Gerçek kişi, doğumundan itibaren sağ bir şekilde dünyaya gelmiş olmak koşulu ile ölüme kadar geçen sürede bireye verilen addır. Tüzel kişilik, yönetim ve organları aracılığıyla temsil edilen, kişilerden bağımsız olarak hak ve borç edinen kişidir. Tüzel kişiliğe örnek olarak şirket, vakıf, dernek verilebilmektedir. Gerçek kişiler, tüzel kişiden farklı olarak kendi ad ve hesabına borçlanabilmekte ve haklarını kullanabilmektedir.

Kural olarak, şirketlerin borç ve alacaklarından şirket ortaklarının sorumlu tutulmaması gerekmektedir. Tüzel kişilik, kişilerden bağımsız olarak hakları ve borçları üzerinde sorumludur. Şirketteki pay sahiplerinin şirketin üçüncü kişilere karşı olan borçlarından sorumlu tutulmaması sebebiyle pay sahipleri bakımından sınırlı bir sorumluluk ilkesi getirilmesine tüzel kişilik perdesi adı verilmektedir. Aynı şekilde pay sahiplerinin şahsi borç ve alacaklarından tüzel kişiliğin sorumlu tutulmaması da tüzel kişilik perdesidir. Bahsi geçen tüzel kişilik perdesinin kaldırılması birtakım hallerde söz konusu olmaktadır.

Tüzel kişilik kavramı ile kanuna karşı hile amacıyla kuralların dolaşılmak istenmesi halinde TMK’nın 2. Maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılığın olduğu ve hakkın kötüye kullanılmasının meydana geldiğini söylemek mümkündür. İşte bu gibi durumları önlemek amacıyla tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi uygulamada yer bulmuştur.

Tüzel kişilik perdesinin kaldırılacağı haller üç başlıkta incelenmektedir. İlk olarak tüzel kişilik ile üyelerin özdeşleşmesi hususuna bakacak olursak, ortaklar ile tüzel kişi yahut iki tüzel kişinin malvarlıkları, faaliyet konuları ve çalışma alanlarının iç içe geçmesi nedeniyle yapılan hukuki işlemlerin kimin ad ve hesabına yapıldığının anlaşılamaması veya net olarak tespit edilememesi hallerinde işlemin tarafı tek bir kişi imiş gibi kabul edilmektedir. Bu gibi durumlarda perdenin kaldırılmasıyla birlikte tüzel kişinin borcu için pay sahiplerinin sorumluluğuna gidildiği sıklıkla rastlanılan bir durumdur.

İkinci başlık ise öz kaynakların yetersiz kalmasıdır. Alacaklıların korunması ilkesi gereği sermaye şirketlerinde ortakların, pay oranlarına göre belirlenen esas sermaye bedelini şirkete özgülemekle yükümlü olurlar. Hesaplanan esas sermaye bedelinin şirket kuruluşunda şirket faaliyetleri ve bunlardan doğabilecek riskler göz önünde bulundurularak hesaplanması gerekmektedir. Bu durumun göz ardı edilmesi suretiyle üçüncü kişilerle tüzel kişi arasında hukuki ilişkiler tesis edilmesi ve borç ilişkisi kurulması durumlarında ise alacaklılar zarara uğrayacağından mahkeme tüzel kişilik perdesinin aralanmasına karar verebilecektir.

Son olarak da hakim ortaklı şirketlerde perdenin kaldırılması hususuna bakıldığında, hakim ortak, sermaye şirketlerinde esas sermayenin en fazla payına sahip olan ortaktır. Ancak şirket borçlarından dolayı hakim ortağın sorumluluğuna gidilebilmesi için hakim ortağın veya hakim ortakların bu hakimiyetlerini kötüye kullanarak şirketten alacaklı olan kişileri zarara uğratmaları gerekmektedir. Bu durumda tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına karar verilerek hakim ortağın ve ortakların bu borçlardan sorumlu tutulmalarına karar verilebilecektir.