular olursa alabiliriz.

Gidecek oyuncularla alakalı da ismi şu an sıkça telaffuz edilen Uğurcan Çakır var ama onun transferi ile ilgili biraz zamana ihtiyaç var. Zaman da Avrupa Kupası finalleri. İnşallah Avrupa Kupası finallerinde Trabzonspor’da olduğu gibi başarılı maçlar çıkarıp hak ettiği ve iyi bir kulübe ve bizi de tatmin edecek bir bonservis ücreti ile Uğurcan Çakır’ın transferi gerçekleşmiş olur.

Bir çok söylenti var. Nwakaeme, Ekuban gibi. Daha transfer penceresi açılmadan, performans gösteren oyuncular ile alakalı olarak bir sürü menajer var. Hayretle izliyorum. Birtakım ‘yetkisi olmayan’ menajerler Türkiye’deki bazı kulüplere Alexander Sörloth’u teklif ettiklerini duyuyorum. Bu da dedikodu falan değil. Sörloth’un menajeri bizim çok yakın tanıdığımız birisi. Adam bu işlerin içerisinde değil. Kimse ile de tek kelime konuşmuşluğu yok. Oyuncu yıldız, belki bir şekilde kulübünden ayrılması gündeme gelebilir, kapı kapı dolaşıp size onu getirelim bunu getirelim diyorlar. Kelimeyi dikkatli kullanmak zorundayım, bu piyasanın ne kadar yumuşak bir zeminde oynandığını gösteren ilginç hoş olmayan gerçeklerinden birisi. Detaylıca anlatacağım.

EDİN VİSCA İLE İLGİLİ GİRİŞİMİNİZ OLDU MU?

Hoca ve izleme tarafından böyle bir talep gelmedi. Belki ileriye dönük düşünüyor olabilir. Önerilen 5 oyuncu içerisinde Visca var mı derseniz ama listede ismi yok.

SÖRLOTH İÇİN SON GÜNLERDE ÇOK İDDİA VAR. BU KONUYU SİZDEN DİNLEYEBİLİR MİYİZ?

Sörloth’u herkes istiyor. Türkiye’de hangi takım taraftarı Sörloth’u takımında görmek istemez. Biraz realist olarak değerlendirmemiz lazım. Birincisi, bir hoca değişikliği oldu.  Hoca ile Sörloth’un bir uyumsuzluğu olduğu gerçek. Sörloth hiçbir zaman yedek kulübesinde oturacak bir oyuncu değil. Onu çok iyi tanıyorum. Kendisi de bana zaman zaman ifade ediyor. Beni iyi tanıyorsun, benim tek isteğim oynamak ve gol atmak diyor. Nagelsmann’ın sistemi Sörloth’a hiç uymayan bir sistem. Yeni gelen hoca onun hakkında ne düşünecek, sistemine uygun mu değil mi. Yeni gelen hoca bu kararı verdikten sonra, Leipzig karar verecek. Netice olarak dönüp baktığınızda 21 milyon Euro bonservis verip, 3.750 milyon net maaş ödedikleri bir oyuncu. Onların vereceği bir karar ver ve bugün yarın deklare edilecek bir karar değil. O karardan sonra bazı şeyleri çok net konuşabiliriz.

Alexander Sörloth buradan gittiğinden beri biz hiçbir şekilde Trabzonspor Kulübü olarak iletişimi kesmedik. Sadece Sörloth değil Yusuf’la da kesmedik. İnsanlar bazı şeylere günlük bakıyor. Yusuf sadece Lille’in futbolcusu değil benim de futbolcum. Bir sonraki satışında yüzde 20 pay alacağım bir oyuncu. Onun performansını, psikolojisini her daim takip etmek ve her türlü desteği kulüp olarak vermek zorundayız. Sörloth ile de gittiğinden beri ilgilendik. Yapısını da çok iyi bildiğim için sürekli kendisine moral verdim. Farklı bir lige ve sisteme gittin, moralini bozma, sen Avrupa’nın hala en iyi 5 forvetinden birisin, bir gün bu ibre dönecek diyerek hep destek olduk ve irtibatı hiçbir zaman kaybetmedik. Haftada 2-3 defa konuştuğumuz bile oldu. Hatta Norveç maçından önce sakın gol atma bak Çakır’a, o senin eski takım arkadaşın dedim. Güldü tabii. Az daha kale direğini de söküyordu bu arada o da ona hiç yakışmadı. ( Gülerek)

