Tarih göstermiştir ki sevgili dostum; halk aldanmaya ve kandırılmaya meyillidir. Siyasetçi de bunu iyi bildiğinden yalanın en kalitelisini pazarlar...!
Ha bu gün ha yarın derken, yalanların ardı arkası kesilmez ama büyülenenler bir kere büyülenmiştir! Toplum, yalan rüzgârının esiri olmuştur ama farkında değildir. Ne kadar doğruyu anlatmaya çalışsanız da o saplantılarından kolay kolay vazgeçmez; yani inan maz gerçek doğrulara...
Ancak toplumsal bir şokla ve bela ile uyanabilir...Sonuçta insanlar hayatlarındaki hataları bir araya toplar ve kader dedikleri bir canavarı yaratırlar. Aslında olup biten her şeyin sonucu iyi birer deneyimdir ama, bu hatalar düzenli olarak yapılır durur... Bilgenin dediği gibi bir sonuç çıkar ortaya:
"Kendi yanlışınız yüzünden mutsuzsanız
Suçu başkalarının üstüne atmayın.
Önderlerinize yönetimi veren sizsiniz.
Bu yüzden sefil kitleler oldunuz.
Şimdi bir tilkinin izini sürüyorsunuz.
Bomboş bir kafanız var.
Çeneye kuvvet boş sözler üretiyorsunuz.
Yapıp ettiklerinizle ilgili hiçbir kaygınız yok.”
Çok daha ileriye taşımamız gereken demokrasi kültürümüz nedense hep ayaklar altında; bir taraftan ülkeyi yönettiğini zanneden muktedirler, diğer tarafta ise muhalif olduğunu, ancak neye muhalif olduğunu dahi bilmeden konuşup duranlar tarafından...
Evet suçlu onlar! Günümüzde kimse farkında olmasa da, yeni bir trend oluştu:
Para, şehvet, siyaset, şöhret, sömürü, dünyevi kazanım, din ve ırk adına kandırma, din ve milliyet üzerinden statü kazanma...Bu hastalıklar hemen her alanda kronikleşme eğiliminde...
Kamu disiplini denilen ortak akıl ve hukuk düzeni ve devletin koruyucu vasfı zedelenmekle kalmıyor; devlet, halen faydalanılması gereken bir nimet kapısı olarak görülüyor... Böyle olduğu sürece, devletin başına geçme ve kadrolara hükmetme arzusu değişik kesimler arasında sürekli kavga ve sürtüşme nedeni oluyor...Bu olduğu sürece o özlenen temizliğin hiç bitmeyecegini artık cümle alem biliyor!
Sevgili dostum bilgeler, kutsal kitapların hiçbirinin vicdanlar ve maneviyat dışında yaptırım gücü olamayacağını söyler dururlar! Hukukun üstünlüğü, yani çağdaş hukuk ve adil yargı haķkını referans gösteren ilahi zekânın verdiği mesaj, bunu toplumunuza uygularsanız düzen hakim olur, huzur ve esenlik içinde olursunuz...İnsanca birarada yaşamak istiyorsanız düşünün taşının kafa yorun; ilahi mesajları araştırın keşfedin, hayatınızı güzelleştirin, bu bir nimettir diyor...Ama o da ne! Batılı ve üstelik adına gâvur denilip aşağılananlar, ama aslında aklın çapını geliştirip üst seviyelere çıkaranlar bunu başarırken, İslâm dünyası kendi dininin evrensel mesajlarından habersiz yaşamaya devam edip duruyor...Bütün mesele, karanlıktan aydınlığa çıkmak isteyip istememektir... Aynı zamanda, devlet aklını geliştirmek ve çağdaş hukuk nizamını getirmektir...
Son günlerde yaşananlara bakılırsa anlaşılacaktır ki, devlet adamlığı ve onun erdemli ve onurlu fertleri bir o yana bir bu yana savrularak yıldırılmış, meydan sadece siyasetçinin akıl çapına mahkûm olmuş; ortalık, devlet adamı iddiasında olan siyasetçi çöplüğüne dönüşmüştür...
Velhasılı kelam sevgili dostum; kamu düzeninin itibar görmesi, elbette iyi yetişmiş ve saygın yöneticilerin varlığından kaynaklanır. Sen, sen ol sevgili dostum; yönetmeye aday olanlara söyle; bir makama gelirsen, bir şeylere sahip olmak için değil; sistemi güzelleştirmek ve mevcut değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek için gel! de...
"Düşünmek ve fikir üretmek zahmetli ve meşakkatli bir iş olsa da, bundan asla vazgeçme!" diyen bilgenin sesine kulak ver... Ah sevgili dostum ahhh! Ne olursan ol, ama insan ol, adam ol, dürüst ol! Senden istenen insanı kriterler sadece bunlar...Nasıl mı olacak? Bak işte bu kolay, önce istemelisin, ama nasıl..?