Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 24 TV canlı yayınında açıklamalarda bulundu.
Bakan Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüyle ilgili kanun teklifiyle ilgili Türkiye'de başörtüsü sorunu, başörtüsü zulmü nedeniyle başörtülü kadınlar aleyhine kadınlar arasında yapılan haksızlık ve ayrımcılığın sona ereli yıllar olduğunu belirtti. Bakan Bozdağ konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“Başörtüsü sorunu çözüldü ama galiba Sayın Kılıçdaroğlu bundan yeteri kadar haberdar değil. Şimdi merak ediyorum, neden bugün gündeme geldi? Bütün Türk milleti de bunu merak ediyor. Esas önemli olan başörtüsü zulmünün olduğu döneminde, başörtüsü zulmünü uygulayan zalimlere karşı o zulmün muhatabı mazlum kadınların yanında olmaktır. Doğru olan odur. Geçmişte başörtüsü zulmü uygulandığı dönemlerde bu zulmün hem Meclis'teki savunucusu hem Meclis bu zulmü kaldırmak için adım attığında bu zulmü mahkeme kapılarına götürüp devam ettirmek için, devamını sağlamak için oradan karar talep edenleri görüyoruz. Bu yeni bir konu değil. Rahmetli Özal zamanında 1988 yılında Yüksek Öğretim Kanunu'nda bir değişiklik yapıldı. Gerçi bir ek madde 16 kondu ve o dönemde kadınların dini inançları gereği baş ve boyunlarını örtmesini serbest olduğuna ilişkin düzenleme yapıldı. Kenan Paşa darbeci Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi başörtüsü zulmünü katmerleyen 1989'da bir karar verdi. Sonra rahmetli Özal yine bu sefer 1990 yılında bir değişiklik yaptı. Bu sefer de Kenan Paşa yok. Ama ondan bu görevi devralan SHP Genel Başkanı merhum Erdal İnönü ve arkadaşları konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi 1991'de bu değişikliği iptal etmedi. Çünkü dedi ki 1989'da verdiğim kararı bu değişiklik ortadan kaldırmıyor. Benim kararım ve gerekçesini bu kararda da yineliyorum ve ona uyulmak kaydıyla bu kanunu iptal etmiyorum dedi. Ve başörtüsü zulmü katmerlendi, 28 Şubat'ta zirveye ve bu zulme karşı mücadele eden Refah Partisi bu yüzden kapatıldı, Fazilet Partisi bu yüzden kapatıldı. 28 Şubat postmodern darbesi bu yüzden yapıldı. Pek çok başarılı genç kızımız bu yüzden 6. sınıfta tıbbı bırakmak, 4. sınıfta hukuku bırakmak, pek çok kişi eğitimiyle, inancı arasında tercih yapmak zorunda bırakıldı ve inancını tercih okullarından ayrılmak zorunda.”
"Bu teklif, bu zihniyetin değiştiğini değil, seçime dönük kamufle edildiğinin ifadesidir"
Bu teklifin bu zihniyetin değiştiğini değil, seçime dönük kamufle edildiğinin ifadesi olduğunu vurgulayan Bakan Bozdağ, “Şimdi çok net ifadelerle bakın şu halen CHP’nin partisinin sitesinde yer alıyor. Bakın ne diyor diyor ki Kılıçdaroğlu, 'Türkiye'nin bütün dünyada yasaklarla, insan hakları ihlalleriyle anılır bir ülke hâline getirenler 9 yaşındaki kız çocuklarının başörtüsü takmasını, kıyafet özgürlüğü meselesi gibi sunuyorlar.' bu gülünçtür, CHP bu. Bakın bir başka aynı CHP’den bu da sayın Kılıçdaroğlu'nun bir başka şeyi bakın buradan da bizi izleyenlere göstermek istiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu burada, 'Sonunda ilkokulda başörtüsü de olacak. Döndük yine ilk noktaya çağdaşlık ödülü alındı, kafa yine aynı kafa.' Esasında aynı kafa Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP zihniyeti. Bir televizyon kanalında onu da getirdim. Konuşuyor, Sayın Kılıçdaroğlu ve ondan sonra 'Okulun kuralı var' diyor, 'Avukatın kuralı var, hakimin kuralı var. Bu kurala uyacaksınız' diyor. Başörtüsünü hakkını ve kadınların böyle bir kıyafet tercihi, hürriyetini din ve vicdan hürriyetini, eğitim, hak ve hürriyetini, hukuk devletini, insan haklarına bir tarafa koyuyor. 'Kural varsa hakları çiğnese de o kurala uyacaksın' diyor ve sonra programda sunucu diyor ki 'Aslında ben türban kelimesini kullanmayı kendime yediremiyorum. Yıllardır çul derim.' Bunun için 'çuldur' diyor o. Kılıçdaroğlu orada 'Bir metrekarelik bez parçası' diyor. Şimdi bildik CHP bu. Yine Fikri Sağlar geçenlerde daha yeni bu. 