Keşke! dediğini duyar gibiyim sevgili dostum; "yaşanması mümkünken, yaşayamadığın mutIuIukIar ve gün yüzü görmemiş olduğun günler ve bundan hayıflandığın..." için!

Tarih ve yaşanılanlara bakılırsa, bir şeyin zamanı geldi mi, onu ne yaparsanız yapın engelleyemiyorsunuz. Hele gerçekleri yok sayarak, gözardı ederek yok edemiyorsunuz. Çünkü gerçekler, geç  ve güç ama güçlü ve kalıcı olarak ortaya çıkıyorlar.

Herkes vicdandan bahseder, bahsetmesine ama, vicdanın, aldırış etmek ve umursamak olduğunun farkında bile değildir. İçimizin derinliklerinden gelen ve bizi ahlâka çağıran o sestir vicdan... Bize, "başka türlü yapamazdım" dedirten şeydir. Bir tarafı merhamet, diğer tarafı ise adalettir...Kötü bir işin en gizli şahidi, vicdanımızdır; en net olanı...! Gerçekten inananlar, temiz vicdana ve güzel ahlâka sahip olanlardan oluşuyor açıkçası... Toplumlara, yeni ahlâki ve hukuki değerler katan inancımız da, insani değerleri el üstünde tutmayı ve geliştirmeyi öğütlüyor:

"Hiç şüphe yok ki, Allah âdil davranmayı, iyilik yapmayı ve yakınlara karşı cömert olmayı emreder ve her türlü utanç verici hayasızlığı, selim akla ve sağduyuya aykırı çirkinliği ve sınırları hiçe sayan taşkınlık ve azgınlığı yasaklar. Size bu öğütleri verir ki, sorumluluklarınızı hatırlayabilesiniz."

"Bir tatlı dil, bir bağışlanma, arkasına eziyet takılacak sadakadan daha iyidir. Sadaka verip ve infak yapıp da, arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi yapmayanlar için Allah katında mükâfat vardır; onlara bir korku yoktur.

Sadakalarını başa  kakarak, gönül kıranlar, gösteriş için malını dağıtanlar; ne Allah'a inanır ne de ahiret gününe...Açıktan  verilen sadaka iyidir; gizlice fakirlere verilirse daha hayırlıdır. Günahlarınızın bir kısmına kefaret olur. Allah rızası için verilir. Sıkıntıda olan bir borçluya kolaylık sağlayın; sadaka olarak vermeniz hakkınızda daha hayırlıdır...İyiliğe ermenin yolu, sevdiğiniz şeylerden infak etmektir. Muttakiler, bollukta ve darlıkta infak ederler; kızdıklarında, öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler. Bir suç işledikleri veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı anıp, derhal günahlarından tövbe ederler. Yaptıklarında bile bile ısrar etmezler..."

Velhasılı kelam sevgili dostum; hayatımızın her anında, iyi ve kötü zamanda, nedense vicdanının sesini herkes dinlemesine dinler de, kimse bir şey yapmaz! Yani kimse temiz vicdanın gereklerini nedense yerine getirmekte hep tereddütlüdür. Bunu bir düzene ve sisteme dönüştürememişiz malesef...! Ve sonra da, lafa gelince "Müslümanız" der dururuz. Allah korusun...!

Nasıl bir ülke olursan saygı duyar sana, insanlık alemi biliyor musun sevgili dostum?

Kardeş kanının dökülmediği, fesat çıkarılmadığı, insanların öldürülmediği, kimsenin emeğinin çalınmadığı, kimsenin sömürülmediği, kimsenin kimseye yalan söylemediği, evrensel bir adalet ve barış yurdu ülküsü ile... Kur'an'da bahsedildiği gibi... Bunun gerçekleşmesi için mücadele etmek de, iyi düşünmek de, aklını kullanmak da bir insanı görev elbette..!

Bir İran atasözü şöyle der sevgili dostum:

Eğerle meğer evlenmişler; keşke isimli bir çocukları olmuş...

Bu arada, ahmak siyasetçiler derken sevgili dostum; anlamadığını, anlayamayan siyasetçilerden bahsediyoruz sadece...!