Sevgili dostum, sevinç ve mutluluğun, insanı ne kadar güzelleştirdiğinin; insan yüreğinin sevinçten nasıl da coştuğunun hiç farkında mısın?
Hayaller içinde geçirilen gecelerden sonra, gerçek dünyaya dönmenin ne kadar korkunç olduğunu, hayalle, gerçek arasındaki uçurumu fark edince, işte o zaman vurulduğumuzu anlıyoruz..! 

Bu zor dönemlerde, yaşama dair bütün kötülükleri dillendiriyoruz da, iyilik nasıl yapılır, nasıl bir organizasyonla amacına ulaşır? Bunları hiç düşünmeyiz,  konuşmayız ve de tartışmayız. İyilik ateşini ve meşalesini hep başkalarının yakmasını bekler dururuz; ilk adımı atan olmak istemeyiz bir türlü. Lâfa gelince, iyilikten dem vurup ahkâm kesmede üstümüze yoktur. Hep kitabın kapağından bahsederiz; bir türlü kitabın içine girip de, "ne diyor bu kitap?" diye merak etmeyiz; edenleri de yadırgarız ya da dikkate bile almayız... Çünkü zor iştir; kitabın içinden konuşmak, her babayiğidin harcı değildir.

Bu dünyada, iyilik ve güzellik adına çivi çakanlar, tebessüm edenler, çevresini önemseyenler, canlılara şefkatini esirgemeyip değer verenler, kendi mutluluğunun yanısıra, başkalarının mutluluğunu da düşünenler, iyilik yaptığında haz alanlar ve başa kakmayanlar, can yakmayanlar ve ardında kötü hatıralar bırakmayanlar, "insan" olarak yaşayıp ölüyorlar ve öyle de anılıyorlar  sevgili dostum!

Tarihin ayrıntılarına hiç girmeden söylenebilecek en güzel şey, bu kadar kötülüğe rağmen, dünyadan gelip geçerken, arkanızda güzel bir insanlık hikâyesi bırakabilmek olacaktır. Bu dünyada bıraktığımız  güzel hikâyeler, bizimle birlikte öteki yaşama da taşınacak; Allah'ın huzurunda bunlarla yüzleşeceğiz. Adamlığımızı ve insanlığımızı geliştirdiğimiz sürece, Allah'a karşı olan şükran ve minnet borcumuzun gereğini de yerine getirmiş oluyoruz...

Yaşamı, her an sona erecekmiş gibi düşünen, konuşan ve her işini buna göre yapan insanları hiç düşündün mü sevgili dostum! İnsanlardan uzaklaşmak yerine, onlarla dertlenip hüzünlenenler, mutluluğuyla mutlu olanlar, farklı inançlarına ve dünya görüşlerine rağmen birlikte yaşamayı becerebilenler, medeni dünyada el üstünde tutuluyor. Kıyıda köşede kalarak, insanlardan uzaklaşanlar, kötü bir şeye sürüklenmeyeceklerini, sıkıntısız ve dertsiz yaşayacaklarını düşünüyorlarsa apaçık yanılıyorlar.

Dünyanın neresinde yaşarsan yaşa sevgili  dostum; iyilik ve kötülükler ayrım gözetmeksizin, hem iyi, hem de kötü insanların başına gelir; bu kaçınılmaz... İlâhi kelâmdaki, "günleri insanlar arasında dolaştırmak", "acı çekmeden cennete gidememek" ve "o sarp yokuş nedir bilir  mısın?" sorusunun cevabında saklı insanın erdemliliği ve yaşamın anlamı...Gerçekten de ölüm ve yaşam, şöhret ve tanınmamışlık, acı ve zevk, zenginlik ve fakirlik; bunların hepsi hiçbir ayırım gözetmeksizin hem iyi, hem de kötü insanların başına gelir. Çünkü bunlar, ne onurlu, ne de utanç vericidir. Yani ne iyidirler, ne de kötü...Bize öğütlenen, iyi ve kötü günde, her daim birliktelik ruhunu korumak ve canlı tutmaktır.

