Trabzon’da Otogar Mahallesinin bir çocuğu olarak,
Doğup, büyüdüğümüz Otogar’ da

“Pastaaaaaa, simittttttttt” diyerek,
Pasta, simit sattım…

Yazın,
Evde yaptığımız doğal Limonata ve 
Kızılcık suyu satardım…
İçenler, bir daha içerek, çok memnun kalırlardı…
Ancak
Hepsinden daha fazla severek ve isteyerek,
Ayakkabı boyacılığı yaptım…
Hafta sonları ve okullar tatil olduğunda,
Ayakkabı boyamak için Terminal’de olurdum…
Ayakkabı boyacılığı yaparken,
Elimiz, yüzümüz boyayla kararırdı
Ancak
Kalbimiz henüz daha kararmamıştı…

Düzenlenen,
Otogar Gecesine gelen 
Milletvekili Salih Cora konuşmasında,

“Bende, Otogar çocuğuyum…
Küçük yaşta geldiğimiz Otogar’ da, bir taraftan okurken 
Diğer tarafta, 
Ayakkabı boyacılığı yapıyordum” diye söyledi…
İşte 
O anda, kafama dank etti…

Bende
“Bu Adama, diğerleri gibi niçin kızamıyorum?” diye,
Kendi kendime, söyleniyordum…
Meğer
Kan çekiyormuş…

Aradan yıllar geçti…
Daha ayakkabı boyatmıyorum…
Fakat
Bütün kurumlardaki idarecilerin ayakkabılarının,
Çok parlak olduğunu görünce,

Eski bir ayakkabı boyacısı olarak,
“Boyacıları kimdir?” diye, merak ederdim…

Geçenlerde,
Bu soruyu sorunca, 
Sorduğum kişi, kahkahalar atarak, çok gülmüştü…

Bana,
“Biraz sonra görürsün” diye, söylemişti…

Biraz sonra, içeriye giren kravatlı bir zat,
İdarecinin ayakkabılarını, 
Dilini çıkararak, yalamaya başladı…
Biraz sonra 
Ayakkabılar yalanmaktan,
Parıl parıl parlıyordu…
Meğer
Makam sahiplerinin ayakkabıları bir yerlere 
Atanmak için bekleyen kişiler tarafından 
Yalanarak parlatılıyormuş…
Hani,
Elit bir üniversiteye rektör adayı olup
Fakat seçilemeyen, bir aydın hocamız vardı…
Ücra bir üniversiteye rektör olunca burnundan kıl aldırmayan,
Hani 
Seçilemeyip te başka bir yere atanınca,
“Küçük dağları ben yarattım” havasına girip, 
Çok havalanan hoca…

Onun da ayakkabıları,
Yalanmaktan Güneş gibi parlıyordu…
Zaten
Kadrolara atamak için 
“İyi yalayabiliyor mu?” diye, kontrol ediyorlarmış…
Son zamanlarda,
Ayakkabılarını yalatabilmek için önlerinde,
Secde edecek birilerini istiyorlar…
Allah(cc)’a, eğilmeyen başların, onların önünde 
Eğilmesiyle gurur duyuyorlar…

Geçenlerde,
Önemli bir mevkideki idareci,
Benimle röportaj yapmak istemişti de,

“Olsun” deyince,
Meydan Parkında, buluşmuştuk…

Onu gelirken görünce,
Ayakkabılarının parıltısı ile gözlerim kamaşmıştı…
Efendi ve mütevazı biri olan bu önemli yöneticinin bile
Yalanmaktan ayakkabıları parıl parıldı…

“Demek ki,
Şimdilerde bu işler, böyle oluyor” diye düşünmüşüm…

53 yaşındayım,
Çocukluğumda çok iyi ayakkabı boyattığımı, söylüyorlar…
Ancak
Hiç kimsenin
Ayakkabılarını yalamadım…
Bu yaştan sonra da, mümkün değil, yapamam…
Ayakkabı boyatmaktan, hiç gocunmam
Ve isterseler,
İdarecilerin ve herkesin
Bütün ayakkabıları, boyayabilirim…

KTÜ gibi elit bir üniversitenin yöneticilerinin de
Ayakkabılarının parlaklığı
Çok ötelerde bile rahatça görülüyordu…
Onların ayakkabılarının,
Parıltısından gözlerim kamaşmıştı…
Ancak
Boya sandığını omuzuma alarak, 
Ben en iyisi 
Rektörlük tarafına gidip, olanca gücümle, bağırayım…
“Boyacı var, 
Boyayalım Ağabeeeeeyyyy”