İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ, Ciddigazete.com Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kanbur’un sorularını cevapladı. Süreçle ilgili gelinen noktayı değerlendiren Özdağ, kendisi ile ilgili açıklamalar yapan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e de cevap verdi.
İBRAHİM KANBUR SORDU, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ PROF. DR. ÜMİT ÖZDAĞ CEVAPLADI:
– Sayın Özdağ, iki ay önce CNN Türk TV’de İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ile ilgili yapmış olduğunuz açıklamadan sonra başlayan ve CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP’nin hazırlamış oldukları anayasa taslağını gündeme getirmenizle gelişen tartışmada sizce hangi aşamaya ulaşılmış bulunuluyor? Bu açıklamaları yaparken, işin sizin ihracınıza gelebileceğini düşünmüş müydünüz; gelinen noktadan memnun musunuz?
ÜMİT ÖZDAĞ: Öncelikle sözlerime ciddigazete.com’un bu süreçte yapmış olduğu, adına yakışan ciddi ve objektif yayıncılığı için teşekkürlerimi ifade ederek başlamak isterim. İfade ettiğiniz gibi İYİ Parti’de FETÖ iltisaklı bir dernekte kuruculuk ve genel başkan yardımcılığı yapmış bir kişiyle ilgili itirazlarımı kamuoyu ile paylaşmam ve arkasından CHP-HDP-Saadet Partisi ve İYİ Parti temsilcileri tarafından hazırlanan anayasa sonrasında İYİ Parti genel başkanı ve genel merkez yöneticilerinin tepkilerinin çok ilginç olduğunu belirtmek isterim. İYİ Parti genel başkanı başta olmak üzere bütün genel merkez kadroları, ilk tepki olarak benim ruh ve akıl sağlığımı gündeme getirdiler. İYİ Parti’nin sosyal medya çalışanları da aynı üslubu benimsediler. Bu üslup üzerine, kendilerini kamuoyu önünde uyardım. İYİ Parti genel merkezinin kullandığı söylem FETÖ tarafından FETÖ ile mücadele edenlere karşı uygulanan bir saldırı stratejisidir. Genel merkez yönetimine; “Genel merkezde kulağınıza kim bu saldırı yönetimini fısıldıyorsa FETÖ’cüdür” diye seslendim.
– Aynı dönemde size karşı FETÖ’nün sosyal medya hesaplarından da ağır bir saldırı başladı…
ÜMİT ÖZDAĞ: Evet, aynı dönemde FETÖ psikolojik savaş mekanizmasının elemanları da bana karşı video çekimleri ve sanal hesaplardan aynı şekilde saldırı başlattılar. Yetmedi, 2011’de FETÖ’cüler tarafından açıklanan iki resmi belgeyi yine FETÖ psikolojik savaş mekanizması doğrultusunda gündeme getirdiler. Oysa 2011’de bunun cevabını vermiştim ve seslerini kesmişlerdi. Şimdi ne yazık ki, İYİ Parti’nin bazı il başkanları hapis cezası almış FETÖ’cülerin videolarını dağıtıyorlar. Bakın bu hem siyasal hatadır hem siyasal vicdansızlık. Hatadır çünkü yarın önlerine savcılar koyar ve sorarlar “Sen bu FETÖ’den hapis cezası almış, yurtdışına kaçmış elemanın videolarını neden dağıttın? FETÖ ile bağlantın nedir?” diye. Vicdansızlıktır, çünkü bunu dağıtan kişiler benim Türk devleti ve milleti aleyhine hiçbir iş yapmayacağımı gayet iyi bilirler.
“SİYASETİ AYAĞA DÜŞÜRMEMEK LAZIM!”
– Sizin FETÖ’cü Emre Uslu’ya 2013 yılında bir makale yazdırdığınızı söyleyerek eleştiriyorlar? Yazdırdınız mı?
