Birgün yazarı Yaşar Aydın, 'Erdoğan’ın derdi oyunu bozmak' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

İşte Aydın'ın yazısı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sıralar televizyon ekranlarından eksik olmuyor. Her yerde aynı şeyleri ifade etse de sürekli tekrarlamaktan yorulmuyor. Yurttaşın bu konuşmalardan çok etkilenmediği açık. Kamuoyu yoklamalarında bir başlık bile Erdoğan’ın yüzünü güldürecek cinsten değil. Seçmen çok hoşnutsuz ve öfkeli. İktidar partisi ve lideriyle bağları iyice zayıflamaya başladı. Ama iktidar yine bildiğini okuyor. Neden? Aklımıza gelen yanıtları sıralayalım.

  • Erdoğan artık yenilgiyi kabul ettiği ve bir mucize bekliyor.
  • Gerçeklikten koptu ve durumun gerçekten iyi olduğunu düşünüyor.
  • Tüm bunlar bir plan dahilinde yaşanıyor.

Kuşkusuz birine işte bu demek imkansız. Ama üzerinde değerlendirme yapma şansımızın olduğu tek şık sanırım üçüncüsü. Bir planı var o plan dahilinde ilerliyor. Gerçekten öyle mi? Bunun yanıtını bulmak için son bir iki haftada gelişen olaylara bir göz atmakta fayda var.

Kılıçdaroğlu’nun çıkışı: CHP lideri Saray ailesinin yurt dışına para kaçırdığını ve kaçmayı planladığını ifade etti. İktidar partisinden para aktarmaya dönük bir yalanlama gelmediyse de kaçma meselesi üzerinden oldukça gürültü kopardılar. Hatta RTÜK kendini görevli kabul ederek Kılıçdaroğlu’nun görüntülerini yayınlayan televizyonlara ceza verdi.

SADAT yöneticisinin çıkışı: SADAT Yönetim Kurlu Üyesi Ersan Ergür ülkeyi sandık çıkacak sonuca bakıp teslim edemeyeceklerini ifade ettiği bir paylaşımında bulundu. Tepkiler sonrası önce paylaşımını sildi ardından da görevinden istifa etti. Hatta hükümet sözcüsü Ömer Çelik basın toplantısında sert sözlerle Ergür’ü kınadı.

Müzik ve festival yasakları: Düğmeye basılmış gibi ülkenin çok farklı noktalarından festival, konser piknik hatta yoga yasakları gelmeye başladı. Gerekçelerin neredeyse birbirine çok benzerdi: “Milli ve manevi değerlere uygun değil”.

Gerici gösteriler: Sokaklarda kuran kurslarından. Tarikat evlerinden çıkan insanların fotoğrafları medyaya çok fazla yansımaya başladı. Saklandıkları yerden kendilerini göstermek istercesine ya da meydan okurcasına kendilerini kadınlı erkekli sokaklara attılar. Bu da bir merkezden başlatıldığı izlenimi verdi.

Sosyal medya düzenlemesi: Cumhuriyet tarihinin en yoğun sansür hazırlığı Meclis’e geldi. Televizyonlar, gazeteler, internet siteleri yetmedi sosyal medyanın tamamını kontrol etmeye aday bir hazırlık içine girdiler. Yasallaşırsa seçime kadar hakkında dava açılmayan çok az sayıda muhalefet üyesi kalacak.

Faiz kararı: TCMB yine bekleneni yaptı ve politika faizlerini sabit bıraktı. Döviz yine rekorlar kırdı. Türk lirası dolar karşısında yüzde 10’nun üzerinde değer kaybetti. Başta akaryakıt olmak üzere birçok kalemin fiyatları zamlandı. Ekonomide aşağıya doğru gidişe müdahale edilmedi ya da edilemedi.

Operasyon sinyali: Suriye topraklarına bir operasyon yapılmadıysa da çok fazla dillendirildi. Irak’tan sonra Suriye’ye de bir operasyon olacağı bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ifade edildi. Gerçekleşmesi durumunda iç ve dış politikada ciddi değişimlere, krizlere gebe olduğu çok açık.