'Ben türbanlı hakimin karşısına çıktığımda adaleti sağlayacağından kuşkuluyum.' Bir başka Parti Meclisi üyesi diyor ki, başörtülü birine, 'Senin kafanda şu şey varken ben sana nasıl güvenebilirim? Beni zehirlemeyeceğini nereden bilirim?' Başörtüsü var diye kendi gibi düşüneni zehirleyeceğini düşünüyor. Biz bütün bu sorunu çözmek için 2008’de MHP ile Anayasanın 10 ve 42. maddesini değiştirdik, Meclis'te ve sadece yükseköğretimde başörtüsü hürriyetini getiren bir adım attık. Bizi eleştirdiler ve bu değişiklik 411 oyla kabul gördü. Daha sonra CHP, Anayasa Mahkemesine 110 vekille götürdü. Bunun içinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun da imzası var. O zaman CHP'nin Grup Başkanvekili idi, aldı götürdü. CHP’nin yazdığı gerekçelerden sadece birkaç başlığını söyleyeyim, başörtüsüne nasıl baktıklarını anlatıyor, Anayasa Mahkemesi'ne ve diyor ki, 'İnsanlar arasında örtünen örtüşmeyen, inançlı, inançsız, Müslüman olan, olmayan şeklinde din eksenli ayrışmalar yapmak, toplumun huzuru ve adalet anlayışı içinde' (Anayasa’nın ikinci maddesi var ya oraya bu ilkeye) 'aykırı' diyor. Arkasından 'Dini inançlara dayalı örtünme, benimsenen dini kıyafetleri giyen yaklaşım toplumda ayrışmalara neden olacağı, diğerleri üzerinde de baskı kuracağı için' diyor ki, 'Bu da insan haklarına saygılı devlet ilkesine aykırı, toplumda kıyafet aracılığıyla din eksenli kutuplaşmaya yol açacağı için Atatürk milliyetçiliğine bağlılığa aykırı, laiklik ilkesine, dini geleneğe dayalı ifadelerle gelmek yanlış olacağından' diyor ki, 'Başlangıçta belirtilen temel ilkelere' başlangıcı var ya 'Oraya aykırı kuralların, dinsel giysilerin zamanla ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarına yayılmasına da olanak sağladığı için Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma ilkesine aykırı' ve son olarak da diyor ki, 'Çağdaş bir demokrasinin en temel özelliği olan çoğulculuğa ve hoşgörüye tehdit oluşturuyor.' Yani başörtülü olmak, çoğulculuğun gereği hoşgörülülüğün gereği ve 'Tehdit oluşturuyor' diyor. CHP'nin zihniyeti bu ve en nihayetinde de 'Siz bunu yapamazsınız' diyor. 'Anayasa'da yetki gaspı yaparsınız. Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez bir hususta Meclis yetki gaspı yapamaz. Hile yapıyorsunuz' diye Meclis'e karşı çıkıyor. CHP’nin zihniyeti bu. Bu teklif, bu zihniyetin değiştiğini değil, seçime dönük kamufle edildiğinin ifadesidir” diye konuştu.
"HDP'siz kazanmaları mümkün mü?"
Bakan Bozdağ CHP’nin HDP ile kol kola olduklarını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“CHP yüzde 25. İYİ Parti'ye ne veriyorlar? İşte ‘10, 11 diyorlar. 12, 13, hadi 13 diyelim yüzde 38. Operasyon partilerini topla etti yüzde 39. Şimdi yüzde 50+1’i nasıl alacaklar? Bırakın cumhurbaşkanlığını kazanmayı cumhurbaşkanı seçiminde iddia sahibi olmaları için dahi HDP’lilerin oyuna ihtiyacı var. Şimdi bu hakikat, bu matematik ortada. Böyle olduğu zaman ‘Biz kalkıp alacağız.’ Nasıl alacaksın? Matematik ortada. Bütün sizin oylarınız bir araya gelse, istediğiniz bütün anketörler sizin dediğinizi anketlerine yansıtsa sandıktaki resmi sonuç bunu tekzip ediyor. Öyle olunca HDP'siz kazanmaları mümkün mü? İddia sahibi olmaları mümkün mü? Çok net söylüyorum, CHP, HDP'yle kol kola. Öbürü de HDP'ye karşı bir duruşla milliyetçi muhafazakar seçmeni kendi koltuğunun altında tutma gayreti içerisinde. Ben bunun bir danışıklı dövüş olduğunu düşünenlerdenim."
Bakan Bozdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yarın grup toplantısında önemli değerlendirmelerinin olacağını vurguladı.
“Süresiz nafakanın adil olmadığına inanan bir Adalet bakanıyım”
Süresiz nafakanın adil olmadığına inan biri olduğunu ve ciddi bir sorun olduklarını gördüklerini söyleyen Bakan Bozdağ, “Süresiz nafakanın adil olmadığına inanan bir Adalet Bakanıyım. Bunun Türkiye için şu anda ciddi bir sorun olduğunu görüyoruz. Bakanlık olarak da bunun üzerinde çalışıyoruz. Fakat şu aşamada seçimden önce gündeme gelme durumu söz konusu değil. Seçimden sonra gündeme alacağımız maddelerden birisi olacaktır. Çünkü bu konu önemli bir konu. Başka birtakım boyutlarıyla da biz araştırıyoruz. Şu anda yaklaşık 700bin civarında vatandaşımızı ilgilendiren büyük bir sorun. Çünkü yıllara sari, topladığınızda yaklaşık 700 bine tekabül ediyor. Biz onların yaşadıkları sorunların farkındayız. Bunu kadınlarımızı da onların hukukunu da koruyacak bir şekilde adil bir çözüme kavuşturacağız. Dünya örnekleri var. Türkiye'mizin tecrübesi var. Biz bunların içerisinden her iki tarafın da hukukunu koruyan, kadını da erkeği de mağdur etmeyen adil bir çözüm üreteceğiz. Seçimden sonraki dönemde bu sorunu çözecek formülü masaya koyacağız” dedi.