AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin bir erken seçim gündeminin bulunmadığını söyledi.
Kurtulmuş, Kanal 7'de canlı yayınlanan Başkent Kulisi programında Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Karadeniz’deki doğal gaz keşfine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, dünya ortalamasından çok daha iyi şekilde, açılan kuyulardan bu güzel haberlerin gelmesinin Türkiye için sevindirici olduğunu ifade etti.
Türkiye ekonomisinin çok büyük bir çıkış imkanı bulduğunu, salgından sonra oluşacak yeni dünya sistemi içinde Türkiye’nin ekonomik bakımdan da çok daha güçlü olma zarureti bulunduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Cari açığın en temel nedeni olan petrol ve doğal gaza ödemiş olduğumuz dövizlerden kurtulacağız demek. 540 milyar metreküplük bir doğal gaz kaynağının bulunmuş olması, Türkiye’nin cari açığını azaltacak önemli bir adımdır.” dedi.
Kurtulmuş, muhalefetin erken seçim çağrılarına şu yanıtı verdi:
"Muhalefet bir demokraside her zaman erken seçim isteyebilir çünkü muhalefetin iktidara gelmesi için sandığın önüne gelmesi lazım. Ama sonuçta erken seçim olabilmesi için iki temel kuralın olması lazım. Bunlardan bir tanesi siyasi atmosferin buna müsait olması lazım. Yani mevcut hükümetin ülkeyi yönetemez durumda olması lazım, ciddi başarısızlıklar içinde olması lazım, halk desteğinin ortadan kalkmış olması lazım. Diğer muhalefet partilerinin yaptığı kamuoyu araştırmalarında bile AK Parti, ikinci parti ile arasındaki fark neredeyse yarı yarıya bir şekilde Türkiye’de açık ara birinci parti olarak çıkıyor. Siyasal şartlar bakımından erken seçimi doğuracak hiçbir neden görünmüyor.
İkinci nedense, siyasi şartlar olmuş olsa bile bunun bir de siyasi matematiği söz konusu. Bu anlamda şu anki parlamento aritmetiği içerisinde hiçbir şekilde parlamentodan erken seçim kararı çıkacak bir çoğunluk oluşmaz. Dolayısıyla bunların ben, hükümeti köşeye sıkıştırmak, gündemi bir şekilde erken seçim üzerinden yormak anlamına gelecek bir gündem çalışması olduğunu düşünüyorum.
Erken seçim üzerinden Türkiye siyasetinde yeni bir gündem ve bir kapı aralamak istiyor olabilirler. Çok açık söylüyoruz, bir erken seçim gündemi Türkiye’nin yoktur. Bu kadar önemli meselelerimizi konuştuğumuz ve önemli adımları attığımız bir ortamda hükümet, sayın Cumhurbaşkanımız, halkın verdiği yetkiyi son vaktine kadar yani bu dönemin son noktasına kadar kullanacaktır. O da 2023’ün yaz aylarında yapılacak olan seçimdir. Hem Cumhurbaşkanlığı seçimi hem milletvekili seçimleri yapılacaktır. Ardından da 2024’te yine Anayasa’nın gereği olarak Türkiye yerel seçimlerini yapacaktır. Türkiye’de şu gün itibarıyla erken seçim gündemi yoktur, bunu tamamıyla siyasetin yapay gündemi olarak gördüğümüzü ifade etmek isterim."
Kurtulmuş, muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları hatırlatılarak, “AK Parti açısından en ideal aday kim olur sizin için?" sorusu üzerine, “Böyle bir şey demem. Karşımızda kim olursa olsun, siyasi mücadelemizi veririz, seçim kampanyasını da en güçlü şekilde yürütürüz.” dedi.
