Türk Futbolunun geçmiş tarihlerine bakıldığında bu günlerden daha kötü durumda olduğunu, bugün o günlere nazaran daha iyi durumda olduğumuzu görebiliyoruz fakat; bunada şükür deyip geçemeyiz.

Futbolumuzun sadece Türkiye sınırları içerisinde, geçmişinden bugüne kendi kendini aşmış bir değişim ve kalitede olduğunu, sınırlarımızın ötesine uzandığımızda ise ne kadar kalitesiz ve geride olduğumuzu, bu kalite ile uluslararası arenada başarı yakalamanın imkansız olduğunu, Milli takım ve kulüp takımlarımızın enternasyonal arenada nerelerde ve nasıl olduğundan, açık ve net bir şekilde görebiliyoruz.

Bu başarısızlıkların bir dizi sebebi olduğu gibi, bunun birde müsebbibi var tabi, buna  müsebbib olanlar, her başarıyı kendi camia ve çıkarları doğrultusunda, hak, hukuk, ahlak, profesyonellik ve saygı unsurunu gözetmeden kullananlar aslında futbolumuzun altına dinamiti koyanlardır.

Peki bu başarısızlığa ve kötü niyetli yöneticilere daha ne kadar tahammül edeceğiz? bu kötü gidişe ne zaman dur diyeceğiz? yeter artık beyler yeter, Türk futbolu üzerinde açık ve net görülen bu başarısızlığın ortadan kaldırılması için artık ivedi bir şekilde yaptırımlar gerçekleştirilmelidir.

İlk önce Türk futbolunu, futbolun içinden gelen futbol adamlarına teslim etmekle işe başlanılabilir, bir an önce futbolumuzu, Rant ve raiting kaygısı olan müteahhit, avukat, doktor, iş insanı vb. kişilerden kurtararak futbolumuzun önünü açabilir ve daha sonra yeniden yapılanabiliriz.

Her başarısını imrenerek izlediğimiz, her kaliteli işlerini İmalatlarını üstün standartlarını örnek aldığımız Avrupa’yı, ne hikmetse futbolu yönetme konusunda model olarak örnek almıyoruz neden? Çünkü;

Bizim, futbolumuz içerisinde reyting kaygımız var, bizim istihdam kaygımız var, bizim ekonomik kaygımız var, bizim kendimize, halimize bakmadan liderlik kaygımız var, Bu saydığım unsurları elinde bulunduran güç, kalite ve etik değerlere bakmadan, başarı yolunda yapılan her şey mübahtır düsturuyla hareket ettiği için, kimse kusura bakmasın bu konuda Avrupa’yı örnek almakta hak getire, alamıyoruz ve  bu kafa ile almayacağızda.

İyiyi ve kaliteyi örnek alamadığımız ve bu konuda etik olamadığımız için, ayrıca günlük yaşadığımız için, bugün her müsabakaya atanan hakem, o müsabakanın tarafları tarafından eleştiriliyor, istenmiyor ve hakemler eleştirilirken dolayısıyla MHK ve TFF hep tartışılıyor. Buna mukabil Maç günleri ve saatleri gibi basit işler bile hep tartışılıyor. 

Halbuki bu artık bütünüyle değişmeli, ne mi değişmeli, Avrupa’da bir futbol organizasyonunda, UEFA ya da FIFA’nın tertip ettiği bir platformda sahneye çıkan isimlere bir bakıyoruz, Avrupa’nın ne kadar eski ünlü futbolcu varsa orada, ama maalesef yanlarında bizim futbol temsilcilerimiz olarak, futbolun bilgi fakiri Müteahhitler, avukatlar, iş insanları vs. işte bu artık değişmeli. 

Kısaca bu platformlarda, Türk Futbolunun yöneticileri olarak Nihat Özdemir, Yıldırım Demirören, Mahmut Özgener, Haluk Ulusoy vb. isimleri değil, Şenol Güneş, Fatih Terim, Mustafa Denizli, Saffet Sancaklı, Alpay Özalan, Hamit Altıntop vb. isimleri yöneten olarak görmek istiyoruz.

Bu değişim gerçekleştirilebilirse, Hakemler ve MHK, TFF, maç gün ve saatleri gibi, yabancı oyuncu kuralındaki tutarsızlık ve futbolumuzda bir çok unsurda değişecektir. Bu değişim, kulüplerimizin yönetim mantalitelerini ve alt yapılarının yapısınıda değiştirecektir. Dolayısıyla başarı için büyük adımlar atılmış olacaktır.

Türkiye’de, çok şükür bu değişimi ve atılımı yapacak siyasi irade var, var çünkü azcık futbolla ilgisi olan ve ufakta olsa bir futbol kültürü bir futbol kulübü olan bütün şehir, ilçe hatta nahiye bile olsa her yere, milyarlarca Lira yatırımlar yaparak, statlar inşa ettiren bu irade, çok ama çok geç kalınmış bu atılım ve değişim içinde düğmeye basacaktır diye düşünüyorum.

(2010-11 ŞAMPİYONU TRABZONSPOR)