Zaman gerçekten çok hızlı akıyor ve hızını giderek de arttırmaya devam ediyor... Zamanın ruhunu nasıl yakalayacağız peki?

Yeni yılla birlikte hayatın ritmi müthiş bir şekilde yükseldi... İş dünyasında ve iş gücünde inanılmaz bir hareketlilik var... Yaklaşan seçimler, EYT, yeni asgari ücret ve yüksek enflasyon sonrası raydan çıkan fiyatların takibi artık iyice zor bir hale geldi. Post corona dönemi ile oluşan yeni iş yapış şekilleri, küçülme ve büyüme arasında papatya falı bakan KOBİ'ler, strateji için seyri dikkatle izleyen ve hazırlık yapan kurumsallar ve zamanın ruhunu yakalamaya çalışan şaşkın ve kaygılı insanlar...

 Zaman gerçekten çok hızlı akıyor ve hızını giderek de arttırmaya devam ediyor...

Zamanın ruhunu nasıl yakalayacağız peki?

Öncelikle zaman nedir sorusunun altına hep birlikte girecek olursak ; ''Hem göz açıp kapayana kadar geçip giden hem de bitmek bilmeyen şeydir'' derler zaman için. Fransızlar zamanı korkaklar için uzun, mutsuzlar için yavaş, mutlular için çabuk geçtiğini, sevenler içinse bitimsiz olduğunu ifade ederler.

Tolstoy; ''En değerli iki savaşçı zaman ve sabırdır'' diyerek zamanı her şeyin ilacı olarak görür. A. Camus; ''Gözlemlendiğinde ilerlemeyen, dalgınlıklarımızdan faydalanarak tükenen kavram'' diyerek zamanın sinsiliğini tanımlar. B. Shaw; ''Geçmişin üzüntüleri ve geleceğin kaygıları arasında kaybettiğimiz süre'' diyerek zamanla ilgili farkındalık oluşmayan insani tarafımıza dem vurur. Murakami ise bir romanında; ''Ne kadar paranız olursa olsun, zamanı satın alamazsınız'' diyerek zamanın eşsizliğini ve paha biçilmezliğini ortaya koyar.

Satırların yazarı olarak ''Var olmak ile yok olmak arasındaki yaşanmışlık''  diyerek tanımladığım zamanı, yeni yılın başlarında iyi ve anlamlı şekilde değerlendirmenin ve ruhunu anlamanın kritik öneminin altını çizmek istedim bugün. Zaman hepimizi öldürür ama çok azımız yaşar ve yaşatır!

Zamanın bir ruhu vardır. Herkesin de bir zamanı! O durur biz geçer gideriz içinden! Raylarınızın üzerinde ileriye veya geriye gitmeniz mümkündür, ancak rayları değiştiremezsiniz ya da başka raylar ekleyemezsiniz.

İş hayatında mesela; kimi 22 yaşında mezun olur ama sağlam bir iş bulmak için 5 sene bekler. Kimi 25 yaşında CEO olup 50 yaşına varmadan her şeyi bırakıp giderken, kimi 50 yaşında CEO olur 90 yaşına kadar devam eder.

Siyasette de benzer bir durum vardır. Obama 55 yaşında emekli olur Trump 70 yaşında onun görevine başlar. Trump gider 79 yaşında Biden işbaşı yapar. Bu dünyadaki herkes anlayacağınız üzere "kendi zamanına" göre yaşar.

Etrafınızdaki bazı insanlar sizden bir kaç adım ilerinizde durabilir, bazıları ise sizin gerinizde kalabilir. Oysa ki, herkes kendi yarışında, kendi zamanındadır. Onlara kıskançlık beslememek, taklit de etmemek lazım. Onlar kendi zamanında siz de kendi zamanınızda yaşayacaksın.

Değerli olan, başkalarından değil, dünkü halinizden daha iyi olmak ve kendinizden mezun olmayı başarmaktır. Hayat kırkından sonra değil farkından sonra başlar.

Zamanın ruhunu yakalamak, kendinize doğru soruları sormak ve farkındalık arttırmakla mümkün olur.

Varoluşsal iki temel soru var. Basit ama bir o kadar da derin sorular; ''Kimsiniz? Ne istiyorsunuz?'' Bu soruların cevabını arayıp bulamazsanız hep başkalarının romanını yazarsınız. Cevapları bulursanız kendi romanınızı yazar, başrolünü de oynarsınız.  Zamanınızın efendisi, ruhunuzun kartalı olursunuz.

