Çağımızın belki de en büyük hastalığı oldu şu gurur ve kibirlilik hali sevgili dostum! Hiç bir  şeyden ders alamadığımız gibi, iyiye yönelik hiçbir adım da atamıyoruz...Neyin hak, neyin haksızlık olduğunu artık anlayamıyoruz...Hak etmeyen insanların ulaştığı makamlarla, servet ve kudretin bütün insani değerleri alt üst ettiğini artık herkes kabul ediyor da, elini taşın altına sokan bir tane cesur adam henüz yok! Bilmezler ki ilâhi güç onlara bir imkân vermiştir; insanlığın nasıl bir şey olduğunu  göstermeleri için!Ama nafile! Adam sendecilik, aman boşvercilik ve her türlü vurdumduymazcılık alıp başını gitmiş; herkes kendince bir umursamaz ruh halinde zamana teslim olmuş! Olmuş,  olmasına ama, en büyük nimetin zaman olduğunu da unutmuş; fakir kafa yapısıyla zengin yaşamına devam etmekte hiçbir sakınca görmemiş..!

Vicdanın aldırış etmek, umursamak, içimizin derinliklerinden gelen ve bizi ahlaka çağıran o ses olduğunu unuttular...Aslında, bize başka türlü yapamazdım dedirten şeydir; merhamet ve adalet duygusu dopdolu olan...Kötü bir işin en gizli şahidi vicdanımız olduğunu ne çabuk unuttuk; anlamak gerçekten güç!

Bizim neslimize, "mütevazı ol saygınlaşırsın" dediler; tam tersine enayiliğe, salaklığa, aptallığa ve geri zekâlı insana dönüştürdüler. Ne kadar bağırıp çağıran ve öfkeyle yaşayan insan varsa bunlar artık makbul oldu gitti; yani hayvani iletişim biçimi modaya dönüştü...

Bize, "çalışkan ol nasiplenirsin" dediler; alınterinin kutsallığını yok saydılar; değersizleştirdiler; kolay kazanmanın ve köşe dönmenin, bir an önce zirveye nasıl çıkılırın yolunu öğrettiler...! Rızkın büyük bir bölümünü kendi tekellerinde tutarak, çoğunluğu yemlemeye ve kemik artıklarıyla beslemeye yöneldiler; yardıma muhtaç, ağlayıp sızlayan bir topluma dönüştürdüler. Fakirliğin erdemliligini savundular...!

Bize " nazik ol hatırlanırsın" dediler; nerede kaba saba işler varsa onları dayattılar; nezaketin bir zayıflık hali olduğunu göstermek istercesine, öfke ve şiddetle sonuç almanın bir başarı olduğunu düşündüler ve öyle de yaptılar...

Bize,"meraklı ol şüpheci ol, öğrenirsin ve kendini geliştirirsin " dediler; lakin bilgiyi ve insani donanımı hiçe saydılar ve ötekileştirdiler; kötü eğitimi dayattılar kendi yaşam felsefelerine göre...

Bize, "güvenilir ol, değerlenirsin " dediler; insanların birbirine karşı olan güven duygusunu yerle bir ettiler. Hiç kimsenin kimseye ne saygısı ve hürmeti ne de güveni kaldı...

Bize," affedici ol, hafiflersin" dediler; ne kadar kin ve nefret varsa onu pompaladılar. 

Bize, "hak etmediğin bir şeyi alma, isteme ve dokunma" dediler; her türlü yalakalığı, taraftarlığı ve menfaat adına ne varsa peşine  düştüler... Ve daha neler neler sevgili dostum; anlatmakla bitmez bir sürü rezillik...!

Velhasılı kelam sevgili dostum; kendi hastalıklı dünyalarını doğru diye dayatmakla geçti birilerinin ömrü. 

İnsanın ruhuna iyi gelen her ne varsa, günah dediler, haram dediler; lâkin kendileri her türlü günahı ve haramı mübah sayarak hayvani yaşamlarına bir değer kazandırdıklarını düşündüler. Kendilerini, milletin efendisi ve tapınılması gereken bir değermiş gibi sundular ve her şeyin en iyisini hak ettiğini düşündüler. Yani din adına, milliyet adına bütün değerlerimizi değersizleştirdiler. Ama şunu unuttular; yaşayan kardeşlerini ve insanları sevmeyen insanın Allahı nasıl sevebileceğini unuttular. Sonuçta her şeyin içine ettiler; etmesine ama, tertemiz vicdanlarda kaybolup gittiler bir daha dönmemek üzere...!

Artık nasibi olmayanlar utansın...!