Sörloth’un bir sonraki satışından Trabzonspor yüzde 20 para kazanacak. Hiçbir şekilde de giden ya da göndereceğimiz oyuncuların performans düşüklüğü ciddi şekilde bizim canımızı sıkar. Buna bu açıdan bakmak lazım. Gönderdik gitti aldık parayı koyduk kasaya diye bir şey yok. Neden öyle olsun? Genç oyuncular önlerinde en az 2 transferleri var. Gönül ister ki Yusuf 60 milyon Eurolara gitsin, para onlarda fazla olduğu için öyle diyorum. Premier Lig ekiplerinden ilk 5’inden birisine gitsin, Sörloth oralara gitsin ve benzeri şekilde Uğurcan da oralara verelim isteriz.

 Trabzonspor açısından baktığımızda bizim sabit gelirlerimiz yaklaşık olarak 16 milyon Euro. Kadromuz da 20 milyon Euro. Trabzonspor’un üzerine koyabilmesi için minimum 1 oyuncuyu yetiştirip ya da geliştirip satması lazım. Bu doğrultuda şu son 2-3 senedir fena gitmedik. Burada ismi hiç gündemde olmayan oyuncularımıza gelen teklifler ve ilgiler var. Yapılan konuşmalar var. Sadece bu kadarı bilinsin yeter. Felsefemiz bu doğrultuda devam edecek.

UĞURCAN ÇAKIR'I 18 MİLYON EUROYA VERMEMİŞTİNİZ DAHA ÖNCE BEKLEDİĞİNİZ RAKAM NEDİR BU TRANSFER İÇİN?

Uğurcan’ı biz değil talip olan kulüpler seyredecek asıl. Ben Uğurcan’ı çok seyrettim. Uzun süreden beri hem antrenmanlarını hem maçlarını. Çok sevdiğim bir  oyuncu. Çok sakin, sağlam bir karakter. Lider özelliğine sahip. Kağan ile ikisini çok benzetiyorum. Kağan’a baktığım zaman Uğurcan’ın farklı bir yansımasını görüyorum. Onun da antrenmanlarını 1.5 seneye yakın izledim. Uğurcan çok farklı özellikleri olan bir insan. Bir kulüp başkanı hiçbir zaman duygusal olmamalı özellikle oyuncular konusunda ama Uğurcan ile alakalı konuştuğumuz zaman ben bunları çekinmeden ifade ediyorum. O çok farklı bir karakter. Alan kulüp sadece iyi bir kaleci almayacak, alan kulüp iyi bir atlet alacak. Çok iyi forvet olursunuz, çok iyi kurtarışlar yaparsınız çok iyi kaleci olursunuz ama iyi bir atlet olabilmek için bundan daha farklı özelliklere sahip olmanız lazım. Bu açıdan bakınca bizim elimizde bir pırlanta var. Bu pırlantanın hak ettiğini bulması lazım. Biz parayı ön planda tutmuyoruz ama Uğurcan da sürekli şunu söylüyor. Başkanım hangi kulüp en çok parayı verirse beni oraya gönderin diyor. Kriter sadece para değil. Gelişimini devam ettireceği bir kulüp bizim için öncelikli durumda.

TRANSFER KONUSU

Camia ve taraftarlarımız şundan emin olsun, transferin en zorlu süreci bu. Bugün 50- 100 bin euronun pazarlığını yaptığımız bir süreci yaşıyoruz. Canımız çıkıyor nereden ne çıkarabiliriz diye. Nereden içeriye nakit akışı sağlayabiliriz diye. O konuda da yapacak olacağınız sponsorluk anlaşmaları vs. bunların hepsi dünya ve ülke ekonomisi ile paralel olan şeyler. Bunları değerlendirdiğimizde sürecin ne kadar zorlu olduğu çıkıyor ortaya.

