Yaş kemale erince, insan evladının geriye dönük hatıraları da canlanır olur sevgili dostum! Bir film şeridi gibidir yaşananlar aslında...Toplasan kırk beş dakika bile sürmez belki de. Teknoloji ve hız cağının getirdiği öngörülemez ilerlemeler ve yenilikler bir kuşak için elbette başdöndürücü.  Hayal bile edilemeyen şeylerin gerçekleşmesi karşısında hayrete düşmemek için aklımızla oynuyoruz ve akıl almaz seylere şahitlik ettiğimizi daha iyi anlıyoruz. Oysa ki çok değil kırk sene öncesinden başlamıştı bu akıl almaz yolculuk! Başlamıştı baslamasına ama, bilgiye aç olan bir neslin çektiği ızdırabı, bugünkü neslin çekmediğini de itiraf etmek lazım. Siyah beyaz televizyonlar, sınırlı yayın yapan Türkiye radyo televizyonu, lambalı ve daha sonra gelen transistörlü kocaman kasalı radyolar, kırsalda mahalle çeşmelerinden ve kuyulardan evlere güğümlerle taşınan su, elektriğin var olduğu şehir.merkezlerinde sürekli kesintiye uğrayan elektrik şebekesi, köyler olmayan elektriğin yerine gaz lambaları ve lüksler, sınırlı sayıda araç ve olmayan trafik, mahalle aralarında ve harmanlarda yapılan düğünler, silah edinmenin kolaylığı, düğün dernekte silah kullanma geleneği vs hayatın içinde olan güncel yaşamın gerçekleriydi. Gençlerin vazgecemediği; teksas tommiks çizgi romanları, zagorlar, çelik bilekler ve daha niceleri. Tarkan ve Kara Murat filmleri ve de geçlerin eğlencesi yazlık sinemalar...Siyah okul önlükleri ve beyaz yakalıklar. Her çocuğa nasip olmayan ayakkabıların yerine giyilen kara lastikler ve plastik çizmeler...Yalin ayak köy yerinde dolaşan çocuklar...Köyün meydanına ve mahallelere gelen sünnetçilere itibar eden anne babalar ve daha neler neler...Mahallelerde çocuklar arasında zıtlasmalar, kavgalar,  taş savaşları ile kaşların ve kafaların yarılmas...Sıradan, alışılageldik  yaşamlar yani. Tatil yapmak nedir bilmeyen insanlar; yazın, ürün hasadı için köye cümbür cemaat gitmeler. Köylerde kara düzenin kol gezmesi...Sağlıksız yaşam koşullarında kalabalık ailelerin yaşam savaşları. Kendi ürettiğini tüketme alışkanlıkları...Elmadan ve demir telinden oyuncak araba yapmalar. Misketlerin ışıltısı,  bilyalı arabalar, çelik çomak oyunu ve beştaş oynamalar. Tebeşirle yere çizik yaparak oynanan çiziktaş. Topa benzer bir şeyle yakartop oynamalar. Sobalı evlerde büyüyen çocuklar...Odunun değerli olduğu yıllar. Kömürün karası...Haftada bir pazar günü banyo yapmalar. Hastalanınca doktora gitme alışkanlığının olmadığı  ya da doktorlara ulaşılamayan  yıllar...Köylerde her evde birkaç tane sığır veya küçük  koyun beslemeler; kurbanlıkları ayırmalar, burmalı tatlısının açıldığı dini bayramlar...Cocuklarin erken yaşta aldıkları sorumluluklar ve daha niceleri sevgili dostum; henüz unutulmadı.
Bugün gelinen demde, yeni bir kuşağın,  eski kuşaktan katbekat nesil farklılığı sorununun yaşanması....Cok çocuklu ailelerin yerine az çocuklu ailelerin alması...Öyle anlaşılıyor ki sevgili dostum; çoğunluk kim.oldugunu ve nerden geldiğini çoktan unutmuş yol alırken, büyülü yaşamın esiri olduğunu bile görmezden gelmekte!
Dünün, bugünü, bugünün ise yarını anlaması çok zor gözüküyor dostum!
Sen, sen ol; kadrini kıymetini bil varlığın ve de bolluğun; taşıdığın borç yükü altında inlesen de, inlemesen de...! 
Küçük  şeylerden mutluluk duyan insanlara ve onların taşıdığı ağır yükün kutsallığına selam dur sevgili dostum; selam dur...Gelecekte neler olacağını bir türlü  kestiremesek de, yine de dik dur sevgili dostum; dik dur...!