Yazın, ortalarından itibaren Türkiyenin  dört bir tarafından kopup gelen insanların, Trabzondaki en önemli ziyaret alanı, Meryem Ana ya da diğer adıyla Sumela Manastırı oluşturuyor. Salgın sonrasında ilk gittiğimiz ören yerlerinden biri. Binlerce insan büyük bir hasretlik duygusu ve heyecanla tırmanarak manastıra ulaşmaya çalışıyor.

Yaşlılar için zor bir parkur elbette ama "gittiğimiz değdi " diyen insanların sayısı da çok fazla. Kıyıdan çok uzakta, sarp yamaçta ve böyle bir coğrafyanın zor koşullarında Meryem Ana adına ithaf edilerek yapılan tarihi mekanın uzun bir hikayesi var elbette. Bundan bahsetmek yerine, günümüzde yapılan tadilat ya da restorasyon çalışmalarının son durumunu görünce,  ne denli ihtişamlı bir kompleks olduğunu daha iyi anlayabiliyorsunuz.

Ziyaretçilerin büyük bir bölümü manastır hakkında bilgiden çok kamera ve fotoğraf çekimi yaparak, ziyaret anını ölümsüzleştirmek ve paylaşmak istiyor. Bölgenin belki de turistik lokomotifi olan Sümela'da ne yazık ki, çalışmalar bir türlü bitirilemiyor; uzuyor gidiyor; güç bela ziyarete açılabiliyor. Burada ziyaretçilerin belki yakındığı en önemli konu giriş ücretinin yüksek olması. Para basan bir ticari mekan olarak görülmesi. Şimdilik her ne kadar Müzekart ayrıcalığı olsa da, elbette bir zaman sonra Türkiye'de ören yerleri Türk vatandaşları için ücretsiz; yabancı vatandaşlar için ücretli olacak. Bu zihniyet değişimini ileride yeni nesilin yapacağı bir gerçek; ama şimdilik bu bakış açısı bir süre daha ertelenerek devam edecek. 


Sevgili dostum; Hristiyan geleneğinde, Meryem Ananın göğe yükseliş günü bir bayrama dönüştürüldüğü için 15 Ağustos bu cemaat için önemli...Vakti zamanında insanları buraya çıkmaya ve belki de çile çekmeye zorlayan tamamen maneviyat! Yani bir dini bayramı kutlamak için burada toplanmak üzere farklı şehirlerden gelenlerin, bunlara Hıristiyan hacı adayları da diyebilirsiniz, buluştuğu dini bir mekan.

Burada mucizevi özellikler taşıdığına ve şifa verdiğine inanılan ikonalar ile manastırdaki ayazma suyunun insanları kötülükten arındıracağı veya koruyacağı inancı... Dinsel  düşünüş biçiminin egemen olduğu dönemlerde,  Hıristiyan dünyasının itibar ettiği, koruyup kolladığı; zaman zaman kralların, zaman zaman padişahların koruma altına aldığı ve maddi destekler verdiği gibi, zaman zaman da cemaatin ileri gelen zenginlerinin el birliğiyle ayakta tutmak istediği ve bağışlarda bulunduğu mazisi derin olan bir çilehane de diyebilirsiniz...