Yeni sistemin partilerin tek başına mücadele vermesinin ötesinde bloklar halinde seçime girmesini zorunlu kıldığını ifade eden Kurtulmuş, “Bir ittifak yapılması Türkiye’nin şartları bakımından zaruri görülüyor. Burada mesele kimin ittifak yapacağı, hangi adayın ortaya çıkacağından ziyade ittifakların ana çerçevesinin ne olacağıyla ilgili. Temel meselelerde ortak noktaları neresidir bunları ilan etmeleri lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
Numan Kurtulmuş, “Demokratik sistemde aslolan bir yarış varsa, iktidar partisinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan şimdiden Cumhur İttifakı’nın adayı olarak ortadadır. Bunun en doğal yolu da ana muhalefet partisinin liderinin karşısında aday olmasıdır. Benim tavsiyem kimin aday olacağından ziyade, hangi programla halkın huzuruna çıkacaklarıdır.” diye konuştu.
“Muhalefetin hepsinin bir araya gelmesini izleyecek misiniz? Yoksa oraya birtakım sondajlar yapacak mısınız, yapıyor musunuz?” sorusuna karşılık Kurtulmuş, on yıllardır siyasetin içinde var olduklarını ve kendilerini güçlü kılan bazı hususların bulunduğunu belirtti.
Demokratik kurallar için halkın reyine itibar ederek siyaset yaptıklarını vurgulayan Kurtulmuş, “Dolayıyla bizim siyasetteki bütün ilişkilerimiz açık ve şeffaftır. Birtakım karanlık odakların emrinde ya da onların tesirlerinde hiç siyaset yapmadık, yapmıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, AK Parti’nin son MYK toplantısında gündeme gelen seçim kanunu ile ilgili çalışmalara ilişkin şunları aktardı:
“Resmi olarak açıklanmadığı için detayını söylemem ama çok ciddi şekilde çalışıldı. MYK’da sunuldu, MHP’ye verildi ve daha sonra diğer partiler ile paylaşılacaktır. Zaten mevcut bu ittifaklar çerçevesinde seçim barajının fiilen bir karşılığı kalmadı. Şu anda yüzde birin altında oy alan partilerin parlamentoda temsilcileri var. Türkiye şartları bakımından da barajın makul bir seviyeye indirilmesi doğru bir şeydir. Öteden beri siyasette eleştirdiğimiz hususlardan biri İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde halkın büyük kesiminin tanımadığı çok sayıda ismin olduğu listeler üzerinden seçime gidiliyor. Bugün Türkiye’nin şartları çerçevesinde seçim çevresinin de daraltılması doğrusudur."
Anayasa tartışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, üzerinde çokça değişiklik yapılmış olsa bile mevcut Anayasa'nın darbeci bir anayasa olduğunu dile getirdi.
Herkesin yeni anayasa ile ilgili fikrini söylemesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, “Partilerin anayasası olmaz, milletin anayasası olur. Partilerin çalışmalarıyla anayasa teklifleri gündeme gelir. Biz bugün bu aşamadayız. Bu teklifin genişletilmesini, müzakere edilmesini istiyoruz. Bütün siyasi çevrelerin kendi görüşlerini ortaya koyabilmelerini istiyoruz.” diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına ilişkin, hiçbir İsrailli politikacının “İsrail’in sınırı burasıdır.” diye ilan edemeyeceğini söyledi.
İsrail’in baskı, terör ve silah ile güç elde etme politikası yürüttüğünü, bunun da hep Batı tarafından desteklendiğini anlatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yeni işgalciler geliyor bir yeri işgal ediyor. İşgal edebilmesi için orada kaos çıkması lazım. Önce silah kullanıyor, bombalıyor. Bütün dünya kınıyor, İsrail kulağının üstüne yatıyor. İki, üç şehri alarak devam ediyor. İşgal, fiili olarak benimsenmiş daha doğrusu kanıksanmış oluyor. İşte geldikleri nokta budur. 1947’de İsrail kurulmadan önce sadece yüzde 8’lik toprak parçasına sahip olan Yahudilerin yerine, şimdi yüzde 8’inde Müslüman nüfus kalmıştır. Bu devam eden bir süreçtir. İsrail’in gücü, Filistin topraklarını işgal ettiği birkaç Yahudi’den ibaret değildir, İsrail’in gücü uluslararası siyonizmdir."