Hayat, savaşa ve bir yolcunun geçici konaklamasına benzer sevgili dostum! Ölümden sonra ün unutulsa da, insanlığa yapılan en küçük bir katkı ve fayda bile unutulmuyor; insanlık alemi hürmetle ve sevgiyle yad ediyor... Ağırbaşlı ve masum, zevklerin ve acıların ustası olan, her şeyi bir amaç uğruna ve dürüstçe yapan, bir başkasının yaptığı ya da yapmadığına hiç ihtiyaç duymayan, ilahi zekâyı el üstünde tutup koruyup gözeten, kendine fayda sağlarken başkalarına da fayda sağlayıp yararlı olan insanlardan bahsediyoruz kısacası...

Velhasılı kelâm  sevgili dostum; hayatın her gün geçip gittiğini, daha az bir parçasının kaldığını düşünerek ahlanıp vahlanmak gereksizdir. Doğadaki olaylara eşlik edip, bazı hoş ve cazip şeylere dikkat edenler, olup biten her şeyi kavrayacak hissiyata ve derin bir anlayışa sahip olanlardır. Böyle insanlar, doğada gerçekleşen her şeyi, hoş bulur; ilahi kudreti ve mucizeyi, delili doğada arar; kısacası hiçbir şey ona faydasız görünmez. Hayatının kalan kısmını, abartılı bir biçimde, başkalarının hakkındaki düşüncelerle yoranlar  ve yıpratanlar ise  ziyandadır. Bir başkasının işine, ne düşündüğüne, neyi yapıp ettiğine, neyi ne amaçla söylediğine, neyi aklından geçirdiğine, neyi planladığına ve bunun gibi diğer şeylere hassasiyetle kulak asanlar, kendi sorunlarıyla ilgilenmekten çoğu kez uzaklaştıkları gibi, dikkatlerini de dağıtırlar. Bırakın insanlar kendi sorunlarını çözmek için mücadele etsinler; sizden yardım talep edildiğinde, kendinize zarar vermeyecek şekilde yardım edin. Büyük yardımlar büyük nankörlükleri de beraberinde getiriyor malesef. Küçük küçük, sürekli ve düzenli yardım anlayışı daha makbul görülüyor...

Mantıklı ve iyi olanın karşısına; övülmeyi, makamı, serveti ve zevk düşkünlüğünü çıkaranların haline bir bak sevgili dostum! Daha iyi olanın, daha yararlı olduğuna inan! Eğer gerçekten mantıklı gibiyse onu kollamalısın!

Sevgili dostum; amaçsız dolaşmaktan vazgeç, gerçekleştirmek istediğin şeyler için hızlan, boş umutları def et! Eğer kendinle ilgiliysen, hâlâ mümkünken kendi yardımına kendin koş! Allah'ın sana vermiş olduğu potansiyeli boşa harcama, zamanı değerlendir! Faydalı bir şey üret ve paylaş; paylaşabildiğin kadar!
Allah, inançlı, güzel düşünüp güzel davrananları sever ve ödüllendirir..."Sen bizim gönlümüzdesin, biz de senin gönlünde olmak için mücadele ediyoruz" diyenlerin sesine kulak ver! 

İyiliğin ve kötülüğün bir çatışma alanı olan bu dünyada, kimi insan öldüğünde yer de ağlar, gök de ağlarken, kimi insan öldüğünde ise ne yer ağlar ne de gök ağlar, sevgili dostum! Yaşarken anlamak ve yaşama anlam katmak, insanı değerli kılar; ona haz verir! Elbette tercih senin...

Hayatın ilginç kareleri vardır sevgili dostum! İnsan, bir iple intihar da edebilir; salıncak da kurabilir...Hayatın ipleri senin elinde; bizim elimizde!

Ahlaksızın, dininin ne olduğu çok mu önemli sevgili dostum!
Hepimiz kaybettiğimiz şeyler için,
zamanı suçluyoruz.
Oysa, zaman konuşacak olsa
hepimiz utanır; utancımızdan yerin dibine geçeriz...