Yaşamın acıklı ve hüzünlü yönlerini ortaya koyan, insanın çektiği acıları anlatan, kişilere korku, heyecan ve acındırma telkinleriyle ders vermek amacı güden, mutsuz bir sonla ve çoğunlukla ölümle biten manzum tiyatro eseri olan trajedi, bugünlerde, hayatımızın tam da merkezinde, capcanlı dolaşıp duruyor sevgili dostum!

Toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ruhu olmadık biçimde tarihin en dip noktalarında seyrediyor. Herkesin dilinde keşkeler, keşkeler, keşkeler... O kadar çok dramatik olaylar yaşanıyor ki, kelimelerle anlatmak imkânsız. İnsanın vicdanını sızlatan, kahreden birçok insanlık faciası bu yaşananlar... Bir tarafta, başkalarına  karşı aşağılayıcı tavırlar takınan, gücüne güç kattığı için kendince bir başarı hikâyesi  yazdığına inanan küçük bir azınlık, diğer tarafta ise sırtından geçinilen büyük bir halk topluluğu. Kısacası, sömürünün en alasını kendi içimizde yaşıyoruz ve buna mecbur bırakılıyoruz. Kamu, bu düzenin neresinde diye sorarsan sevgili dostum; tam da en tepesinde duruyor acıkçası...Artık, hükümete karşı değil; tüm siyasetçilere olan güvenini kaybetmiş; sürekli şikâyet edip serzenişte bulunan kitleler çaresizce meseleleri sadece dillendirmekle meşguller...Ülkenin gerçek gündemini yakalayıp hükümeti sıkıştıran ve keyfi kararlarda geri adım atmasını sağlayacak, adamakıllı bir siyasetçi veya parti de henüz sahnede yerini alamıyor. Derdi, vatan ve milletin esenliği olan insanların da, eli kolu bağlanmış adeta... Dertlere deva veya çare olacak adımları atamıyor; kafalarını kaldıramıyorlar.

Velhasılı kelam; "it ürür kervan yürür" misali bir kabadayılıkla yoluna devam eden bir zihniyete mahkûm olmuş; savrulup duran bir halk kitlesi... İyi yaşayanlar ve kötü yaşamakla kalmayıp sürünenlerin ülkesi bu! Yetmezmiş gibi, tepeden tırnağa ahlâktan yoksun bir siyaset anlayışı ve dünya görüşü artık normalmiş gibi kabulleniliyor....Oysa ki, "Ahlak, akıl temelli bir realiteden ibaret, evrensel bir duruştur. Elbette din ile süslendiğinde çok daha güzel oluyor; merhametli ve paylaşımcı bir kimlik kazanıyor." diyen bilgeye kulak veren dahi yok...Nihayetinde hemen her gün yürekler hopluyor; damardaki kan titriyor...

"El olduk efendim,
Velhasıl ziyan olduk,
Ziyadesiyle..."