Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a rakip olmayacağına yönelik açıklaması gündemdeki yerini koruyor.

Konuya ilişkin Ahmet Hakan, "Aldıklarını buldukları sananlar hizbi" başlıklı bir yazı yazdı.

ARINÇ VE ESKİ AK PARTİLİ MUHALİFLERİ HEDEF ALDI
Hakan yazısında, Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Bülent Arınç'ı eleştirerek, "Tayyip Erdoğan tarafından kendilerine verilenleri, kendi marifetleriyle elde ettiklerini sananlardan oluşan bir hizip bu." ifadelerini kullandı.

"AFRASI TAFRASI EKSİK OLMUYOR"
Hakan, tüm isimleri eleştirdikten sorna sıra Arınç'a geldiğinde ise, "Ruhu AK Parti’den çoktan koptuğu halde bedenini koparmaya bile cüret edemiyor. Fakat buna rağmen afra tafrası hiç eksik olmuyor. Fazla zorlarlarsa Erdoğan’a karşı rakip olabilirmiş!

"ALSIN BOYUNUN ÖLÇÜSÜNÜ"
Kimler zorlayacaklarsa Allah billah aşkına, zorlasınlar şu Bülent Arınç’ı... Zorlasınlar da... Alsın boyunun ölçüsünü!" ifadelerine yer verdi.

ARINÇ'TAN CEVAP: BAK ASLANIM!
Hakan'ın söz konusu isimlerin, siyasete Erdoğan sayesinde girdikleri ve Erdoğan'sız halk nezdinde bir karşılıkları olmadığı yönündeki yazısına Bülent Arınç, Twitter'dan yaptığı yazılı açıklama ile cevap verdi.

Arınç, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "Bak aslanım! Sen Yeşil Camii Kur'an Kursu'nda talebeydin. Ben Erbakan Hocamın Manisa İl Başkanıydım. Sen belki daha üniversitede bile değildin. Ben Refah Partisi için DGM'de yargılanıyordum. Sen Kanal 7'deydin; başka bir adamdın. Ben senin her akşam ısrarla programına davet ettiğin Refah Partisi Manisa Milletvekiliydim; sonra da Grup Başkanvekili oldum. Sen yine Kanal 7'deyken, bizler ise AK Parti'yi kurduk ve iktidara taşdık. Ben de AK Parti'nin ilk TBMM Başkanı oldum. Sonra sen bazı varoluşsal sancılar çektin, dönüşüm geçirdin. İnsanların fikirleri değişir ve dönüşür; bunu yadırgamam. Sen dönüştüğün zamanlarda ben Başbakan Yardımcısıydım. Sonra sen dönüşmekten birkaç adım öteye geçtin, dalından kopan yaprak misali rüzgara göre savruldun... Nazım Hikmet'in dediği gibi 'Günde on kaat, bir çift rugan pabuç, sıcak bir döşek ve üç yüz papellik rahat için...' güzel günlerini satım. Ben siyaseti zirvede bıraktım. Sen ise yaşadığın savrulma sonucu tüm değerler bütününü kaybederek merhum müftü babanın dahi kemiklerini sızlattın. Öyle ki seninle yaşamak zorunda olduğu için acısı her fotoğrafında yüzünden okunan kedin Sekter'e dahi acıyorum. Patronlarının himmeti ile geldiğin son noktada basın hayatımızın en köklü gazetelerinden birini tam bir magazin ve bulvar gazetesi haline getirdin. Eğer siyasi varlığımı sadece ve sadece Sayın Cumhurbaşkanı'na borçlu olduğumu ve yukarıda yazdıklarımın gerçek olmadığını düşünüyorsan 40 yıllık dava arkadaşım Recep Tayyip Erdoğan'a artık kabul gördüğün uçakta bizzat kendin sor. Eğer olur da bu soruyu sormanın senin haddini aşacağını düşünüyorsan, sorunu -sen dahil olmak üzere-yöneticiliğini yaptığın gazetenin birçok çalışanına WhatsApp'tan talimat verenler üzerinden sor! Bir önceki yazında da benim tek derdimin 'dikkate alınmak' olduğunu söylemiştin. Bugün dahi her cümlesi ve konuşması gündemi belirleyen birinin böyle bir derdi olabilir mi? Asıl senin tek derdinin muhatap alınmak olduğu çok aşikar. Bugüne kadar aile fertlerimi teker teker hedef alan ve kişilik haklarıma saldıran muhtelif hadsizliklerin karşısında sükût ettim. Beni samimiyetle eleştiren herkese saygı duyarım ama sen istihza ediyor; hakaret etmek istiyorsun. Bu hadsizliklerine son vermen için başkaları gibi kapalı kapılar ardında değil, kamuoyunun gözü önünde seni ilk ve son kez muhatap alıyor ve uyarıyorum. Sonsöz:  Ne zaman Ahmet Kaya'nın Entel Maganda şarkısını dinlesem seni anımsarım."