Restorasyon, “kültürel hazinelerin korunması, geleceğe aktarılması ve tarihi yapıların harap olan bölümlerinin daha fazla tahrip olmasını önlemek için aslına uygun biçimde yenilemek amacıyla yapılan çalışmalardır.” genel tanımıyla açıklanıyor büyük çoğunlukla yazılı kaynaklarda.
Konuyu daha bir yakınlaştırırsak; “genelde inceleme, belgeleme gibi ön aşamalara ek olarak düzeltme ve koruma gibi işlemleri içerir.”
Restorasyon; “müzecilik bilim dalının bir alanı olan ve sanat tarihi ile birlikte çalışan bu meslek dalı, mimarlığın yüksek lisans ve doktora programlarında yer alan, sivil ve anıtsal taşınmaz varlıkların onarımının hangi yöntemlerle ve tekniklerle yapılacağını gösteren bir uygulama alanıdır” diye de konuyu derinleştirebiliriz.
Hülâsâ; Restorasyon tarihsel yapının “tozunu” dahi korumaktır!
Trabzon’da resmi ve sivil anıtsal taşınmazlar üzerinde gerçekleştirilen gözümüzün önünde duran restorasyon (yenileme) çalışmaları var. Bunlardan kuşkusuz en önemlileri, 1912 yılında Trabzonlu Banker Kostaki Teophylaktos tarafından konut olarak yaptırılmış olan ve Cumhuriyet döneminde vilayet konağı, müfettişlik binası, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde lise ve en son olarak müze olarak kullanılan bina takriben altı yıl kadar önce restorasyon için ihale edilmiş ancak geçen süreç içinde firma ve müteahhit değişikliği yüzünden restorasyon bitirilemeyip, bina bugün fotoğrafta görüldüğü biçimde kendi haline terk edilmiş varoş bir görünüm arz eden durumda bırakılmıştır.
Fotoğrafta da görüldüğü üzere çatı korumaya alınmadan girişilen restorasyon (?) sonucu, çatının branda ile kapatılmasına rağmen yağan yağmurun binanın temel katına kadar aktığı konuyu bilen görgü tanıkları tarafından aktarılıyor. Bunun 100 yıllık bu tarihsel yapıya vereceği zararı gayri siz hesap edin!
Gotik sanat anlayışını içeren mimari ile inşa edilmiş, Trabzon'un tam merkezindeki tek yapı olan Banker Kostaki Teophylaktos Konağı, nam-ı diğer Trabzon müzesi, restorasyonu bitirilememesinden ziyade tarihi doku bu halde bırakılmıştır. Bahçesi de hafriyat malzemesi dolu halde 100 küsur yıllık tarihi bina restorasyon maskesi altında Trabzon'da tarihin talan edilmesinin bir somut belgesi olarak gözümüzün önünde duruyor.
Öte yanda bir başka önemli restorasyon çalışması ise Cumhuriyet döneminde 1932 yılında Trabzon’un antik kenti Ortahisar’da eski vali konağının yerine yapılan Trabzon Vilayeti Hükümet Konağı restorasyonu. Pandemi öncesinde başlayan; Valilik 1986’da yeni binasına taşındıktan sonra uzun yıllar Kültür Merkezi ve daha sonra birkaç yıl adliye ek binası olarak kullanılan, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel Türk mimarisi ve taş işçiliğinin tüm doku özelliklerini üzerinde taşıdığın dolayı önemli bir kıymet ihtiva eden binanın restorasyonu hızlı bir şekilde devam ediyor. Yüklenici firma tarafından fotoğraf ve video çekilmesi yasaklandığı halde her gün yolumun üzerinde gördüğüm binanın restorasyon sürecindeki ve şu anki birkaç fotoğrafını yazımın ekinde sizlerle paylaşıyorum.
Tarihsel dokunun yaşatılması açısından umut verici içimizi ferahlatıcı bir restorasyon olarak gördüğüm çalışmanın inşaat halindeki iç kısmını gezip yapılanların yerinde gördüm. Yukarıda yazdığım gibi fotoğraf çekilmesine izin verilmediği için içeride yapılanlara dair sizlerle fotoğraf paylaşamıyorum bu nedenle.