ÜMİT ÖZDAĞ: Evet yazdırdım. Terörle müzakere sürecinin devam ettiği günlerdi. O günlerde Özcan Yeniçeri, Sadi Somuncuoğlu, Armağan Kuloğlu, MİT emekli Müsteşar yardımcısı Ertuğrul Güven, Ahmet Bican Ersilasun, Vedat Gündoğan, Ceyhun Bozkurt, Ali Aydın Akbaş, İkbal Vurucu, Kenan Ertürk gibi Türk milliyetçisi, Atatürkçü isimlerin de katkıları ile tam tarihini de vereyim Mart 2013’de “PKK ile Pazarlık-Öcalan ile anayasa yapmak” adlı kitabı yayınladım. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü bünyesinde de Türkiye’deki değişik grupların ve partilerin PKK ile müzakerelerine bakış açılarını Mayıs 2013’de de aylık strateji dergisi “21. Yüzyıl”da değerlendirdik. “Çakıl Taşından Eyalete” başlığıyla, yani “çakıl taşı vermeyiz derken, eyalet verme noktasına geldiler” diyerek çıkardığımız özel sayıda Ceyhun Bozkurt da yazdı, Emre Uslu da ben de yazdım. Benim yazdığım makalenin başlığı “PKK’ya teslim noktasına nasıl gelindi?” idi. Ceyhun Bozkurt’un yazdığı makalenin başlığı “Diyarbakır’ı Kaybettik, Çünkü Ankara’yı kaybettik” şeklindeydi. Emre Uslu’nun makalesinin başlığı “Çözüm Sürecinin Altı Temel Sorunu” idi. Özetle, bunda kimsenin eleştirebileceği bir şey yok. Ben Meral Akşener’i FETÖ’nün en temel organizasyonu olan Türkçe Olimpiyatları’nda yaptığı konuşma üzerinden eleştiriyor muyum? Veya Akşener ile Emre Uslu arasında Twitter’da doğrudan mesajlaşmalar üzerinden Meral Hanım’ı suçluyor muyum? Siyaseti böyle ayağa düşürmemek lazım…
“YA ÜMİT ÖZDAĞ HAKLI ÇIKARSA ENDİŞESİ VAR!”
– Siz Kanaltürk’te program yapmışsınız iki sene… Müsavat Dervişoğlu bunu CNN Türk’te sizin katıldığınız programdan sonra söyledi.
ÜMİT ÖZDAĞ: İki sene mi? Biraz daha fazla olabilir… Evet “Ters Cephe” adlı bir programa Ümit Zileli, Mustafa Akyol ve Rasim Ozan Kütahyalı ile katıldım. Programların hepsi ortada, internetten izlenebilir. Söylediğim her cümlenin, her kelimenin bugün de arkasındayım. “Ergenekon diye bir terör örgütü yok” dedim. “Balyoz diye bir darbe planı olmaz, darbe hazırlığı böyle olmaz” dedim. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esaslarını savundum. 2010 referandumu öncesinde o kanalda anayasa değişikliğine “Hayır” tezini savundum. Eğer benim Kanaltürk’te haftada bir giderek program yapmam ve Türk milliyetçiliğini savunmam yanlışsa FETÖ’cü bir dernek olan Kazakistan Türk İşadamları Derneği’nin kurucusu ve başkan yardımcısı olan Buğra Kavuncu’yu nasıl savunursunuz? Aslında şundan eminim; bugün İYİ Parti milletvekilleri ve genel başkan yardımcılarının hepsi “Ya Ümit Özdağ haklı ise bir şey çıkarsa o zaman ne yaparız!” endişesi içindeler…
– Peki, bir şey çıkar mı? Yani hukuken demek istiyorum?
ÜMİT ÖZDAĞ: Akşener, “Özdağ gidip savcılığa suç duyurusunda bulunsaydı” diyor. Sanırım Akşener bir hususun farkında değilmiş gibi davranıyor hala. Bakın ben ilk günden bu yana altını çizerek söylüyorum. Ben hukuki değil, siyasi ve fikri bir mücadele veriyorum. İdris Naim Şahin ile ilgili olarak açılmış bir FETÖ soruşturması yok. Ancak ben İdris Naim Şahin’e de karşı çıktım. Buğra Kavuncu ile ilgili soruşturmadan hukuki bir sonuç çıkar mı bilmiyorum. Neden, çünkü Kazakistan Türk İşadamları Derneği başkanı Fettah Tamince ortada dolaşmakla kalmıyor, Erdoğan ile birlikte Katar Emiri’ni karşılıyor. FETÖ borsası olduğunu açıklayan AKP milletvekili Şamil Tayyar’ın siyaseti bırakmak zorunda kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Yeni Şafak Gazetesi tarafından FETÖ’cü olmakla suçlanan İsmail Kavuncu ile ilgili herhangi bir suçlama yok ve AKP ileri gelenleriyle içli dışlı olmaya devam ediyor. Sonuç olarak Buğra Kavuncu ile ilgili hukuki bir süreç olup olmayacağı delillere göre değil, siyasi ayak ile ilgili bir adım atılıp atılmayacağına göre belirlenecektir.