Yusuf’un transferi peşinden Sörloth’un transferi Palace’ta 1 gol ve1 asistle buraya gelip 33 gol 11 asistle tekrar yurtdışına gitmesi, Uğurcan’ın isminin Avrupa piyasasında telaffuz edilmesi, ilk defa burada açıklayacağım Abdülkadir Ömür’e Yusuf’u gönderdiğimiz sene 23 milyon Euro teklif vardı. Herkes şöyle söylüyor teklif geldiği zaman vereceksin ama o parayı yani Yusuf ve Abdülkadir’den toplam 40 milyon euroyu o sene içerisinde kullanma zorunluluğunuz var limitten dolayı. Seneye devredelim diye bir şey yok. Para geldiği zaman yüzde 70’i zaten borç ödemeye gidiyor. Trabzonspor’un politikası şu, her sene 14-15 milyon Euro arasında bir oyuncu satması. Ancak biz 1 sene içerisinde hem 2 oyuncuyu göndermek istemedik hem de gelecek olan 40 milyon Euro 1 sene sonranın hesaplarına yansımayacaktı. Oyuncu satma politikamızı bu senede gerçekleştiririz, önümüzdeki senede gerçekleştiririz.

MÜZEDEKİ KUPALARA HACİZ GELMİŞTİ

Bizim Türkiye Kupası ve Süper Kupa hakkında hoş olmayan yakıştırmalar oldu. O kupalar kupadan sayılmadı ama unutmayalım ki 3 sene öncesine gittiğimiz zaman bırakın kulübün müzesine kupa girmesi, müzedeki kupalara haciz gelen bir kulüp konumundan buraya geldik. Bunun da biraz sağlıklı değerlendirilmesi lazım.

FLAŞ BİR TRANSFER YAPACAK MISINIZ? YOKSA BERAT GİBİ GENÇ İSİMLERE Mİ ŞANS VERECEKSİNİZ?

Flaş ve bomba transfer konusunda sadece Trabzonspor için demiyorum herkes için geçerli, gelen oyuncunun verimli olması önemli. Sörloth geldiği zaman burada Cuma günüydü hiç unutmuyorum, Sörloth’la alakalı olarak kendisi bana gösterdi, Trabzonspor’a gelmemesi konusunda sosyal medya hesabına çok ciddi bir yüklenme vardı. Ben mübalağa etmiyorum, hayatımın en sıkıntılı 1 haftasını geçirdim. Ciddi şekilde tenkit edildim, ciddi şekilde eleştirildim. Hakarete varan eleştiriler aldım. Getirirken hatalı olduk, 21 milyon euroya gönderirken yine hatalı olduk. Burada bazı şeylere yanlış pencereden bakıyoruz. Türk futbolu adına konuşuyorum bomba transferin yüzde 90’ı sizin elinizde patlar. Finansal olarak patlar. Performans vermeyen katkıda bulunmayan gönderdiğimiz hiçbir oyuncuya tazminat vermedik. Performansından emin olamadığımız, uyum sıkıntısı yaşama riskini gördüğümüz hiçbir oyuncuyu kadroya direkt olarak katmadık.

Bomba transfer diye bir şey yok. Bugün hocaya da sorsanız hoca da gülerek cevap verir. Hocanın kafasında bir sistem var, şampiyonluk hedefi var, hoca aynı zamanda kulübün maddi imkanlarını biliyor bu imkanlar doğrultusunda bizi hedefe taşıyacak oyuncular istiyor. Buna ister yıldız deyin, ister bomba deyin, ister füze deyin ne derseniz deyin. Bu kavramlar popülarite açısından baktığımızda kısa sürede yöneticilere çok güzel iltifatlar getiriyor. Bu örnekleri yaşamış kulüplerimiz de var geçtiğimiz sezona baktığımız zaman. Belki onların parası vardır. Bedelini para olarak ödüyorlar. Bizim böyle bir paramız yok, kimse kusura bakmasın. Ben gidip de çoluğunun çocuğunun rızkından kısıp forma alan Trabzonspor kulübünün taraftarının parasını ben bu şekilde harcayamam. Hocamızın da böyle bir beklentisi yok. Kulübün de böyle bir felsefesi yok. Bomba transfer mi ? Premier Lig’den 1 gol 1 asistle alırız, 33 gol 11 asistle 21 milyon euroya satarız. Bizim işimiz bu.