BİR İLGİSİ VAR MI?

On gün içerisinde yaşananları alt alta yazınca birbirinden farklı neredeyse bağ bile kuramayacağımız gelişmeler olarak değerlendirilebiliriz. Belki önümüzde cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi olmazsa bu görüşe katılmak mümkün olurdu. Atılan her adım seçimle ilgili ve birbirleriyle sıkı bağlarla bağlı durumda. Kuşkusuz Erdoğan tüm kontrolü ele almış durumda değil. Hatta seçime kadar nasıl bir yürüyüş tercih edeceğine dair kafasında tereddütler de olabilir. Ama görünen ki nasıl yürümeyeceği ve neleri yapmayacağı netleşti.

Toplumun tamına seslenmeyecek: Önemli bölümün yitirdiği seçmeni yeniden kazanamayacağını biliyor. O yüzden başlangıçta daha kemik olandan başlayıp halka halka ilerleyecek. Diri ve örgütlü cemaat yapılarına ihtiyacı var.

Yeni bir öykü yaratamaz: Erdoğan he seçimde bir sözün etrafında seçmenleri buluşturmayı başardı. Ama 16 Nisan Referandumu ile birlikte aşağıya giden süreç 31 Mart yerel seçimlerinde nihayetlendi. Yeni bir söylem yok ve oyun kuramıyor. Tüm gücünü ve motivasyonunu muhalefet güçlerinin “oyununu bozmak” için değerlendiriyor.

Bu nedenle ülkenin aydınlık yüzünü temsil eden festivallerin yasaklanmasıyla, İslamcı yapıların gösterilerinin aynı ana Tüm bu nedenlerden dolayı on gün içerisinde bu olayların denk gelmesi tesadüf değil. Tıpkı seçim güvenliğinin tartışıldığı dönemde SADAT Yönetim Kurulu Üyesinin açıklamasının tesadüf olmadığı gibi. Ekonomik krizle sosyal medya yasağının birbirinden ayrılamayacağı gibi.

EZBER BOZMAK İÇİN

İktidarın karmaşık ve birbirinden bağımsız gözüken bu hamleleri boşa çıkaracak güç var mı varsa nerede? Altılı masadan çıkan sonuç bildirisine bakınca orasının tek başına çözüm olmayacağını söyleyebiliriz. Böyle bir enerjiyi çıkaracak, topumu heyecanlandıracak ve seferber edecek bir özelliği en azından şimdiye kadar ortaya koyamadı. Bununla birlikte çözümün nerede olduğunu anlamak için AKP’nin nereden rahatsız olduğuna bakmak yeterli olacaktır. Yurttaşların kendi inisiyatifleriyle ortaya koydukları yaygın ve kitlesel karşı çıkışlar iktidarı çok fazla endişelendiriyor. Aynı zamanda muhalefet güçlerine de büyük bir coşku ve enerji kazandırıyor. Bir müzik grubunun konseri bile Elazığ’lardan getirilen Erdoğan’ın ifadesiyle 560 bin kişilik toplama İstanbul’un Fethi kalabalığından çok daha etkili sonuçlar üretebiliyor.

Erdoğan’ın seçimlere dönük tek çıkış yolu var. Bu çıkış yolunun ilk halkası halkla muhalefet güçlerini fiziki ve fikri buluşmasının önüne geçmek. Şimdi yukarıda saydığımız ve birbirinden farklı gözüken başlıklarla bunu yapmaya çalışıyor. Eğer başarılı olursa ikinci evreye geçecek. O da umudu tükenmiş halkı bir kez daha kendine mecbur bırakmak için elindeki tüm silahlarla seçimi domine etmek.

Şunu söyleyerek bitirelim. Ne yapacağı belli ve tarihin en zayıf noktasında olan AKP’nin bunu başarması ancak muhalefetin hediyesiyle mümkün olur.