“TÜRKİYE, ÜMİT ÖZDAĞ’IN EGOSUNU KONUŞMUYOR”
– Meral Akşener size yönelik Habertürk TV’de açıklamalar yaptı…
ÜMİT ÖZDAĞ: Akşener, Buğra Kavuncu ve Anayasa taslağı üzerinden İYİ Parti’de Türk milliyetçiliği tartışmaları başladığı günden itibaren bana terbiye sınırlarını çok aşan bir şekilde saldırıyor. Akşener’in bana söylediklerini ve söylettiklerini Öcalan’a, Demirtaş’a, Fetullah Gülen’e söylemediğini, söyletmediğini biliyorum. Akşener Habertürk’te yaptığı son programda itibar suikastını ve saldırılarını psikolojik rahatsızlık iddialarından (gülüyor) bir başka boyuta çekti. Neymiş efendim Türkiye bir eli yağda bir eli balda itibar gören bir kişinin egolarını konuşuyormuş bir aydır. Hayır efendim. Türkiye Ümit Özdağ’ın egosunu veya Akşener’in ifadesi ile şımarıklığını konuşmuyor.
“ÇOK KIZGINIM”
– Gerçekten bu tartışmalarda İYİ Parti’de size yapıldığını düşündüğünüz haksızlıklardan dolayı egonuz rol oynuyor olabilir mi?
ÜMİT ÖZDAĞ: Tabii ki, Akşener’in ideolojik duruşumuzdan dolayı bana ve arkadaşlarıma karşı almış olduğu tavır ve uygulamalardan dolayı çok kızgınım. Ancak Akşener, “Bütün bu tartışmaların hepsi Ümit Özdağ’ın egosu yüzünden oluyor” şeklindeki izahına kendisi bile inanmıyor. İki aya yaklaşan bir süredir konunun Türkiye’nin gündeminde olmasının nedeni benim egom olamaz. İstesem dahi olamaz. Sonra konu ego meselesinden açılmışken beni egosunun yüksek olması ile suçlayan Akşener aynı konuşmada kendi ailesinden bahsederken “Benim ailem kendisini Cumhuriyet’in kurucusu olarak görür” dedi. Doğrusu ego meselesini kamuoyunun takdirine bırakmak en doğrusu olacaktır.
– Peki, sizce bu konu neden bu kadar Türkiye’nin gündeminde kaldı?
ÜMİT ÖZDAĞ: Türkiye benim egomu değil, İstiklal Harbi’nin sonuçlarının ifadesi olan Anayasa’nın ilk 3 maddesinin mahrem toplantılarda değiştirilmesini konuşuyor. Türk kamuoyu Anayasa’dan büyük Türk milletinin çıkarılmasını, Aziz Atatürk’ün çıkarılmasını, Türk milliyetçiliğinin çıkarılmasını tartışıyor. Türk halkı, Türkiye’nin 25 idari özerk bölgeye bölünmesini düzenleyen bir anayasa taslağının gizlice hazırlanması karşısında şaşkınlık yaşıyor. Türkiye, bu anayasayı kendi partisinden, kendi divanından, kendi GİK’inden gizli hazırlayan bir genel başkanın Cumhurbaşkanı olma hırsı ile her türlü ilişkiye girebilmesini konuşuyor.
“BENİM YAPTIĞIM, TÜRK MİLLİYETÇİLERİ ADINA HESAP SORMAKTIR”
– Siz bu anayasa taslağının varlığını açıkladığınız günden bu yana kamuoyu ikiye bölünmüş durumda. Bizim gözlemimiz art arda çıkan yeni görüntüler ve gazete haberleri sayesinde bugün yalanlayanların geçmişte bu toplantıları açıkladıklarını kamuoyunun gördüğü şeklinde. Ne söylemek istersiniz?
ÜMİT ÖZDAĞ: Konu gündeme benim tarafımdan getirildiği günden bu yana Ümit Özdağ’ın iddia ettiği anayasa taslağı şeklinde sunuluyor. Bu anayasa çalışması Ümit Özdağ’ın açıkladığı veya varlığını iddia ettiği bir anayasa taslağı veya çerçevesi çalışması değildir. Bu anayasa çalışmasının yapıldığı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açıklanmıştır. Bu anayasa çalışmasının Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu tarafından katılımcıları ve içeriği açıklanmıştır. Peki, Ümit Özdağ’ın yaptığı nedir? Ümit Özdağ, Akşener’den Türk milliyetçiliği adına hesap sormaktadır.
