Her kuraklık olduğunda nedense, küresel ısınmadan dem vuruyorsun sevgili dostum!

Sanki yağmur yağmak zorundaymış gibi bekler durursun!

Zahmete gerek yok tabi, yağsın yağmur,  ürünler coşsun, hasatı beklemekle meşgul olalım o kadar...Nedense yağmur  suyunu bir kaynak olarak düşünüp depolamayız!

Çatı suları kırsalda dahi heba olup gider; su varken depolama fikri hemen hiç yoktur!

Sonra da içme suyuyla sulama yapmak için gelsin hortumlar gitsin hortumlar!

Ama nereye kadar!
Tarihin sayfalarında da aynı meseleler hiç eksik olmamıştır üstelik!

Alışmışız sonuçta,  hiç olmazsa yağmur duasına çıkılır; eller semaya kalkar; hoca eşliğinde dualar yapılır ve gökten su dilenir! Bazen cevap gelir; bazen gelmez.

Görev yapılmıştır sonuçta gerisi takdiri ilahiye kalmış!
Ah sevgili dostum ah; kaldır artık kafanı ve düşün bakalım nerede yanlış yapıyoruz...

Öyle küresel ısınmaya suçu atıp da hiç kabahatin yokmuş gibi davranma!

Suyu varken değerlendirmek, yedeklemek ve depolamak denilen bir sistemi hep gözardı edip geldin bugüne kadar! Kabahat sadece sende değil elbette! Kamu kurumları, belediyeler ve onun su işleri müdürlükleri de, içme suyu ile sulama suyu ayrımına bir yöntemle katkıda bulunmaktan hep kaçınırlar nedense!

Kamu aklı, teşvik edici ve öğretici olmadığı sürece, ne kadar boru döşersen döşe,  o borunun içinden yeterli su akıtamadığın sürece  hep fakirsindir, hep boru döşemekle meşgulsündür!
Velhasılı kelam sevgili dostum şikayet etmek bir üstünlük olsaydı, memleket olarak abat olmuştuk.Hep çene çalmak ve şikayet etmekte dünyada ilk sıralarda yer aldığımız kesin!