Güçlü yönleriniz ile uyumlu bir tutkunuz olması halinde içinizde mavi aleviniz yükselir. Direnç azalır,  iç uyum başlar. Direnç gibi görünen kısım bir bu iki soru arasındaki bağlantı ve netlik eksikliğidir aslında. Öz ve sosyal farkındalık sizi netleştirir...

Netleştiğinizde; zamanı tüm bahanelerin ana vatanı olarak görmemeye, başarısızlık veya mutsuzluğunuzu olmadık şeylere (kadere, şansızlığa, coğrafyaya, eksik imkanlara, aileye, kültüre) bağlamaktan vazgeçmeye başlarsınız. 

Netleştiğinizde; akışa girersiniz. Zaman kaybolur. ''Doğru zaman efsanesi'' diye bir şey olmadığını  (Şu mevsimde, yeni yılda, emeklilikte, beş yıl sonra, çocuk mezun olunca...) deneyimlersiniz. Doğru zamanı bir çizginin üzerine çizecek olsaydık, bu asla olmasını istediğimiz yerde olmayan bir nokta olmadığı gerçeğini hatırlarız. Bir aşamadan sonra doğru zaman efsanesinin sadece katı bir zaman duruşuna sahip konformist insanların hayatı kavrayış tarzı olduğunu fark edersiniz. Esneyemeyen, değişimden delice korkan,  ihtimalleri sadece risk, engelleri ise bir sorun olarak etiketleyen profiller olduğunu anlamaya başlarsınız. Hayatta en büyük hataların içindeki mesajın alınmayan hatalar olduğu gerçeğini ısrarla ıskaladıklarını da görürsünüz. Bu nedenle, kendileri ile yüzleşip ne pandoranın kutusunu açmayı ne de konfor alanlarının dışına çıkmayı istemediklerini kavrarsınız. Özellikle zihinsellerin bu ''erteleme'' işini sıklıkla yaptıklarını, her şeyi zamana yaydıklarını keşfedersiniz. Zihnin sadık bir hizmetkar ama sezgilerin kutsal bir armağan olduğu gerçeğini yakalayamayanların, hep gece tarifesinde devam eden ömür taksimetresinin bedelinin farkına bile varmadan seyirde olduğunu hisseder üzülürsünüz. Bazen zamanı öldürmenin en pahalı harcama olduğu gerçeğini göz ardı edenler farkındalık radarınıza yakalandığında ise üzüntünüz yine artarak devam eder...

Genç ve geç kalmak değil zamanın ruhunu yakalamaktır önemli olan, zamanla yarışmak değil zamanla barışmaktır kritik olan. Bir kova dolu suyun içine elinizi sokup çıkardığınızda oluşacak boşluk süresi kadar evrende yer tutuyor insan. Kalan sürede güzel şeyler yapmalı...

Hayatta hiç bir şeye sahip olamazsınız. Sahip olduğunuzu söylediğiniz her şeyi geri verirsiniz finalde. Amaç sahip olmak değil var olmaktır. Varoluşu kutsamaktır.

Navajo yerlileri çocuklarını büyütürken ''Her sabah doğan güneşin yeni bir güneş olduğunu ve bir günlük ömrünün olduğunu, güneşi kutsamak için güne şükranla başlamalarını ve en iyi şekilde değerlendirmeleri halinde hem güneşe hem de kendilerine anlam katacaklarını'' öğretirlermiş.

Navajo yerlisi olmasak da, ortalama 30 bin yeni güneşle tanışacak kadar (Ortalama 82 yaştan) vaktimizin olduğu varsayımına ulaşmamız mümkün. Peki kaç yeni güneşle anlam alış verişi içerisine girebiliriz? Ne kadar anı ve anlam biriktirebiliriz? Varoluşu nasıl kutsarız? Zamanın ruhunu nasıl yakalarız?

Zamanın iki boyutu vardır. Uzunluğu güneşe, derinliği tutkulara bağlıdır.

Zamanla barışmak, ruhunu anlamak ve anlamlı kullanmak istiyorsanız; kim olduğunuz ve ne istediğiniz sorularının cevabını ve mavi alevinizi yola çıkmadan önce mutlaka bulun, bulamıyorsanız da size ayna olacak birini bulun.

Farkındalık içinde olun!

Bir kuş vardır. Bir de uçuş. Bir de kuşu uçuran düş!

2023 gücünüzü ve düşünüzü bulduğunuz harika bir yıl olsun...