– Neyin hesabını soruyor Ümit Özdağ?
ÜMİT ÖZDAĞ: İbrahim Kaboğlu gibi bütün anayasa geçmişi milli devlete savaş ilan etmek olan bir adamın başkanlığındaki bir heyete, İYİ Parti divanına bilgi verip onay almadan nasıl hukukçu bile olmayan insanları temsilci olarak yollarsınız? Masada HDP olmasa bile İbrahim Kaboğlu ile anayasa yapmak için masaya oturulur mu? Şimdi İbrahim Kaboğlu ile ilgili görüşleriniz sorulunca “Sevdiğimi söyleyemem” diyorsunuz. Sizden kim kimi sevmenizi istiyor? Mesele sevip sevmemek değil, “Bu zatın oturduğu masaya temsilci yollamam” demek olmalıdır. HDP ile masaya oturulmasının hesabını soruyorum. Özetle; Türkiye’de televizyonlar ve kamuoyu bir aydır Ümit Özdağ’ın egosunu değil, Anayasa’mızın 2. ve 3. Maddelerine, Atatürk’e ve milli-üniter devlete yapılan saldırıyı konuşuyor, Ümit Özdağ da bunun hesabını soruyor.
– Ümit Bey; yüzde yüz emin misiniz böyle bir anayasa taslağı, çerçevesi olduğundan? Kılıçdaroğlu, Akşener ve Karamollaoğlu yalanladılar…
ÜMİT ÖZDAĞ: Doğrusunu söylemek gerekirse ben de inanmadım ilk duyduğum zaman. Ancak her dakika kanıtlar arttı. Evet, yüzde yüz eminim. Mesela TBMM’de basın toplantısını yapıp bu konuyu kamuoyu ile paylaştıktan sonra başka bilgilere de ulaştım.
“SON ONLARLA AYNI MASAYA OTURAMAZSIN!”
– Ne gibi bilgilere…
ÜMİT ÖZDAĞ: Türk milliyetçisi, hukukçu ve şimdi milletvekili olan bir arkadaşımız bu çalışmalar yapılırken duyuyor ve Akşener’e gidip, “Ben hukukçuyum, bu toplantıya neden İYİ Parti adına ben katılmıyorum” diye sorduğu zaman, Akşener “Sen onlarla aynı masada oturmazsın” cevabını veriyor. Neden, çünkü bu arkadaşın HDP’liler ile oturmayacağını herkes bilir?
– Kim bu milletvekili… İsmini bizimle paylaşacak mısınız?
ÜMİT ÖZDAĞ: Hayır, bir gün kendisi çıkar açıklar. O zamana kadar benim açıklamam uygun olmaz.
“KAMUOYU AKŞENER’E İNANMIYOR”
– Peki, CHP ve Saadet Partisi neden yalanlıyor görüşmeyi?..
ÜMİT ÖZDAĞ: Meral Akşener, “Politikacı, politikacıların dostudur” diyerek, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan kendisini kurtarmak için söylediği şeyleri söylemediğini açıklamasını rica ediyor bence. Akşener, Saadet Partisi liderinden “aman beni kurtarın” diyerek yardım istiyor. Ancak mızrak çuvala sığmıyor. Ne derseniz deyin bu anayasa taslağını veya çerçevesini hazırlamışsınız ve kamuoyu Akşener’e inanmıyor. Aslında CHP ve Saadet Partisi’nin HDP ile oturma konusunda bir sıkıntısı yok. Sıkıntı kendi divanından bile katılımı gizleyen, katılan Ahmet Erozan’ın kamuoyuna açıklama yapmasını yasaklayan ve doğru söylemeyen Meral Akşener’in sıkıntısı. Akşener, “Bundan sonra hiçbir İYİ Partili televizyonlara çıkıp bu anayasa meselesini konuşmayacaktır” dedikten bir gün sonra kendisi çıkıp 1 saat konuştu. Üstelik bu tartışmayı bitirmeye Akşener’in gücü yetmez. Türk milliyetçileri her yerde bu taslağın hesabını soracaklardır. Bu hesap sormadan kurtulmanın tek yolu Türk milliyetçilerinden “Tamam yaptık bir hata” diyerek özür dilemektir.
“HALK ŞİMDİ Mİ AÇ KALDI?”
