Dünyanın en güzel ülkesinde, en kötü şartlara mahkûm olarak yaşamak nasıl  bir duygudur bilir misin sevgili dostum?

Bu ülkede, yöneten yönetilen ilişkisi bir annenin çocuğuyla kurduğu iletişim biçimine benzer! Kısacası, anne çocuğuna "hem vurur; hem de ağlama der!" geçer...

Durum öyle vahim bir noktada ki sevgili dostum; herkesin açığını arayan, düşmesi için neredeyse dua eden, kendi hariç hiç kimsenin ''mutlu, huzurlu, rahat içinde olmasını'' istemeyen kişiler tam bir baş belâsı! Çöpün kenarına bir kap yemek koyup "ne de olsa onlar da canlı" diyen de var; kendi sofrasına buyur edip oturtan da..!

Haksızlığa maruz kalarak örselenmiş, bir yana itilmiş veya savrulmuş; çaresiz, aciz ve yapayalnız kalmış, kendi iç dünyasına kapanmış insanların ruh halini düşünebiliyor musunuz? 

İnsan, ölümün gölgesinde yalan söyleyemez; ahlâkı  da, inancı da, vicdanı da izin vermez buna...Ama çıkarlar mevzubahis olunca, yalanın en âlâsını söylemekte de ustadır! Siyasette de, günlük yaşamın her alanında da durum hep aynı!

Derin acılar yaşayanlar, acılarını içlerine gömerler; bir süreliğine...Gün gelir; kemirdikçe kemirir aklını; engel olmak ister, olamaz; beynini frenleyemez...

Yüzeysel, sorgulamadan, anlamaya ve fark etmeye çalışmadan yaşamını devam ettiren insanlar da, onların ne kadar duygusuz ve tepkisiz olduklarını düşünebilirler! 

Ta ki, o derin acılardan bir tanesi onları kuşatana ve içlerine gömülünceye, mahkûm bırakana kadar...!

Velhasılı kelam sevgili dostum; gözü paradan ve koltuktan başka bir şey görmeyen biri Allah'ı hiç görür mü?

Hayatında, öfkesini yutmaktan daha güzel bir içki içmeyenler, bunları nasıl bilebilsin ki..!

Tutturmuşsunuz bir din kardeşliği...!

Hz.Hüseyin'i katledenler hangi dindendi acaba hiç düşündün mü?

Dinin en büyük özelliğinin, cehaletle savaşıp günü tümüyle sorgulamaktan geçtiğini hep ıskalıyoruz. 

Suallere cevap veremeyen bir din zaten din olamaz sevgili dostum...!

Sonra "içinde nefs barındıran, nefsinin müptelası olmuş ve  şeytanlaşmış insandan" kendimizi neden korumayalım?  

Neden körü körüne itaat edelim?

Kölelik, biat, koşulsuz itaat var mıdır? 

Var diyen varsa, onun maneviyatla hiçbir yakınlığı yoktur; hayata anlam katamamıştır...

Yaradanın mesajlarını iyi algılamak, "sebep-sonuç" ilişkisini iyi kavramaktan geçiyor kısacası...

Sorgulayın biraz Ya Hu!

Müslüman olun, MüslüMAL değil!

Ve o övündüğümüz, eski Türkiye'nin yüzde doksan dokuzu Müslüman iken, yeni Türkiye'de, yani günümüzde, yüzde seksen üçünün kendini

Müslüman gördüğünü bileniniz var mı? Elbette yok...