Hayat bu sevgili dostum; sürprizlerle dolu, hele de bu ülkede. "Bu günün işini yarına bırakma!" derken atalarımız, elbette büyük tecrübeler bunu söyleten. Bazen insanın ruh hali, bazen enerji ve heyecan yoksunluğu her şeyi öteleme veya ertelemeyi gerektiriyor. Çoğu kez de koşullar ve imkânlar buna neden oluyor. Gerek günlük yaşamda, gerek aile hayatında, gerekse iş yaşamında hamleleri yapamadığınız zaman, gün geliyor başınıza büyük dertler açmış oluyorsunuz; ya da belalarla karşılaşıyorsunuz. Olmaz olmaz demeyin; bir gün her şey tepetakla olabiliyor bu ülkede. Devlet de, hükümet de, şirketler de aileler de hata üstüne hata yapıp inadına kötü bir felaket tablosu yaratıyorlar. Sizin başarısızlığınızdan inanın mutlu olanlar ve sevinenler var. Başınıza bir iyilik geldiğinde kıskanırlar; bir kötülük geldiğinde ise sevinirler.
Velhasılı kelam sevgili dostum; hayat, günbegün tedbirli yaşamayı gerektiriyor. Disiplinize edilmeyen, ilkelerle hareket edilmeyen her yerde, er ya da geç bir yıkım ortaya çıkıyor. Sizin yıkımınızın üzerinde başkaları ise bir başarı hikâyesi yazmaya koyuluyor. Hatta, yıkımınızı zevkle dillendiriyor ve dedikodusunu yapıyor. Şöyle bir bak etrafına sevgili dostum; kimler geldi kimler geçti. O, yapıp ettikleriyle gurur duyan, övünen, hava atan, konforuna konfor katan, kendini yıkılmaz kale olarak görenler şimdi nerede? Sevgiden yoksun ve paylaşmayı bilmeyen toplumların akıbeti rezil rüsva olmaktan ibaret...!