– Sayın Özdağ; Akşener sizin bu açıklamalarınızın gündemi değiştirdiğini, AKP’nin işine yaradığını ifade ediyor. Aslında size yönelik İYİ Parti teşkilatlarında gündeme getirilen temel eleştiri de bu?
ÜMİT ÖZDAĞ: İYİ Parti’ye zarar veren benim açıklamalarım değil, HDP ile masaya oturup anayasa yazmaktır. İYİ Parti’ye zarar veren Buğra Kavuncu’nun il başkanlığında ısrar edilmesi, onun ötesinde genel başkanlığa hazırlanmak istenmesidir…
Gerçi o proje artık sona erdi ama… Akşener, konuyu değiştirmek istiyor. Çok bunaldı. Bunun yerine “Halk aç, neden Anayasa’yı konuşuyoruz” diyor. Evet, halk aç, halk anayasa tartışmaları başlayınca mı aç kaldı? Üstelik, şunun altını çizeyim. İstiklal Harbi esnasında yayınlanan Tekalif-i Milliye emirleriyle Türk milleti, aç ve fakirlik içinde olmasına rağmen varını yoğunu Türk ordusuna vermiştir. Bunun sebebini iyi anlamak lazım. Türk milleti için özgürlük, bağımsızlık ve egemenlik aç kalmamaktan daha önemlidir. Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk 4 maddesini değiştirmeye yönelik bir girişimi ayyuka çıkarınca, Türk ekonomisinin ağır krizi hatırlatılıyor.
Ekonomik krizin vahameti konuda hemfikiriz. Fakat anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilmesinin karşısında verilecek cevap bu olabilir mi? Evet, Türkiye çok ağır bir ekonomik krizden geçiyor. Bu ekonomik krizin nedeni 2002’den beri sürdürülen ekonomik politikaların üretimi değil, tüketimi teşvik etmesi. Ekonomik krizin sebebi halkın tasarrufa değil, dış borç ile gelirinin üzerinde yaşamaya teşvik edilmesi. Bu ekonomik krizin sebebi düşük döviz kuru politikalarıyla Türkiye’de imalat sanayinin yok edilmesi. Halk neden aç? AKP’nin Türkiye’yi ağır bir çoklu krize sürüklemesinden dolayı. Hangi krizlere?
– Devlet krizine
– Milli birlik krizine
– Ekonomik krize
– Suriyeli sığınmacılar krizine…
Peki, Akşener’in “bir eli yağda bir eli balda” diyerek şımarıklıkla suçladığı Ümit Özdağ ne yapmış? Türkiye’nin karşı karşıya olduğu krizleri Mart 2019’da AKP’nin “Kaçınılmaz Çöküşü” adlı kitabımda ortaya koymuş. Bu kitapta, “Önümüzdeki seçimde sadece AKP’yi yenmemiz yetmeyecek, YSK’yı da yenmemiz gerekecek” dedim. Ve Haziran 2019 yerel seçimlerinde hem AKP’yi hem de YSK’yı yenmek zorunda kaldık. Türkiye’de tek adam rejiminin inşa edildiğini, kalıcı bir olağanüstü hal rejimi oluşturulduğunu düşündüğüm için bu konuda bir rapor hazırlattım. “Parti olarak yayımlayalım” dedim. Fakat kabul etmediler. Ben de bu raporu enstitüde yayımladım. Gizli anayasa çalışması ortaya çıkınca Akşener “halk aç” diyor. Doğru, halk aç. Peki, halk aç ise muhalefet partisi ne yapar? Açlığın önce nedenini ortaya koyar. Sonra çözümünü sunar. Ben milletvekili olarak bu konuda yapabileceğimi yaptım. “Kamu Özel İşbirliği Yatırımları” raporunu yayınladım. Kamu kaynaklarının nasıl israf edildiğini, halkın nasıl soyulduğunu anlattım. Saray rejimi ekonomik krizden çıkmak için IMF istikrar programını uygular mı, incelemesini yaptırdım. Bu incelemeyi bir rapor olarak yayınlattım.