Bina kültür merkezi iken içinde yapılan kimi tadilatlarla yeteri kadar doku kaybına uğramışken (ki bu tadilatlar yapılırken Anıtlar ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na şikâyet dilekçesi vermiştim, zamanın müze müdürü de ‘sen kim oluyorsun da şikâyet ediyorsun’ anlamında sözler sarf etmişti bana); saçaklardaki ve çatı düzenlemesindeki ahşap işçiliğinin aslına bağlı kalınarak; bir marangoza ısmarlama ya da fabrikasyon olarak elde etme yerine şantiye alanına atölye kurarak yerinde ve usta ellerin işçiliğiyle üretilmesini bizzat gördüm ve bundan şehrimizin nadide yapı taşı Valilik binası açısından sevinç duydum. Böyle bir uygulamaya en son 1990 yılında bugün Kanuni Evi olarak kullanılan Ortahisar’daki Trabzonlu Komut Ailesinin ortalama 100 yıllık evlerinin ve çevresindeki diğer ahşap/kargir yapıların restorasyonunda tanık olmuştum.
Binanın dış cephesindeki çini kaplamalar korunurken, sıva üstü boya uygulaması renk açısından binanın orijinal renklerine sadık kalınarak boyanması, tarihi mirasın geleceğe taşınması adına mutluluk verici. Saçak ahşap pervaz ve pencere çerçeve işçiliğinin de geleneksel deyimle “başarılı” olduğunu yazmadan geçemeyeceğim. Restorasyonlarda Anıtlar ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu izni olmadan herhangi bir ek tadilat, plân değişikliği yapılamayacağı yasa gereği olduğundan, kimi restorasyonlarda yapılan saçma sapan eklemelerin Valilik binası için söz konusu olmaması da sevindiricidir.
Restorasyon iç çalışmasını gezerken bana refakat eden değerli şantiye şefine merakım olan soruyu da sorarak bu merakımı giderdim ve TMMOB Mimarlar Odası Trabzon Şubesince binanın bahçesine konulan ‘Mimar Sinan Heykeli’nin yeniden yerine konulacağını da öğrenmiş oldum.
Binanın ana kapı girişine göre sağda kalan aydınlanma boşluğuna oturtulan asansörün engelli asansörü olabileceği yolunda bilgi edindim. Zira tarihi yapılarda restorasyonlarda binaya eklenen engelli asansörlerinin yasa gereği olduğunu mimar dostlarım özellikle vurguladılar ve bunun çok sayıda örneği olduğunu özellikle belirttiler. Bu örnekleri bende görmüştüm!
Binanın Kültür Merkezi olduğu dönemde yapılan tadilatlarla zemine konulan takriben 20, 30 cm kalındığındaki kum katmanının tamamen boşaltılarak binanın yükünün hafifletilmiş olduğu da bana refakat eden şantiye şefi tarafından özellikle belirtildi. Zemin kaplamasını oluşturan parke taşların yüklenici firma tarafından kurulan atölyede kalıpları yüklenici firma tarafından üretilerek imal edildi. Bu şekilde aynı boyutta imal edilen parke taşları da yerinde ve uygulama alanında gördüm.
Unutulmamalıdır ki; bir yapıyı restore etmek onu sıfırdan yenilemek ve ilk günkü gibi kullanılacak hale getirmek değil, aksine o yapıyı eskimişliğiyle ve asaletiyle ayakta tutmayı becermek demektir. Restorasyon yapıyı “gençleştirmek” değil, “dinçleştirmektir.” Eski yapıları o denli ihtişamlı gösteren eskimiş ve yıpranmış yanlarıdır.
Restorasyon çalışmasını yerinde gördüğüm Valilik Binasında yukarıda yazdığım kuralların aynen uygulandığı görmekle mutlu oldum.
Restorasyonda tarihi valilik binasının tozunun dahi korunmuş olmasından ve buna özellikle hassasiyet gösterilmiş olmasından mutlu oldum. Bu nedenle yüklenici firmayı da tebrik ederim.
Valilik makamı, restorasyon bittiğinde bu binaya taşınacağı için şehrin ana merkezinde olan tarihi Trabzon Valilik Binası’nın yaklaşık 40 yıl sonra yeniden asıl hüviyetini kazanması da önemlidir.