Rahmetli Özkan Sümer’in bir lafı vardı. Taraftarın biri sordu yıldız transfer yok mu ? Bak şimdi güneş batacak, battıktan sonra kafanı kaldır yıldızı orada görürsün dedi. En güzeli aldığınız oyuncuyu parlatıp yıldız yapmanız. Marifet budur. Elalemin yıldızına ödeyecek param yok, kulübümün de yok, ülkemin de yok. Bu yıldızlar da genelde 35 yaşını geçmiş oluyor yani sönmüş yıldız. Ben devre arasında çok bonservis bedeli ödedim. Hem Bakasetas’a hem Berat’a. İkisinden de beklentim çok fazla. İkisine 5 verdim ama ben onu 10 veya 15 olarak geri alırım. Bunu bir kenara yazsınlar. İnşallah sakatlık vermezse. Ancak Türkiye’de Süper lig kulüplerine verdim bu parayı ve Türk futbol ekonomisinde kaldı bu para. O  15’i de dışarıdan alıp içeriye getireceğim inşallah. Ancak bu şekilde tuğlaları üst üste koyup binayı inşa edebilirsiniz.  Taraftarlardan benim ricam bu felsefeye sahip çıkmaları. O başarı bir gün emin olsunlar gelecek ve sürdürülebilir bir başarı olacak.  

VAR SİSTEMİ İÇİN NELER SÖYLERSİNİZ? VAR ŞEFFAF OLMALI MI?

Kulüpler birliğinde sürekli olarak konuştuğumuz bir konu bu. Maç sonu açıklamalarda da sürekli olarak ifade ettiğimiz bir konu. VAR ile alakalı, bir pozisyon oluyor hakem gitmiyor, soruyoruz verdikleri cevap ‘yeni talimata göre’ oluyor. 15 günde 1 talimat değişir mi ? Kafalarına göre öyle bir hale getirdiler ki sistemi, VAR artık varla yok arası, kime ne şekilde hizmet ettiği belli değil. VAR’ın da parasını kulüpler veriyor, biz veriyoruz. Geçmişte 18 kulübün kasasından çıkan paralarla karşılanıyor. Bugün MHK’de hala 1960’larda oluşturulan sistemi devam ettirdiğiniz sürece, bütün ülkelerin çok efektif olarak kullandığı sistemi, VAR teknolojisini, siz ucube bir şey haline getirirsiniz. VAR hiçbir şeye karışmıyorsa, benim Gaziantep maçımda 8 pozisyon geri gelip o pozisyona karışıyor. 15 günde 1 yönetmelik değişiyorsa, bu işte bir sıkıntı var demektir. Sıkıntının da ötesindedir de…

VAR’dan ne mi bekliyorum ? İnşallah bir gün yok olur. Yok olursa biliyorsunuz yok yani. Aldık getirdik, teknolojiden yararlanalım, tartışmalar azalsın. Ama artarak devam ediyor tartışmalar. Beklentim yok. Çok hassas ve dikkatli olmaları lazım. Sorunların derinlerine inmek lazım. Günün ihtiyaçlarına cevap verecek kurulların olması lazım. Yapısal olan bozuklukları ortadan kaldırmamız lazım. 31 yıldır yöneticiyim, hiçbir şey değişmedi. Eskiden naklen yayın yokken, orta sahada penaltı çalan hakemler vardı. Şimdi sadece onlar kalmadı.