Ekonominin krizden çıkması için “İkili Anlaşmaların Dış Ticarete Etkilerini” inceleyen bir rapor hazırlattım ve yayınlattım. Türkiye’nin milli güvenliği ve Türk ekonomisinin ağır krize girmesinin nedenleri arasında en önemli etmenlerin başında gelen Suriyeli sığınmacılar meselesini neredeyse tek başıma Türkiye’nin gündemine taşıdım. Kitaplar, konferanslar, broşürler, platformlar. İYİ Parti’ye çalıştay düzenlettim. Bu çalıştayda İYİ Parti olarak Suriyelilerin geri dönüş planını kamuoyuna sunma fırsatını yakaladık. Suriyelilere harcanan en az 80 Milyar Dolar’ı ülke gündemine taşıdım. Halkımızın aç olmasının en büyük nedenlerinden birisi de Suriyeli Sığınmacılara harcanan 80 milyar dolardır çünkü. Akşener’e 5 milletvekili ve 5 GİK üyesinden bir grup kuralım, Suriyelilerin en fazla yaşadığı 10 ilimizi ziyaret ederek halkı dinleyelim, ortaya çıkan işsizlik, kira artışı, gıda ve su azalması, güvenlik sorunlarını halktan dinleyelim, İYİ Parti olarak çözüm önerilerimizi ortaya koyalım dedim. Üç defa teklif ettim her üçünde de oyaladı ve yaptırtmadı. Özetle; ben Türk milletinin kaybettiği işi ve aşını geri alabilmesi için de mücadele veriyorum.
Yani ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasının ilk 3 maddesinde vücut bulan İstiklal harbimizin sonuçlarını da savunuyorum. Hasan Seymen’e karşı çıkmayanlar, İdris Naim Şahin’e karşı çıkmayanlar, şimdi Bahadır Erdem’e karşı çıkmayanların “Ümit Özdağ İYİ Parti’ye zarar veriyor” demeden önce bir kez daha düşünmeli.
Gerçekten Ümit Özdağ mı veriyor, yoksa İYİ Parti’den Yusuf Halaçoğlu, Özcan Yeniçeri, Ali Türkşen, Fatih Eryılmaz, Ali Dinçer Çolak, Sezgin Çelik, Yavuz Temizer, Feridun Bahşi, Aytun Çıray ve şimdi Ümit Özdağ’ı tasfiye eden zihniyet mi veriyor. İYİ Parti TBMM’ye en küçük parti grubu olarak 43 milletvekili ile girdi. Birisi DP vekili idi. Kaldı 42. Seçimlerin üzerinden 2.5 sene geçti.
“200 KURUCUDAN 57’Sİ İSTİFA ETTİ”
Altı milletvekili istifa etti. Ben ihraç edildim. TBMM’de bu kadar büyük kayıp veren başka parti yok. 200 parti kurucusundan, 143 parti kurucusu kaldı. “Çırak” çıktığımız yerel seçimlerde ancak 24 belediye alabilmiştik, şimdi sadece 19 belediye başkanımız kaldı. İYİ Parti büyüyor diyorlar. Büyüyen partiye akım olur. İYİ Parti’den ise insanlar istifa ediyorlar.
“DAVA AÇACAĞIM VE KAZANACAĞIMA İNANIYORUM”
– Son bir soruyla bitirelim. Dava açıyor musunuz İYİ Parti’ye geri dönüş için?
ÜMİT ÖZDAĞ: İYİ Parti, büyük bir demokrasi ve hukuk mücadelesi sonucunda kurulmuştur. Ancak İYİ Parti’den sadece Türk milliyetçiliği değil, demokrasi de tasfiye ediliyor. Parti kurulduğu günden beri 3 kez tüzükte değişiklik yapılarak demokratik maddeler tasfiye edildi. Türkiye siyasi partiler tarihinde ilk kez bir genel başkana GİK dışından genel başkan yardımcısı atama yetkisi verildi. Bu yetki muhtemelen bir de Kuzey Kore Komünist Partisi’nde vardır. Bugün İYİ Parti’de yaşananların ortaya koyduğu bir gerçek de Akşener’in demokrasiyi içselleştirmediğidir. İYİ Parti’de yaşanan ilk parti içi sert fikir ayrılığında sorunu demokratik yöntemler ile tartışmak yerine derhal ihraç yoluna gitmiştir. Şimdi parti yetkilisi televizyonlara çıkıp, genel başkan müşterek disiplin kuruluna ihraç için sevk etmedi diyor. Oysa Meral Akşener beni kesin ihraç talebiyle sevk etti. Üstelik disiplin kurulunun toplandığı sabah beni hedef alarak açıklama yaptı. Böylece disiplin kurulunu baskı altına aldı. Özetle, ben davayı açacağım ve kazanacağıma inanıyorum.