Ne kadar eğitimli olursa olsun, her insanın gerçeği kavramasının önünde dört büyük engel vardır sevgili dostum! Hatalı ve değersiz otoritelere boyun eğiyoruz; geleneklerin etkisinde kalıyoruz; popüler önyargılardan kurtulamıyoruz; kendi bilgilerimizi göstererek caka satarken, cahilliğimizi gizlemeyi tercih ediyoruz...

Bir an uzaydan, Türkiye'ye tepeden baktığını düşün sevgili dostum...Hemen her şehirde, yüzlerce ve hatta binlerce şantiye sahası dikkatini çekecektir elbette. Yollardan, köprülere,  tünellere, viyadüklere,  havaalanlarına, hastahanelere ve barajlara uzanan geniş inşaat  alanlarını göreceksin...Ülkenin kalkınması adına müthiş projeler bunlar. Gel gör  ki, binlerce müteahhitlik hizmeti veren şirket iflasın eşiğinde. Kamu, kaynak aktaramıyor bugünlerde. Havaalanları ve yap işlet devret inşaatları dışında canlı santiyeler görmek artık imkânsız gibi. Belediyelerin altyapı üstyapı çalışmaları ise ayrı bir kategori...

Piyasalardaki para kıtlığı, sıcak para akışının iyice azalması, hem kamu yatırımlarını, hem kamulaştırma bedellerini ödemeyi, hem de büyük firmaların yatırımlarını erteletiyor; ya da çoğu kez durduruyor. Doğal olarak, iç piyasada dolaşan para arzı dibe vurdukça ticaret de anlamsız bir alana dönüşüyor. Çözüm elbette dış kaynak bulup bu yatırımlara aktarmak ve iç piyasayı canlandırmak. Ama gelin görün ki, kendi kaynaklarını kurutmuş bir ülke hazinesinin üstündeki siyasi otoritenin dünya bankasına başvurmaktan başka çaresi olmasa da, anlamsızca direniyor; işler erteleniyor. Sanki bir mucize bekleniyormuş gibi... Hani bilge diyor ya sevgili dostum; "kamu idaresi parayı kontrollü bir şekilde piyasalara yaymazsa verim alamaz!" Hatta parayı gübreye benzeterek, "para gübreye benzer; onu tarlaya eşit olarak yaymazsan her yerden verim alamazsın...!"

Sokaktaki bir simitçi veya bir boyacı dahi memleketin hali hakkında ahkâm  kesebiliyorsa sevgili dostum; büyük bir kamu otoritesinin boşluğundan bahsedebiliriz...

Velhasılı kelam, tıkanmış, çözüm üretemeyen,  heyecanını ve enerjisini kaybetmiş iktidarların, vatansever ve vatandaşlık bilinci doğrultusunda ülkedeki sorunları çözebilecek bir seçimden başka çaresi yok! Seçim şart evet; sonucunda ister iktidar güvenoyu alır; isterse muhalefet iktidar olur; hiç farketmez! Sonuçta Türk demokrasisi ve Türk halkı kazançlı çıkar. Bunu yapmakta ağırdan alan iktidarın ise uluslararası kredi kurumlarından para bulup piyasaya para sürmekten başka bir seçeneği yok. Belki de bunun beklentisi var; rota o yöne dönmüş gibi. Her ne olursa olsun sevgili dostum; bir milletin kaderi, bir siyasetçinin veya onun ortaklarının dudakları arasından çıkacak lâflara göre belirlenecekse, yandık ki, ne yandık! Allah korusun...!