"Toprak, işlemezse sertleşir insana küser" demişti bilge, her bahar gelişinde.

Toprağa  değer verirsen, o da sana değer verir; kıymet bilir; bereket verir demek istemişti aslında. Tarihin derinliklerinde dolaştığın zaman sevgili dostum; daha iyi anlıyorsun, toprağın bir zenginlik kaynağı olduğunu.  

Ona tutkuyla sevgiyle sarılmak, bağrına tohum serpmek varoluşunun ifadesiydi...

Bakma sen bağrında  besleyip çıkarttığı  bitkilere...

İçinde barındırdığı binlerce canlıya da analık yapmaktadır. Insanoğlundan biraz ilgi beklemektedir sadece, canlılar dünyasını beslemek ve yaşatmak için.  Suyla buluşmak istiyor, yeterince, fazlasını istemiyor insana bir şeyler öğretmek istercesine. Bir tohumdan bin tohum da üretebilirim diyor; sen yeter ki beni anla ve benden yararlanmanın yollarını ara, bem burdayım diyor.

Bana dokunmazsan ben de size dokunmam dercesine...

Sıcak havayla ve suyla buluşup  coşar; soğuk havada ise dinlemek  ister içindeki canlıları ısıtmak istercesine. Hem yerüstüne hayat verir, hem de yer altına...
Ve bir çocuk çıkagelir; toprağın üstünde ters dönmüş, debelenip duran sineği kurtarma derdi gibi bir derdi vardır. Veya kafasına konan uğur böceğini uçurmanın yollarını arar!

Yada bir hortumun ucundan suyu toprakla buluşturup çatlaklardan emilen suyu izler, "toprak çok susamış" diyerek, sular durur, bıkmadan usanmadan...
Büyükler ise faydacıdır sevgili dostum; ürünlere odaklıdırlar; sonuca bakarlar hasılat nedir diye...Kuraklık  bahaneleri her zaman vardır amma sadece lafta...

Olağanüstü bir mücadele vermek istemez. Bire beş veya bire on almak gibi bir hayali besler...Her şey  yolunda giderse olur; ya nasip ya kısmet dercesine...

Olmazsa buna da şükür duaları...
Velhasılı kelam sevgili dostum; toprak cömerttir doğayla buluşunca. 

İnsana sadece aracılık yapmak düşer; insandan ne üretmek istediğine karar vermesini ister; bir de ilgi...